Yunus suresi 106. ayet ve Rabbin uyarısı.
Değerli din kardeşlerim. Bugün sizlere Kur’an dan Yunus suresi 106. ayette, Rabbin bizleri uyardığı ayeti sizlere hatırlatıp, üzerinde düşünmenizi rica ediyorum. Önce ayeti yazalım.
Yunus 106: Sana ne bir yarar, ne de bir zarar verebilecek durumda olmayan varlıkları, Allah’la beraber anıp, onlara yalvarıp yakarma: çünkü eğer böyle yaparsan, muhakkak ki zalimlerden olursun!
Allah bu ayetiyle çok açık, bir şeyler anlatmak istiyor bizlere, peki bu ne olabilir? Allah benim yarattığım varlıklardan yardım isteme, yardımı yalnız benden iste diyor bizlere. Çünkü onların sizlere ne faydası dokunur, nede zarar verecek güçleri vardır.
Gerçekten Kur’an ı anlayarak, düşünerek okuyan bir insan, yaptığımız onca büyük yanlışların hemen farkına varacaktır. Allah her şeyden nice örnekleri, değişik ifadelerle verdim ki anlayasınız der bizlere. İşte bu konu ile ilgili elçisinin görevini, yetkisini, sorumluluğunu belirleyecek açıklamayı, bakın nasıl yapıyor ayetlerinde. Sizce çok açık değil mi? Tüm bu yetki ve sorumluluğu veren Rabbim olduğuna göre, bizlere düşen hükümlere iman etmek olmalıdır, fikir yürütmek ilaveler yapmak değil.
Araf 188: De ki: "Ben, Allah’ın dilediğinden başka kendime herhangi bir fayda veya zarar verecek güce sahip değilim. Eğer ben gaybı bilseydim, elbette daha çok hayır yapmak isterdim ve bana hiçbir fenalık dokunmazdı. Ben sadece inanan bir kavim için bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim.
Ahkaf 9: De ki: "Ben, resuller içinden bir türedi değilim! Bana ve size ne yapılacağını da bilmiyorum. Bana vahye dilenden başkasına da uymam! Ve ben, açıkça uyaran bir elçiden başkası da değilim.
Ankebut 18: "Eğer yalanlarsanız bilin ki, sizden önceki ümmetler de yalanlamıştı. Resule de düşen, açık bir tebliğden başka şey değildir.
Ankebut 50: Dediler ki: "Ona Rabbinden mucizeler indirilseydi ya!" De ki: "Mucizeler Allah katındadır. Bana gelince, ben açıkça uyaran biriyim. Hepsi bu.
Neml 92: "Ve Kur’an’ı okumam (emredildi). Artık kim doğru yola gelirse, yalnız kendisi için gelmiş olur; kim de saparsa ona de ki: Ben sadece uyarıcılardanım.
Allah bu ayetlere benzer, o kadar güzel örnekler veriyor ki bizlere, aklını zerre kadar kullanan, bütün gerçekleri apaçık görecektir. Yine bu konuların çok daha iyi anlaşılması için verdiği örnek, çok düşündürücüdür. Lütfen bu ayeti, bizlere öğretilen onca rivayetlerle karşılaştırınız, daha sonra sanırım yaptığımız yanlışlar anlaşılacaktır.
Muhammet 19: Şu halde bil; gerçekten, Allah’tan başka ilah yoktur. Hem kendi günahın, hem mümin erkekler ve mümin kadınlar için mağfiret (af) dile. Allah sizin dönüp-dolaşacağınız yeri bilir, konaklama yerinizi de.
Allah bu ayetiyle de açıklık getiriyor konuya. Allahtan başka yardım istenecek kimse yoktur diyor ve elçisinden örnek verip, kendi günahların ve iman eden diğer insanların günahları içinde dua etmesini söylüyor. Elbette Allah elçisinin günahlarını, ona verdiği görev ve başarılarından ötürü bağışlayacağını da müjdeliyor kendisine. Önemli olan bizlerin günahlarıdır, bizler eğer yanlışlarımıza devam ederde, edindiğimiz velilerden, âlim dediğimiz kişilerden yardım istemeye çalışır ve onlar bizlere şefaat edecek dersek, sanırım hesap günü halimizin ne olacağını tahmin etmek, çok zor olmasa gerek. Bakın onu bile söylüyor Rabbim.
Zümer 60: Allah’a yalan isnat edenleri, kıyamet günü yüzleri simsiyah halde görürsün. Kibirliler için cehennemde bir barınak mı yok.
Allah bu sözleriyle neyi kast ediyor olabilir? Elbette Rabbim bizlere, rehber olsun diye gönderdim dediği, sorumluluğunuz Kur’an dan dır dediği kitapta, hiç bahsedilmediği halde, birilerinin bunlarda Allah katındandır dedikleri sözlere, iman edenlere sesleniyor.
Allah bu kitaptan hesaba çekileceksiniz dediği halde, acaba Kur’anın dışından da hükümlerden daha sonra hesap sorar mı? Bunu eğer düşünürsek ve söylersek, o kadar yanlış bir şey yapmış oluyoruz ki, doğrusu bunu söylemeye dilim varmıyor.
Sizlere bazı ayetler hatırlattım. Buna benzer yüzlerce ayet var, lütfen onları da okuyunuz. Tüm bu bilgileri bir araya getirdiğimizde, Allahtan başka yardım isteyecek, şefaat dileyecek hiç kimsenin olmadığı çok açıktır. Hatırlayınız Allah ın elçisi, peygamberimiz bile kendi günahları için Allah a dua etmesi gerektiği örneğini veriyorsa, sanırım bizlere düşen duası kabul edilen kullar olmak için, çaba göstermekten başka çıkışımız olmadığını bilmeliyiz.
İsterseniz bizlere öğretilen bilgilerimizi hatırlayalım. Bizlere din ulemalarının, şeyh ve tarikat liderlerinin şefaatçi olduğunu söyleyip, hesap günü bizler adına şefaatçi olacaklarını anlatanların, acaba KUR’AN dan hiç mi haberleri yok. Yoksa bu ayetlerin üzerlerini örtüp, toplumdan gizleyerek, kendi çıkarlarına mı hizmet ediyorlar? Ne dersiniz, bu sorunun cevabını da her beşer kendisi bulmalıdır. Çünkü herkes kendisinden sorumludur, kendi imtihanını kendisi verecektir. Eğer beşerden medet umup, ondan yardım isteyerek şefaatçi ediniyorsak, bakın Rabbim Yunus suresi 106. ayetin en sonunda bunları yapanlara ne diyor.
(çünkü eğer böyle yaparsan muhakkak ki zalimlerden olursun!)
Zalimlerden olmayı istemiyorsak, yalnız Rahmandan yardım dileyelim. Her gün namazlarımızda, yalnız senden yardım dileriz diyerek, Allaha söz verdiğimiz halde, yaptığımız yanlışın artık farkına varalım.
Dilerim Rabbimden, Kur’anı rehber alan, onun hükümlerini hayatına geçirmek için çaba gösteren, Yalnız Allahtan yardım dileyen, hesap günüde yüzleri ak olan kullarından oluruz.
Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
YORUMLAR
Alıntı; (Acaba Kur anın emrettiği bu hususları bir insan tek başına yapması mümkün müdür? Kuran mümkün olmadığını ispat ediyor.)
Kur'an din ve iman adına, İslam dininde ruhban sınıfının olmadığını anlatır bizlere. Bazı ayetlerinde de Allah, elçisine dahi seslenerek şu sözleri söyler.
( Tebliğ etmek sana, hesap sormak bana düşer, Beni kulumla baş başa bırak.)
Bu sözlerden ne anlatmak istiyor Allah, bunu anlamak için, yanlış bilgilerin etkisinde olmamamız gerekir.
Allah ın emrettiği hükümleri tek başına yapamaz bir insan, dediğimiz zaman, Kur'an ın onlarca hükmüme ters düşeriz. Allah ın sakın velilerin ardına düşmeyin diye hüküm verdiğini, her herhalde hepimiz biliyoruz.
Yaradan hem din ve iman adına velilerin ardına düşmeyin diyecek, hem de bizleri din ve iman adına tek başına yapamayacağımız bir sorumluluğun altına mı sokacak? Bunu nasıl söyleriz?
Allah yemin billah sizler için Kur'anı kolaylaştırdım diyecek, ama bizler bu ayetlere gözlerimizi yumup, Kur'an dan sorumlu olduğumuz dinin anası, hükümleri olan muhkem ayetleri tek başımıza anlayamayız diyeceğiz. Hani imtihandaydık hepimiz. Anlayamadığımız bir kitaptan mı Allah imtihan ediyor bizleri? Elbette hepimiz aynı kapasitede anlayamayız bunda şüphe yok. Bu düşünceyi okuldaymış gibi düşünmeliyiz. Çaba harcadığımız ölçüde başarılı oluruz.
Bakın size bazı ayetler hatırlatmak istiyorum. Acaba bu ayetlerde Allah, bizleri ilgilendiren, dinin anası olan muhkem ayetleri, bizlerin anlayamayacağımızı mı ima ediyor Rabbim, yoksa aklımızı kullandığımızda, düşündüğümüzde anlayacağımızı mı söylüyor?
Rabbin ayetlerini birlikte hatırlayalım, gerisi her kişinin kendisine kalmıştır. İsteyen veliler edinir ardı sıra gider, isteyen yanlız Allah ı veli edinip, sorumlu olduğumuzu söylediği Kur'an ı anlamaya çalışır, çaba harcar imtihanını verir. Allah ben kullarımı kapasitesi üstünde yük yüklemem diyorsa, Allah ın bu sözlerini dikkatle anlamaya çalışalım.
Aşağıdaki ayetler, acaba Kur’an ın muhkem ayetlerinin zor anlaşılır olduğunu, onun içinde bazı veliler edinerek dini onlardan öğrenmeliyiz mi diyor? Yoksa…..? Yoksa nın cevabını, ayetleri okuduktan sonra kendi nefsimize verelim.
Şunu da unutmayalım, madem Allah sizleri bu Dünyada Kur’an dan imtihan ediyorum diyor, o halde hiç kimse kendi imtihanını başkasına havale asla edemeyeceğini bilmelidir. Ayrıca Allah sizleri bu kitaptan sorumlu tutuyorum dedikten sonra sizce, herkesin anlayamayacağı bir rehber gönderir mi? Bunu söyleyerek, Allaha nasıl bir adaleti layık gördüğümüzü de, dikkatle düşünelim.
Enbiya 10; And olsun, size öyle bir kitap indirdik ki, bütün şan ve şerefiniz ondadır. Hâlâ akıllanmayacak mısınız?
Kamer Suresi 17. Andolsun biz, Kuran'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?
Kamer Suresi 22 Yemin olsun ki, biz, Kuran'ı öğüt ve ibret için kolaylaştırdık. Fakat düşünen mi var?
İbrahim Sur.52.: İşte bu, onunla uyarılsınlar, Allah'ın tek ilah olduğunu bilsinler, aklı ve gönlü işleyenler de ibret alsınlar diye, insanlara yöneltilmiş bir tebliğdir.
Enam sur. 104. ayet: Gerçek şu ki, size Rabbinizden gönül gözleri gelmiştir. Kim görürse kendisi yararına, kim körlük ederse kendisi zararına... Ben sizin üzerinize bekçi değilim.
Kehf Sur54. ayet; Yemin olsun, biz, bu Kuran'da, insanlar için her türlü örneği değişik ifadelerle gözler önüne koyduk. İnsan ise varlığın, tartışmaya en çok tutkun olanıdır
Rad Sur.19: Rabbinden sana indirilenin hak olduğunu bilen kişi, kör olan biriyle aynı mıdır? Sadece aklı ve gönlü işleyenler düşünüp ibret alır.
Yunus 42.ayet: İçlerinde sana kulak verenler de vardır. Peki, sağırlara sen mi işittireceksin? Hele bir de akıllarını kullanmıyorlarsa.
Araf suresi 3; Rabbinizden size indirilene uyun; O'nun berisinden bir takım velilerin ardına düşmeyin! Siz ne kadar da az öğüt alıyorsunuz.
Ankebut suresi 41; Allah'ın berisinden veliler edinenlerin durumu, bir ev edinen dişi örümceğin durumuna benzer. Ve evlerin en güvensizi/en zayıfı elbette ki, dişi örümceğin evidir. Keşke bilselerdi.
. Nisa 82; Kuran'ı, iyice okuyup düşünmüyorlar mı? Eğer o, Allah'tan başka birinin katından gelseydi, elbette ki onun içinde birçok ihtilaf bulacaklardı.
Enfal sur.22. Çünkü yeryüzünde debelenenlerin Allah katında en kötüsü, akıllarını işletmeyen sağır-dilsizlerdir.
Nisa Suresi 174. ayet; Ey insanlar! Size Rabbinizden apaçık, güçlü bir kanıt gelmiştir. Biz size, her şeyi açık seçik gösteren bir ışık gönderdik.
Muhammet 24: Peki bunlar, Kur'an'ın anlamını inceden inceye düşünmüyorlar mı? Yoksa kalpler üzerinde o kalplerin kilitleri mi var?
Yunus sur. 1.ayet: Elif, Lâm, Râ. O apaçık, apaydınlık Kitap'ın ayetleridir bunlar.
Araf Sur.174. ayet: Biz, ayetleri işte bu şekilde ayrıntılı kılıyoruz ki, hakka dönebilsinler.
Casiye 20: Bu Kur'an, insanların kalp gözlerini açacak ışıklardan oluşur. Gereğince inanan bir toplum için de bir kılavuz ve bir rahmettir o.
Secde 4: Allah'tır ki gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri altı günde yaratmış, sonra arş üzerinde egemenlik kurmuştur. O'nun dışındakilerden size ne bir dost vardır ne de bir şefaatçi. Hâlâ düşünüp ibret almayacak mısınız?
Nur 34: Yemin olsun ki, size, gerçeği açık-seçik anlatan ayetler, sizden önce gelip geçmiş olanlardan örnekler, korunanlar için de bir öğüt indirdik.
Nahl89; Gün olur, her ümmet için kendi aleyhlerine kendi içlerinden bir tanık çıkarırız. Seni de şu insanlar hakkında tanık olarak getireceğiz. Sana bu Kitap'ı indirdik ki her şey için ayrıntılı bir açıklayıcı, bir kılavuz, bir rahmet, Müslümanlara da bir müjde olsun.
Zühruf 44: Doğrusu Kur'an, sana ve kavmine bir öğüttür. İleride ondan sorumlu tutulacaksınız.
İsra 84; De ki: "Herkes, kendi varlık yapısına uygun iş görür. Yolca daha doğru gidenin kim olduğunu Rabbiniz daha iyi bilir.
Allah İsra suresi 84. ayetinde bizlere birşeyler anlatıyor ve dikkatimizi çekiyor. Hiç kimseyi bu Allah ın sevgili kuludur, Allah dostudur demeyin diyor Yaradan.
Çünkü herkez kendi varlık yapasına uygun yaşar iş görür. Onun içindir ki, kimin doğru yolda olduğunu yanlız ben bilirim diyor Rabbimiz. Ama bizler öyle veliler, şeyhler edinip, bunlar Allah ın sevgi kulları diyor ve ardından gidiyoruz. Ondan sonrada bunların, bizlere huzurla şefaat edeceğini de söyleyebiliyorz. Allah bizleri affetsin.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
Allah razi olsun cevab icin,
sevgili kardesim, o ayetlerde gecen veliler Allahin görevli kildigi veliler olabilir mi? Böyle birsey mümkün degil.
Lütfen su ayetlere bakarmisinizi, Allahu Teala insanlarin tek basina hidayete ermesinin mümkün olamdigini ifade ediyor:
Enbiya-72
Ve ona, İshak (A.S)'ı ve nafileten (ilâveten) Yâkub (A.S)'ı vehbî (armağan) olarak verdik. Ve hepsini salihler kıldık.
Enbiya-73
Ve onları, emrimizle hidayete erdiren imamlar kıldık. Ve onlara, hayırlar işlemeyi, namaz kılmayı ve zekât vermeyi vahyettik. Ve onlar, Bize kul oldular.
Secde-24
Ve onlardan, emrimizle hidayete erdiren imamlar kıldık, sabır sahibi oldukları ve âyetlerimize (Hakk’ul yakîn seviyesinde) yakîn hasıl etmiş oldukları için.
---"Benden sonra nebi gelmeyecek, alimler gelecek, halifeler gelecek, onlara tabi olan bana tâbî olur, onlara asi olan bana asi olur." (Sahih buhari 9.cilt 1409.hadis,
sahih buhari 11.cilt sayfa 181)
Bu devirdede hidayete ermek isteyen insanlar olacakdir. Bunlari Allahu Teala kimin vasitasiyla hidayete erdirecekdir? Allahu Teala kanunlarinimi degistirdi? Evvel insanlara baska kanun, Peygamber Efendimizden sonra baska kanun. Halbuki bu ayetler ve hadisler bunun tersini ispat etmiyor mu?
Fakat büyük bir problem olan, Hidayetin ne oldugu untulmus olmasidir. Hidayet, insan ruhunun yedi gökkati boyunca mirac edip, Allah´a varmasidir. Iste bu yolculukda o ruhlari Allaha ulastiran herdevirde Imamlar, ALLAH tarafindan görevli kilinir. O imamin ruhu o yoluculugu yapan ruhun yaninda bulunur.
Bu 7 gökkatinda yolculuga paralel, nefsimiz 7 kademede (emmare, levvame, mülhime, mutmaine, radiye, mardiye, tezkiye) tezkiye olmasi sözkonusu.
Acaba Kuranin emrettigi bu hususlari bir insan tekbasina yapmasi mümkünmüdür? Kuran mümkün olmadigini ispat ediyor.
Insan sadece bu zahiri aleme ait bir bedene sahib degildir. Emr alemine ait bir Ruh´a ve berzah alemin ait bir Nefse sahibdir. Bunlarinda Allaha karsi görevleri söz konusu.
Sevgi Saygilar
Değerli din kardeşim, verdiğiniz örnek ayetlerin tamamı, peygamberimizden ve onun bizlere tebliğ ettiği Kur’an dan bahsediyor. Bahsetmediği bir konuyu başka bir konuya delil göstermek, bizleri dinden çıkartır Allah korusun.
Peygamberimizin ölümünden sonra, onun yerini tutacak ya da onun görevini devralacak hiç kimse görevlendirilmemiştir. Bildiğiniz gibi dört halife de seçimle gelmiştir.
Allah veliler edinmeyi ve din iman adına onların ardından gidilmesini kesinlikle yasaklamış ve öyle bir örnek vermiştir ki, anlamını iyice anlayanın tüyleri diken dişken olur.
Araf 3; Rabbinizden size indirilene uyun; O'nun berisinden bir takım velilerin ardına düşmeyin! Siz ne kadar da az öğüt alıyorsunuz.
Ankebut 41; Allah'ın berisinden veliler edinenlerin durumu, bir ev edinen dişi örümceğin durumuna benzer. Ve evlerin en güvensizi/en zayıfı elbette ki, dişi örümceğin evidir. Keşke bilselerdi.
Allah uyulacak kitabın yalnız Kur’an olduğunu söyledikten sonra, sakın birtakım VELİLERİN ardına düşmeyin diyor da bizleri ikaz ediyorsa, acaba bir başka ayetinde bizleri velilerin ardına düşmemizi ister mi?
Velilerin ardına düşen bir insanın, örümceğin evine sığınmış bir insana benzetiyor Rabbim. Bu ayeti daha çok anlamak isteyen, örümceğin özellilerini araştırmasını öneririm. İşte o zaman tehlikenin boyutu daha güzel anlaşılacaktır.
Allah Maide suresi 45. ayetinde, Allah ın indirdiğiyle hükmetmeyenler, zalimlerin ta kendisidir dediği halde, bizler her şey Kur’an da yazmaz, O özet bilgidir diyerek, bizleri hurafe ve Kur’an ın vermediği hükümlere yönlendirerek, peygamberimize atılan iftiralara inanmamızı isteyenlerin halini, düşünmek bile istemiyorum mahşer günü.
Dört halife devrinde bile toplum yalnız Kur’an ile yönetilmiş, onun dışına asla çıkılmamıştır. Hatta peygamberimizin sağlığında yazımını yasakladığı hadislerin yasağının, dört halife devrinde de devam ettiğini görüyoruz. Hâlbuki bir kısım Müslüman kardeşimiz, ilk önce peygamberimizin hadis yazımını yasakladığını, fakat daha sonra serbest bıraktığını söyler. Eğer serbest bıraksaydı dört halife devrinde, bu yasak devam eder miydi?
Bakın Dört halife devrinde hadis yasağı ile nasıl mücadele edilmiş. Bunları görelim ki, yaptığımız yanlışlar daha net ortaya çıksın, bizleri kimse Allah ile aldatmaya kalmasın. Bakın peygamberimizde hadisler konusunda nasıl ikaz ediyor ümmetini.
(Allah’ın elçisinden sözlerini yazmak için izin istedik, bize izin vermedi.
Tirmizi, Es Sunan, K. İlm 11
Biz hadis yazarken Hz. Peygamber yanımıza geldi ve “Yazdığı-nız şey nedir?” dedi. “Senden işittiğimiz hadisler” dedik. Hz. Peygamber: “Allah’ın kitabından başka kitap mı istiyorsunuz? Sizden evvelki milletler Allah’ın kitabı yanında başka kitaplar yazdıkları için yoldan çıktılar.”
El Hatib, Takyid 33
Hz. Ebu Bekir, peygamberin vefatından sonra Müslümanları toplayarak şöyle demişti: “Sizler, Peygamberden hadis rivayet ediyorsunuz ve bu hadislerde ihtilafa düşüyorsunuz. Sizden sonrakiler ise daha fazla ihtilaf edecektir. Peygamberden hiçbir şey tahdis etmeyin. Size bir soru soran olursa, “Bilgimizle sizin aranızda Allah’ın kitabı var” deyin ve onun helal kıldığını helal, haram kıldığını haram kılın”
[Zehebi, “Teskiretu’l Huffaz, I, 2-3]
Hadisler Ömer döneminde çoğalmıştı. Ömer halktan beraberlerinde bulunan hadis sayfalarını getirmelerini istedi. Sonra bunların yakılmasını emrederek şunu söyledi: Kitap Ehli’nin Mişna’sı gibi Müslümanların Mişnası’dır bunlar.
[İbn Sad/Tabakat 5/140]
Hz. Osman çok hadis nakletmelerinden ötürü Ebu Hureyre’yi Devş dağlarına göndermekle, Kab’ı Kırede dağlarına göndermekle tehdit etmiştir.
[Tahzırul Havas 10b. ]
Hz. Ali’den rivayet edildiğine göre o yanında yazılı sahifeler bulunan kimseleri, bunlara müracaat etmekten sakındırmış ve “Sizden önceki insanlar, Rab’lerinin Kitabını terk ederek âlimlerinin sözlerine uydukları için helak olmuşlardır” demiştir.
[İbn Abdilberr, 108]
Şeddad, İbni Abbas’a “Hz. Peygamber bir şey bıraktı mı? ” diye sordu. O da “Sadece Kuran’ın iki kapağı arasında olanları bıraktı” cevabını verdi.
[Buhari, K. Fezailul Kur-an 16; Müslim K. Fezailus Sahabe 30, 31; Ebu Davud K. Fiten 1, Tırmızı K. Fiten 43] )
Allah din ve iman adına sizlerin VELİNİZ yalnız benim bana güvenin, dayanın ve yalnız benden yardım isteyin diyorsa, lütfen Rabbin sözlerine kulak verelim. Tabi yat müessesesi, Kur’an a taban taba zıt bir inançtır. Hıristiyan ve Yahudilerde vardır. Bunu Allah asla kabul etmez ve buna uyanları da uyarır birçok ayetinde. Hiç kimseye din ve iman adına tabi olamayacağımızı, imtihanımızı yalnız kendimiz vereceğimizi söyler Allah.
Allah peygamberleri ve kitapları gerekli gördüğünde göndermiştir. Bunun arasında asla yetkili ve görevli kişilerden bahsetmez Kur’an. Bir yanda sakın veliler edinmeyin diyen Yaradan, bir taraftan da velilerin ardından gitmemizi ister mi. Bu Kur’an da farkında olmadan, çelişki yaratmaya çalışanların, üzüntü verici hezeyanlarıdır.
Bizleri uyaranlar Allah ın elçileri ve gönderdiği kitaplardır. Buda en son kitap KUR’AN DIR. Bunun dışında Allah kimseyi görevlendirmediğini apaçık söylüyor. Bunun delili peygamberimiz, kendisinden sonra hiç kimseyi kendi yerine bırakmadığından anlayabiliriz.
Dört rekâtlık hacet namazına gelince. Verdiğiniz örneği önce yazalım ve sonra Kur’an ile karşılaştıralım.
(Nasıl ulaşırız?
4-Rekâtlık Hacet Namazı kılıp: Ya Rabbim! Bana kendinden üflediğin, emanet olan Ruh ile sana ermek, miraç etmek istiyorum. Sana teslim olmak istiyorum. Ne olur Rabbim, bu yolda bana rehberlik edecek bir sevgili dostunu göster, diye talep edebiliriz inşallah.)
Bu yazıyı okuyunca, günümüzde peygamberliğini ilan etmiş bir kişinin müritleri geldi aklıma. Bu yolu önerip, bahsettikleri kişinin peygamber olduğunu rüyamızda göreceğimizi söylüyordu. Rabbim affetsin.
Değerli kardeşim Allah din ve iman adına veliler edinmeyin dediği halde, siz eğer hala veli arıyorsanız, size söyleyecek sözüm yok demektir, bu sizin seçiminiz sözüm olamaz. BİZLERİN REHBERİ KUR’AN DIR. Peygamberimizin Kur’an ı yaşamına geçirmiş hayatıdır. Hiç kimseye teslim olamayacağımızı ve bizlerin velisinin yalnız Allah olduğunu yaradan Kur’an da söylediği halde, nasıl olurda rehberlik edecek veli ararsınız? SİZE KUR’AN YETMİYOR MU?
Bakın cahiliye döneminde, de aynı şeyleri söyleyen topluma Yaradan ne diyor.
Ankebut 51. Karşılarında okunup duran bir kitabı sana indirmiş olmamız onlara yetmiyor mu? Bunda, inanan bir toplum için elbette ki bir rahmet ve bir öğüt vardır.
Araf sur.185: Göklerin ve yerin melekûtuna, Allah'ın yarattığı herhangi bir şeye bakmadılar mı; ecellerinin gerçekten yaklaşmış olabileceğini düşünmediler mi? Peki, bu Kuran'dan sonra hangi hadise iman ediyorlar.
O devirde atalarının itikatlarından, edindikleri velilerden vazgeçmeyenler, günümüzde de aynı yanlışı ne yazık ki yapmaktadırlar. Yaradan kendisinden başka şefaatçi, veli olmadığını birçok ayetinde tekrar ediyor. Gelin aşağıdaki ayet üzerinde de düşünelim.
Secde 4: Allah'tır ki gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri altı günde yaratmış, sonra arş üzerinde egemenlik kurmuştur. O'nun dışındakilerden size ne bir dost/veli vardır ne de bir şefaatçi. Hâlâ düşünüp ibret almayacak mısınız?
Sizce her şey çok açık değil mi? Hala rüyalara yatarak ardından gideceğimiz veliler aramamız doğrudur diyebilir miyiz? Doğrudur diyenler, Allah ın bu ayetlerini görmezden gelerek, dinden uzaklaştığını unutmamalıdırlar.
Allah yalnız elçisine uyulmasına çok önem vermiştir. Çünkü elçisi kendi kontrolü altındadır da ondan. Kur’an a bakın, elçisini nasıl ikaz ederek, onun dikkatini çektiğini görebilirsiniz. Hatta biz göndermediğimiz halde, sözlerimize ilaveler yapmış olsaydı, onun şah damarını keserdik dediği uyarısını, dikkatle düşünülmelidir. Gönderdiklerimizi tebliğ et, bunu yapmazsan görevini yapmamış sayarız uyarıları, boşuna Kur’an a geçirilmemiştir. Bunlardan alınacak büyük dersler vardır.
Herkes kendi imtihanını yaşıyorsa, yapacaklarından da hesap vereceğini unutmamalıdır. Sizleri Kur’an dan sorumlu tutuyorum diyen Rabbin ikazlarını, dikkatle düşünüp hayatımıza geçirmeliyiz.
Allah cümlemizin yardımcısı olsun.
Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
Fetih-10:
Muhakkak ki onlar, sana tâbî oldukları zaman Allah'a tâbî olurlar. Onların ellerinin üzerinde Allah'ın eli vardır.......
Mümtehine-12:
Ey nebî (peygamber)! Mü'min kadınlar; Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zinada bulunmamak, evlâtlarını öldürmemek, elleri ve ayakları arasında bir iftira uydurmamak, maruf bir iş konusunda sana asi olmamak üzere, sana tâbî olmak için geldikleri zaman, artık onların biatlerini kabul et ve onlar için Allah'tan mağfiret dile. Muhakkak ki Allah; Gafur'dur (mağfiret edendir, günahları sevaba çevirendir), Rahîm'dir (Rahîm esması ile tecelli edendir).
Nisa-64:
Ve Biz, (hiç) bir resûlü, Allah'ın izniyle kendilerine itaat edilmesinden başka birşey için göndermedik. Ve onlar nefslerine zulmettikleri zaman, eğer sana gelselerdi, böylece Allah'tan mağfiret dileselerdi ve Resûl de onlar için mağfiret dileseydi, mutlaka Allah'ı, (iki tarafın da) tövbelerini kabul eden ve rahmet edici olarak bulurlardı.
Sahabe Peygamber Efendimize tabi olmus. Bu tabiyet müessesesi unutulan Kuran hakikatidir. Bu tabiyetin nasil yapilacagi Fetih-10 ifade edilmis. Onlar bize örnek olmali degilmi?
Su an dünyanin heryerinde Allahin tabiyet yetkisi verdigi Insanlar sözkonusu. Ve Kiyamete kadar bu devam eder. Bu tabiyet müessesesi Allahin degismiyen Dininin bir geregidir.
Acaba eski insanlara Allahin görevli kildigi Nebi, Resul, Nezir veaire. geldi, fakat Peygamber Efendimizden sonraki insanlara bu gerekmiyormu? Elbette Peygamber Efendimiz son Peygamber, fakat son Irsad ile vazifeli kilinan insan degildir.
Kuran bunu acikca ispat etmekdedir. Bakin Cehenneme atilan insanlar ve oranin Bekcileri arasinda ne geciyor:
Mülk-7,8,9,10:
-Oraya (cehenneme) atıldıkları zaman onun kaynayan korkunç sesini (gürlemesini) işittiler.
-(Cehennem) nerede ise öfkesinden çatlayacak gibi olur. Oraya herbir grup atılışında onun (cehennemin) bekçileri onlara: “Size nezir (uyarıcı) gelmedi mi?” diye sordu.
-Onlar (cehenneme atılanlar) dediler ki: “Evet, bize nezir gelmişti. Fakat biz onu yalanladık ve Allah hiçbir şey indirmemiştir, siz ancak büyük bir dalâlet içindesiniz, dedik.”
-Ve: “Eğer biz işitmiş veya akıl etmiş olsaydık, alevli ateş halkı arasında olmazdık.” dediler.
Zümer-71:
Kâfirler, zümre zümre cehenneme sürülürler. Oraya geldikleri zaman, onun (cehennemin) kapıları açılır. Ve onun (cehennemin) bekçileri onlara derler ki: “Size, sizden (sizin aranızdan) olan resûller gelmedi mi ki, size Rabbinizin âyetlerini okusun, bugüne (buraya) geleceğinizi (söyleyerek) uyarsın? (Cehenneme gidenler) dediler ki: “Evet (geldiler).” Fakat azap sözü kâfirlerin üzerine hak oldu.
Görülüyorki cehenneme giren hickimse demiyorki, hayir bizi uyaran kimse gelmedi. Herkes geldi diyor, fakat bir kulakdan girdi, öbüründen cikdi. Bu uyaricilar, Allahin vazifeli kildigi Insanlardir. Alelade insanlar degildir.
O zaman bu makami temsil eden insanlar su an insanin yasadigi heryerde Allah tarafindan görevli kilinmisdir.
Nasil ulasiriz?
4-Rekatlik Hacet Namazi kilip: Ya Rabbim! Bana kendinden üfledigin, emanet olan Ruh ile sana ermek, mirac etmek istiyorum. Sana teslim olmak istiyorum. Ne olur Rabbim, bu yolda bana rehberlik edecek bir sevgili dostunu göster, diye talep edebiliriz insallah.
Ali-Imran-31:
De ki: “Eğer siz Allah'ı seviyorsanız, o taktirde bana tâbi olunuz ki Allah da sizi sevsin ve sizin günahlarınızı mağfiret etsin (sevaba çevirsin). Ve Allah "Gafur"dur, "Rahîm"dir.”
Allah razi olsun
Sevgi Saygilar
EBU HARRAS
Zümer-71:
Kâfirler, zümre zümre cehenneme sürülürler. Oraya geldikleri zaman, onun (cehennemin) kapıları açılır. Ve onun (cehennemin) bekçileri onlara derler ki: “Size, sizden (sizin aranızdan) olan resûller gelmedi mi ki, size Rabbinizin âyetlerini okusun, bugüne (buraya) geleceğinizi (söyleyerek) uyarsın? (Cehenneme gidenler) dediler ki: “Evet (geldiler).” Fakat azap sözü kâfirlerin üzerine hak oldu.
Bu ayete karşılık olarak , Nasil ulasiriz?
4-Rekatlik Hacet Namazi kilip: Ya Rabbim! Bana kendinden üfledigin, emanet olan Ruh ile sana ermek, mirac etmek istiyorum. Sana teslim olmak istiyorum. Ne olur Rabbim, bu yolda bana rehberlik edecek bir sevgili dostunu göster, diye talep edebiliriz insallah.
ŞEKLİNDE BİR ÖRNEK VERMİŞSİN;
1-Kafirler asla ne kendisine gelen kişiyi ne de okunanı dinlemez ve iman da etmezler.
2-İmana kalbi gözü kulağı inkarından dolayı mühürlenmiş olan kafir asla imana girmek için hacet namazı falan kılmaz ve böyle bir talebi de olamaz.
3-Bu neden ile zümer 71 ile hacet namazı olayı birbiri ile alakasızdır.
Burada kastedilen resul peygamberlerdir..Allah cc , o seçtiği resuller ile 3 şekilde görüşür
1-vahiy 2- melek 3- perde arkasından..başka bir görüşme şekli yoktur.
bir kişi bir diğer kişiyi ancak Allah cc un indirmiş olduğu kitap ile uyarabilir..Allah tarafından görevlendirildiğini ya da vahiy alıp hidayete erdiren başka kitap yazdığını iddia edenler açıkça uyarılmıştır ayetlerde.
Allah cc zaten ayetleri tüm insanlara ulaşsın diye kitap şeklinde gönderiyor..Kitap sadece o anda üzerine indiği insanlar için inmiyor değil mi..yoksa içinizden resul gelmedi mi sözü sizin dediğiniz anlamda olsaydı herkesin başına ve özellikle de kafir memleketlerin başına birer resul dikilmesi gerekir ve onlara sabah akşam ayet okuyup uyarması gerekirdi !! Evet aramızdan yani insan olan beşer olan bir resul geldi..ayetleri okudu..ve okuyun diye kitabı bizlere emanet etti..Resul bize kitabı emanet etti..başka resulleri değil ! Kıyamette Peygamberimiz Bu kuranı kavmim terk etti diyecek !! Benden sonra gelen resulleri terk ettiler demeyecek !! Aramızdan kuranı tebliğ eden resul kim idi Peygamberimiz idi..Vesselam.