- 1005 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
Lütfen Büyümeyin!
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Çiçekler açabilir, dünyanın bin türlü hali var. Çiçekler açabilir ve bahar diyebilirler o çiçekli, böcekli, güneşli günlere, ama siz inanmayın!
Birer birer gelirken siz hayata, anneleriniz babalarınız olacak çoğunluğunuzun. Bazılarınız daha doğarken şansız olacak ve bir ömür öksüz, yetim damgası ile yaşamaya mecbur olacaksınız.
Doğdunuz, diyelim ki kader... Kadere söz edilmez, var olduktan sonra neden var olduk diye soramayız kendimize. Ama siz böyle iken, henüz avuçlarınızda masumluğun izleri nemliyken, mutlulukların felçli kaldığı dünyada, büyümeyin!
Bütün dünyanın çocuklarına ilişmez, ilişemez sesim, farkındayım, ama sen Türkiyeli çocuk, al bayrakların kinlerle boğuştuğu felaketlerde, neşenin diş döktüğü topraklarda, neden büyüyeceksin ki?
Bir sebep mi var büyüyüp, tüm rezilliği anlayıp, yaşaman için? Hangi kanun, hangi adalet senin büyümeni kabullenebilir? Vicdanı rahat olmayan bir insan olarak güruhlar içerisinde yaşaman, kime, ne fayda getirecek?
İlkokul denen bir mekâna götürecekler seni ilk başta. ’Okul’ diyecekler, ’çok güzel bir yer, arkadaşların olacak, öğretmenin olacak, iyi bir insan olacaksın, okuyacaksın, büyük insan olacaksın’ diyecekler sana. ’Okuyup, iyi insan olacaksın’ diye alışılagelmiş sözlerle, senin büyümeni isteyecekler. Bunu ailen isteyecek özellikle. Annen, baban ellerinden tutup, seni okula götürecek. Önlükler içerisinde, sıralanmış ve kümelenmiş arkadaşlarınla sınıflar oluşturacaksın. Değiştirilmeyecek mitler sunulacak önüne. Okula başlar başlamaz, sana yalancı ve sahte tarihlerle gömülmüş kitaplar okutulacak. Değiştirilemez savlar zannedeceksin! Kahpeliğin ve korkuların üzerinde hünerli bir düşünce sömürgeliğinde, yıllarca okumuş ve mesleğine atandıktan sonra da yorulmuş, bezgin öğretmenin gözlerinde zulüm olacaksın.
Sırayla geçeceksin sınıflarını ve yıllar beraberinde büyümenin verdiği berbat bir hissi ilikleyecek yüreğine. Sımsıcak, o masum yüreğine lekeler ilişecek hayattan. Hep mecbur kılınacaksın, olması gerekeni nasıl yapılacağı hakkında sana kimse bir şey sormayacak! Senin gibi o sıralarda ezilmiş ve de zihni köreltilmiş insanlar, senin için yasalar çıkartacak, eskiyen yasaları düzenleyip, seni nasıl dışlamaları gerektiği hakkında aylarca konuşacaklar ekrandan. Sen anlamayacaksın daha, ama sınıflar kendi aralarında hiçbir işe yaramayan konuşmalar yapıp, dururken, sen kulaktan duyma tarafgirliklerle insanları sevme-sevmeme klişesinde hep bir kenarda duracak, bekleyeceksin!
Milliyetine göre ayrılmayı, dışlanmayı göreceksin! Doğduğun şehre göre kahpe önyargılar kesecek o ışıldayan gözlerini. Türk isen, uygarlığın hâlâ olgunlaşmamış sayfalarında kirli ellerin ne tür oyunlar yaptığını bilmeden, dünyada en güçlü olduğunu zannedip, öyle büyüyeceksin! Oysa belli bir yaşa geldikten sonra, göreceksin ki hiç de o kadar güçlü değilsin. Kendini yalnız hissedeceksin; yalnız ve fakir! Ağaran merhametiyle, daha çok uyutulmanı isteyen fikirlerin enjekte edildiği zihnin, kin dolduracak beynine. Büyüdükçe, güçlü olmadığının farkına vardıkça, sözlerle, uyutulmalarla değil, çalışmakla, gerçek bir eğitim almakla güçlü olunacağını öğreneceksin. Bunu senin gibi Türk olan herkes anlamayacak, uyumaya devam edecekler ve sen onlar arasında daha bir garip düşeceksin.
Kürt isen işin daha zor çocuk! Türk’ün inanmadığı antlara mecbur kılınıp, üzerinde doğru dürüst elbisen yok iken, ideolojiler arasında ezilip kalacaksın. Sabahın soğuğunda, kimi zaman kar altında, kimi zaman çamurlu toprak içerisinde okuluna gireceksin. Evde farklı bir dille konuşacak annen. Yemeğe çağırırken, farklı bir dille seslenecek sana annen, ama sen okullarda felçli bir sistem içerisinde henüz konuşmak da dahi zorlandığın bir dille, eğitim göreceksin, büyüyeceksin! On yıllardır senin için hizmet etmemiş devlet, yaptığı küçük birkaç hizmetten dolayı büyüklerinden nasıl hesap sorduysa, senden de hesap soracak! Sonra milliyetinden dolayı her ne kadar ezilip, türlü yorgunluklarla büyüsen de, senin gibi olmayan diğer çocuklarında aynı zihin ezilmişliği ile büyüyüp, dünyaya yeni bir figüran olarak gelmiş olacağını fark edeceksin. Artık Kürt olman, Türk olman ya da başka bir milliyeti sahiplenmen önemsiz olup, aynı sınavlardan, aynı önceden belirtilmiş yollardan geçip, yaşam mücadelesinde ayak da kalmaya çalışacaksın.
Büyüdüğün zaman, iş sahibi olmak için kendi arkadaşlarını, dostlarını satabileceksin! ’Para kazanmak için her şeyin mubah sayıldığı bir zaman’ diyen yöntemler gelince önüne, mücadelenin harcına ’fırsatçılık’ adı altında yalanlar koyup, başka insanları ezeceksin. Seni büyütüp, seninle gururlanan anne baban, senin iyi bir yerde olmanı isteyecek daima. Sen daha bir hırs yapacaksın, sahip oldukça, daha fazla sahip olmak için çabalayacaksın. Çocukluğunun masum zevklerinden uzak da, büyüklerin önceden sana göstereceği zevkler ve eğlenceler ile köpekleşecek bir serüvene itileceksin. Ekranlarda pek çok insan konuşacak, pek çok insan çok şey bildiğini söyleyecek, ama haksızlıkların, ezilmelerin, adalet tanımayan rekabetlerin devam ettiğini en yakın koltuktan izlemeye ve de hissetmeye başlayacaksın. Umurunda olmayacak parlayan Güneş, umurunda olmayacak Ay’ın dört hali... Cesaretsiz, imansız sevişlerle yuvalar göreceksin. Kinli ve gaddar sistemin arasında ezilen binlercesinin ayrıldığı bir ülkede, yaşamanın ne olduğunu düşünecek zamanın kalmayacak!
Yıllarca aynı yalanlar sıralanacak. Yalanları dinleye dinleye, göre göre sen de yalan atacaksın artık! Masum olarak kalamayacaksın, avuçlarındaki nemli masumiyetin çoktan kuruyup, yok olacak!
Her bir büyüğün fikrini belirtme hastalıklarında, sen de anlatacaksın, ne düşündüğünü söyleyeceksin! Oysa istemediğin, hiç de hak etmediğin bir şekilde büyütüldüğün bu ülkede, pek çok yalan hikâye içerisinde, doğrunun ne demek olduğunu merak etmeden, artık zamanın ’etliye sütlüye karışmamak’ olduğunu söyleyip, paslanmış zincirlerle hâlâ kuduz sömürülen olarak kalmaya devam edeceksin!
Seçme hakkının olmadığı, tekdüze büyütülmeyi ve eğitmeyi amaçlayan sistem içerinde, çaresiz kalmanın ne demek olduğunu, bazen düşünmek istediğinde hissedeceksin. Ama hiçbir zaman tam olarak düşünemeyeceksin. Sana düşünmeyi öğretememiş öğretmenlerin de çaresiz olacak, onların da çaresizliğinden dolayı, suç atabilecek yer bulamayacaksın! ’İşin gücün olsun, bir yere gir de, kurtul’ diyen zihniyet içerisinde, ne yediğin ekmeğin tadını alabileceksin, ne de sevmenin, sevilmenin tadını! Evleneceğin insanı da, aynı senin gibi sistem ezip, büyüttüğü için, güruhlar içerisinde kavramsız kalan fikirsiz somut neşriyatlar olarak ezilmişliğin resmini resmi işlemlerle belgeleyeceksin.
Gün gelecek, sevginin ne olduğunu daha öğrenemeden evleneceğin bir insanla beraber doğurduğun çocuğunda seninle aynı kaderi paylaşacak. Belki çoğu şey, yenilenecek ve sen ’eskinde böyle miydi, daha güzeldi her şey’ diye düşünürken, zaman aynılığından vazgeçmeyerek, hataları düzeltilmemiş sistem içerisinde, senin gibi çocukların büyüyüp, aynı rezilliği çekmesi karşısında kayıtsız, şartsız bir halde ölmeyi bekleyeceksin.
Çocuk! Ne kadar anlatsam da boş değil mi? Senin geçeceğin yollardan geçip büyüdüm. İnandırıldım, yaşamak için bunlara inanmak gerekliliğine inandırıldım. Artık kime ait ise bu sistem, kim beceriyorsa bu sistemle insanlığın masum çığlığını, tek bir şey biliyorum senin adına, büyüme!
Büyüyüp, ulaşılması güç barışın, sevginin, huzurun umutla beklendiği bir ülkede sen de yıllardır aynı sahneleri izlemiş büyüklerin gibi kötü bilme Tanrıyı.
Oysa bizleri yaratan Allahın ne kadar da güzel olduğunu anlatmakla dolmayacak yaşamlarımızda, biz hâlâ nelerle uğraşıyoruz. Belki de böyle zor bir hayatta bunu başarmak güzel olan, ama ben umutla beklemekten bıktım çocuk!
Sen iyisi beni dinle ve arkadaşlarının da kulağına fısılda söylediklerimi.
’’Çocuklar, siz çok güzelsiniz böyle. Lütfen büyümeyin!’’
YORUMLAR
Belki kendi düşüncelerinize göre bir durum tespiti yaptınız. Varsayalım ki söyledikleriniz -baştan sona karamsarlık- doru tespitlerdir. Burada kalınmamalıydı.beğenmediğimiz durumlar karşısında çözüm önerilerini de sıralayalım ki yazdığımız yazı veya düşüncelerimizi oluşturan söylemlerimiz ciddiyetle değerlendirilebilsin.
HakkınSesi
Tavsiyeniz başım, gözüm üzre..
Teşekkürler..
Öğretmen derste hiç yorulmaz ve hiç bezmez !!! Öğrencileri onun evlatlarıdır hiç zulüm olmazlar. Zil çalıp da evine gidene kadar o bir kale gibidir. Kapısını açıpta içeri girince başlar hüzün ve kaygıları..
Siz nasıl bir öğretmenle karşılaştınız bilemiyorum..
Sevgi ile kalın.
HakkınSesi
Teşekkürler..
Nazlıgelin
Sen de çocukları korkutup durma ustam !
HakkınSesi
Teşekkürler azizim..
HakkınSesi
Teşekkürler..
Bazı kişiler büyümez bilir misiniz- yaş alırlar. Çocuk kalır duyguları beyinleri ve bütün bu yaşananlaa tertiplere düzenlere bir türlü akılları yatmaz.
O çocuklar büyümeyecek merak etmeyin ve söyleyecekler, kral çıplak. Büyüklerin arasında
yerlerini alacaklar ve masaya ellerini vurup yapılan haksızlıklarda !hayır' 'durun' diyen onlar
olacak.
Ben de büyümedim. Göğsüm siper büyüyenlerin yalanlarına..
tebrikler,
güzel bir yazıydı her zamanki gibi..
selâmlar..
HakkınSesi
-'O çocuklar büyümeyecek'..
Ne güzel bir sözdü!
Teşekkürler..
glenay
kutluyorum,
teşekkürlerimle..