- 1219 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Güzel konuşmak
I. Konuşma Biçimleri
İyi bir konuşmacı olmanın yolu iyi bir sunum tekniğinden geçer. Her konuşmacının dinleyicilerini, anlattığı konuya geçme tarzı olsa da her konuşmacının yapmaması gereken, dikkat etmesi gereken kurallar da vardır. Konuşmacı, iyi bir konuşma yapabilmesinin yolu konuşma çeşitlerinin eksi ve artı yönlerini bilmelidir.
Konuşmacı amatör de olsa profesyonel de olsa sunum esnasında uyması gereken kurallar vardır. Bunlar: dinleyicilerle temas kurma ve dinleyicini kontrol altına almaktır.
Dinleyicilerle konuşmacı arasında sıcak temas önemlidir. Eğer konuşmacı dinleyicilerle temas kuramadığı takdir de dinleyicilerle konuşmacı arasında kopukluk olur. İki taraf arasında kopukluk olduğunda ise, sunum amacından uzaklaşmış olur. Şayet konuşmacı dinleyiciyle temas kurmayı sağlayamamışsa bu demektir ki konuşmacı dinleyici üzerinde hakimiyet kurmakta da zorlanıyor demektir. Konuşmacı kontrol sağlayamıyorsa anlattıklarını dinleyiciye aktaramıyor demektir. Dolaysıyla dinleyiciyle temas halinde olmak ve dinleyiciyi kontrol altında tutmak sunumun amacına ulaşması açısından önemlidir.
O zaman neler dikkat etmeli ki hem dinleyiciyle temas kurulsun hem de dinleyici kontrol altına alınabilsin. Bunun cevabı sunum çeşitlerinin artı ve eksiklerini bilmekten geçer. Şimdi tek tek ele alalım.
1. Okuyarak Sunum Yapmak
Konuşmacının elindeki metni doğrudan okuma biçimidir. Konuşmacı, sadece elindeki metne odaklanır. Dış dünyayla bağlantısı kopar. Dinleyiciyle arasına kağıttan duvar örer. Dinleyicilerle teması en zayıf konuşma biçimidir.,
Sunum ya da konuşmalarda önemli olan dinleyiciyle temas kurmaktır. Bu da daha çok göz temasıdır. Ve dinleyicilerin hareketlerini takip etmekledir. Halbuki konuşmacı elindeki kağıtlara odaklandığından etrafındakilerle göz teması kuramaz. Bu da hissiz ve cansız bir diyalog demektir. Karşılıklı soğukluk meydana gelir. Samimiyet ve sıcaklık oluşmaz.
Beden dili kilitlenir. Yüz mimikleri ve kol hareketleri kısıtlanır. Beden diliyle konuşma
arasında bir kopukluk olur. Konuşma ve beden dili birbirini tamamlamaz. Birbirini bütünlemez. Kağıtlarla odaklanma olduğundan beden dili kullanılmadığından sadece ses ortama hakim olur. O da tek başına monotonluğa neden olur.
Böyle konuşmacı doğal olamayacak aksine yapay duracaktır. Ve konuşmacı kendini ortaya koyamaz. Yani sahne de konuşmanın varlığı, kişiliği yoktur. Konuşmacı özne değil, nesnedir.
Metne bağlılık, konu hakimiyetinin olmadığını ya da zayıf olduğunun göstergesi olduğundan, dinleyicide ön yargılar oluşacağı gibi tatmin edici bir bilgi aktarımı olmayacaktır. Dinleyici, durumdan etkilenmeyecektir. Aksine sıkılacak, zihni dağılacaktır. Konudan kopacaktır.
Okumak, akıcılığını kaybedeceğinden, vurgular ve tonlamalar zamanla yitirileceğinden okuma zayıflığı ortaya çıkacaktır.
Güven eksikliği dinleyici tarafından hemen fark edilir. Tereddüt havasını sezen dinleyiciler konuşmacıya olan güvenleri de zayıflar.,
Görüldüğü gibi bir metni okuyarak sunum yapmak, yanlış ve zayıf bir konuşma biçimidir. Ve pek önerilmeyen bir konuşma biçimidir.
2. Ezberleyerek Sunum Yapmak
Anlatılacak konunun konuşmacı tarafından tamamının ezberlemesiyle yaptığı sunum biçimidir. Konuşmacı, kâğıda bağlı olmadan, seri konuşmak ve konuyu iyi bildiğini izlemini vermek için bu yolu tercih eder.
Görünürde kolay, basit ve sorunsuz bir sunum olsa da aslında zor ve riskli bir sunumdur. Öncelikle konuşmacının enerjisi dışa yönelik olması gerekirken, enerjinin yoğunluğu içe dönüktür. Yani konuşmacı, dinleyicilerden çok kendisiyle meşgul olmak zorundadır. Çünkü konuşmacı zihnine kopyaladığı konuşma resmine dikkat kesilir. Dış dünyayla ilişkisi böylece zayıflar. Konuşmacı, ezberlediklerini peşi sıra anlatıp, biran önce konuşmayı bitirme derdindedir.
Konuşmacı, ezberlediklerini unutma korkusu yaşar. Bu korku heyecanlanmasına ve ezberlediklerine unutmasına yol açabilir. Yine ezber olduğundan cümlenin başının unutulması demek, paragrafın hatta bölümün unutulması, akla gelmemesi demektir. Böylece konu atlama durumu olduğu gibi, konuşmacı tıkanabilir, konuşamama riskiyle karşı karşıya kalabilir.
Konuşmacı, zihnindekilerle boğuştuğundan beden dili üzerindeki hakimiyetini de kaybeder. Söyledikleriyle beden dili arasında uyumsuzluk olur. Beden dilini kullanamadığı gibi sesinde bükümlülükler de yapamaz. Ses titrek çıkabilir. Ses sıkıcı ve monoton olur. Tonlama ve vurgular birbirine karışır.
Konuşmacı böyle bir ruh haliyle boğuştuğundan ses akıcı ve etkileyici olmak uzak olduğu gibi anlatılanlar açık, net ve anlaşılır olamayabilir.
Konuşmacı yine ruh hali karışık olduğundan doğal görünmez. Yapay bir duruş sergiler.
Anlaşılacağı üzere ezber yaparak sunum yapmak zor ve risklidir. Böyle bir durumda yapılması gereken, bütün metni ezberlemekten ziyade giriş zor olduğundan giriş paragrafı ezberlemenin yanında önemli bazı kısımlar ezberlenebilir. Böylece risk faktörü azaltılmış olur.
3. Hazırlıksız Konuşma
Grup, toplantı ve bazen birkaç kişilik ortamlarda hazırlanmadan yapılan konuşma biçimidir. Konuşan bazen planlı bazen de plansız olarak bu ortamlarda bulunur. İster planlı ister plansız olsun sonuçta konuşmacının elinde ve zihninde hazır bir konuşma metni yoktur. Hazırlıksız olmak balığın sudan çıkmasına benzer. Konuşmacının zihni karışık olduğu kadar ne söyleyeceğini bilemeyecek kadar da zihni donmuş durumdadır. Şaşkın ve heyecanlı olan konuşmacı sıranın kendisine sıranın gelmesini istemez. Ama kaçınılmaz son geldiğinde konuşmacı ne yapmalıdır sorusunun cevabına bakalım o zaman:
Konuşmacı ister konuyu iyi dinlememiş olsun ister konuya yabancı olsun yapması gerekenlerden biri bir önceki konuşmacıya ya da ortama soru sorarak düşünmeye veya düşüncelerini toplamaya zaman kazanmalıdır. Böylece zaman kazandığı gibi aynı zamanda konuya yabancı olmadığını göstermiş olur.
Bir ikincisi ise, önceki konuşmacının söylediklerini kendi cümleleriyle tekrar etmesi veya önceki konuşmacının anlattıklarından yola çıkarak bir şeyler söylenmesidir.
Üçüncüsü ise, sorunu ya da gündemi tekrar edin. Böylece yine zaman kazanarak, konun tekrarından sonra kendi düşüncelerinizi kısa bir şekilde belirtebilirsiniz. Uzun konuşmadan kaçının, konuya vakıf olmadığınızdan konu uzarsa düşüncelerinizi toparlamanız, yeni düşünceler üretmeniz zorlaşır. Konuşma kısır döngüye dönüşür. Dinleyiciler sıkılmaya başlayacağı gibi sizin konuyla alakasız düşünceleriniz imajınızı zedeler.
Diğer konuşmacılara katılıp, katılmadığınızı söyleyerek, araya kısa kısa eleştiriler yöneltebilir ya da kısa kısa düşüncelerinizi söyleyebilirsiniz.
Yine zaman kazanmak için neden, nasıl, hangi, ne zaman, ne, kim, anlamadım soruları da sorulabilir.
Önemli olan bilmediğiniz bir konuda az konuşmaktır. Az ve öz konuşmak sizi ele vermez. Aksine size olgunluk ve mütevazılık havası kazandırır. Gereksiz yere geveze olmamanızı da sağlar.
Beden dilini mümkün oldukça az kullanın. Söyleyecekleriniz hazırlıksız bir söylem olduğundan beden dili yanlış kullanılabilir. Eğer sıkıntınızı atmak için beden diline başvurursanız durumu abartmamaya çalışın.
4. Doğaçlama Konuşma
Alanında uzman konuşmacının hazırlıksız, serbest konuşmasıdır. Konuşmacının ezber yapmadan, kağıttan okumadan kendi alanında düşüncelerini belli bir sistem içerisinde aktarmasıdır.
Doğaçlama, konuşma biçimleri içerisinde önerilen ve başarı oranı yüksek, dinleyici etkileme yönü fazla olan, doğal bir konuşmadır. Konuşmacı kendini kasmadan, zorlamadan doğal olarak kendini dinleyiciye sunar.
Dinleyici ve konuşmacı arasında engelleyici bir nesne, perde yoktur. Direk temas vardır. Konuşmacı herhangi bir nesneye bağlı olmadığından, dinleyicilerle doğrudan temas kurarak, salonun kontrolünü kendide tutar. Düşüncelerini planlı aktardığından salondaki hareketlilikten etkilenmez. Salondaki hareketlilik konuşma seyrini değiştirmez. Konuşmanın akıcılığı devam eder.
Konuşmacı, bir nesneye bağlı olmadığından beden dilini rahatlıkla kullanır. Konuşma ve beden dili uyumludur.
Konuşmacı, doğaçlama yoluyla kendine özgü bir tarz oluşturmuştur. Tanımları, kavramları, terimleri ve sözcükleri tamamen kendi cümleleriyle dinleyiciye aktarır. Çok nadir ezbere başvurur.
Nesneye bağlılık olmadığından konuşmacının hareket alanı fazladır. Buda konuşmacının canlı, hareketli olmasını sağlar. Konuşmacı renkli tablolar sergileme imkanı bulur. Bu hareketlilik ve canlılık dinleyiciyi de ayakta tutar.,
Konuşmacı, dinleyiciyi gözlem altında tutuğundan, dinleyicinin sıkıldığını, uyukladığını ve ilgisiz kaldığını çabuk fark ederek, duruma müdahale eder. Dinleyiciyi içine girdiği ilgisiz durumdan çıkararak, konuya çeker.
Doğaçlama her ne kadar bir nesneye bağlı kalınmadan sunulsa da, unutulmalar ve konu atlamaların önüne geçmek için hatırlatıcı notları hazırlayabilir. Hatırlatıcı notlar, konun ana başlıkları ve konun temasını içeren kısa cümlelerdir. Konuşmacı notları elinde tutar. Unutma ve atlamaların önüne geçmek için elindeki kağıtlara göz ucuyla bakabilir. Elindeki notlar okunacak yazılar değildir. Dolaysıyla elindeki kağıtlara fazla bakılmaması gerekir.
Osman Tatlı
www.osmantatli.com.tr
[email protected]
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.