- 540 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Ateşe Çağıran Liderler
İnsanlık tarihi boyunca her toplulukta, inananları kötüleyerek insanları onlara karşı kışkırtan, başta sosyal konumlarının ve servetlerinin gücüne dayanarak saldırgan ve azgın davranışlarda bulunan kişiler yaşamıştır. Kur’an bu kimseleri, yeryüzünde bozgunculuk çıkaran ve insanların iman etmelerini engellemeye çalışan ‘kavmin önde gelenleri’ olarak tanımlar.
Bu kişiler zenginliklerinin yanı sıra toplumun sosyal yapısında da söz sahibidirler ve sahip oldukları bu dünyevi değerler sayesinde gücü ellerinde bulundururlar. Ayrıca yazılı ve görsel medya gibi bazı önemli organlar da ellerindedir ve sahip oldukları fikirleri, Kur’an ahlakından uzak yaşam tarzını ve kendi hayata bakış açılarını topluma kolayca kabul ettirebilirler.
Güçlerini bir başka şekilde de kullanır, toplumda iyi insanları tehdit eder, baskı yoluyla yıldırmaya çalışırlar. Cimri ve bencil olan bu kişiler iyilik amacıyla harcamada bulunmaz, servetlerinden çok az bir miktarını dahi Allah’ın razı olacağı işlerde kullanmazlar. Ancak amaç kötülük olduğunda tüm imkânlarıyla çaba harcarlar. Öylesine çaba gösterirler ki, inananların aleyhinde tuzak kurmak için birlikte hareket eder; hatta kötülüğün en çoğunu yapabilmek için birbirleriyle rekabet içinde olurlar.
Yeryüzünde, kötülerin önderleri toplanarak samimi insanları zor durumlarda bırakacak kararlar alır ve kendilerine ellerindeki sosyal silahları kullanarak taraftar toplar, güçlerini artırırlar. Tarih boyunca kötülerin bu gücünden etkilenen ya da çekinen/korku duyan insanlar bu önderlere uymuşlardır. Başlarındaki hastalıklı kişilerin emirlerini yerine getirerek masum insanları kandırmış veya katletmişlerdir. Önderlerinin zulmünden korkarak ya da onların güçlerinden etkilenerek onlarla birlikte hareket eden kişiler, aslında çok büyük yanılgıdadırlar.
Bu kişilerin ardından giderek, vicdanlarının sesini değil onların sözlerini dinlemek, her söylediklerine inanmak sonsuz azaba sebep olacaktır. Allah bu gerçeğe, “Biz, onları ateşe çağıran önderler kıldık; kıyamet günü yardım görmezler. Bu dünya hayatında onların arkasına lanet düşürdük; kıyamet gününde ise, onlar çirkinleştirilmiş olanlardır.” (Kasas Suresi, 41-42) ayetiyle dikkat çeker.
Çünkü küfrün önde gelenlerinin ellerindeki güç ve iktidar, gerçekte ne kendilerine ne de diğer insanlara fayda ya da zarar veremez. Mülkün ve gücün gerçek sahibi, tek üstün ve güçlü olan Allah’tır. O dilemediği sürece hiç kimse bir başkasına yarar sağlamaya ya da zarar vermeye güç yetiremez. Bu gerçeğe iman eden samimi müminler, ne Firavun’a ne de bir başka kötülük önderine boyun eğmemişlerdir.
Kötülerin kurduğu her tuzak, güçlü ve ürkütücü gibi görünüyor da olsa -Allah’ın dilemesiyle-en başından bozulmuş olarak kurulur. Onlar, düzenleri ile başarılı olduklarını, müminleri zor durumlara soktuklarını, hatta korkuttuklarını zannettikleri anlarda bile, gerçekte bozulmuş, ters dönüp ‘kötülük çemberi’ başlarına geçmiş, kendilerine musibet olarak dönmüş bir tuzağın parçalarını izlerler. Sonucu ve sonlarını henüz görmediklerinden galip geldiklerini düşünürler. Oysa bütün tuzaklar, Allah’ın dilemesiyle mağlubane kurulur.
Kötülüğe, bozgunculuğa ve ateşe çağıran önderler olduğu gibi, iyi insanları hidayete çağıran ve Allah’ın hoşnutluğunu, rahmetini ve cennetini kazanmaları için çaba içinde olan samimi insanlar da vardır. Ve vicdanlı, samimi inanan insanların birbirleriyle ortak hareket etmeleri, birbirlerine destek olmaları zorunludur.
“Çölde devesine, kölesiyle nöbetleşe binen reisler reisi Hz. Muhammed(asm)’ın ahlâkı. Buna muhtacız.” N. F. Kısakürek.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.