- 1521 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Bir Yudum Sevgi…
Keşke bir ömür boyu sevecek bir annemiz olsaydı…
Sadece bebekken değil; beş yaşında da, on yaşında da, yirmi yaşında da olsak
Hep sıcacık sarıp, öpüp koklayan, sevgisini hiç esirgemeyen bir annemiz olsaydı.
Sadece sevgiyi, şefkati, sıcaklığı bebekler mi hak eder?
Büyüklerin de aynı sevgi ve şefkate, aynı ilgiye ihtiyacı olmaz mı?
Neden esirger büyükler çocuklarından bir yudum sevgiyi?
Taş çatlasın on yaşına kadar severler anne ve babalar çocuklarını
Büyüdükçe “sevgi”nin yerini hep “azarlama” alır.
Sevgi ikinci hatta üçüncü, dördüncü, beşinci sıralara atılır.
Küçücük bir çocukken sevgiye ihtiyacımız olur da büyünce olmaz mı?
O daha bebek deyip minik kardeşlerimiz öpülüp koklanırken biz büyüyünce ne değişir?
Sevgi hep arkalara atılır. Neden bilmem, ama sevginin yerini hep azarlama alır.
Azarlayarak, döverek, söverek, inciterek çocuklarını sevdiklerini sanırlar anne ve babalar
Onları giydirmek, yedirip içirmekle, onları büyütmekle görevlerini yaptıklarını sanırlar
Ama en önemli görevi unuturlar adı “sevmek” olan o yılanı bile deliğinden çıkaran sözcüğü
Gönülleri yumuşatan, yorgunlukları alan, nefretleri, kinleri, hastalıkları, kötülükleri…
Kir pas her ne varsa silip süpüren yüreğimizde çiçekler açtıran o kutsal duyguyu unutuverirler “sevmek”
Neden sevmek zor gelir anne ya da babalara?
Sevmek sadece cep harçlığını verip okutmak mıdır?
Sevmek sadece yeni elbiseler alıp, sırtını pek tutup karnını doyurmak mıdır?
Peki o sıcacık bakışlar, göğsüne yatırıp okşayıp sevmeler onlar nedir?
Çocuklarımızı sevsek, onlara paradan daha önemli olan sevgiyi öğretsek en başta kötü mü olur?
Neden para sevginin yerini alır? En kolayı sevmek iken neden zoru seçeriz?
Niye annelerimizin gözlerinde eski şefkat kalmaz, neden sıcacık sarmazlar,
Niye tatlı sözler söylemezler, neden bebeğim, bitanem, canım, tatlım, balım demezler?
Benim küçük prensesim, benim güzel kızım, yakışıklı oğlum deyip sımsıcak sarmazlar çocuklarını ?
Neden zor gelir sevmek, neden yüreklerinde sakarlar sevgiyi?
Bizler okul çağına başlayana değin sevgi varken; sonraları neden yerini hep şiddet alır?
Ya dayak, ya küfür, ya kızıp bağırmalar, ya da lanet okumalar…
Senin gibi evlat olmaz olsun demeye başlarlar, haklarını helal etmezler.
Bilmem falanın çocuğu ile karşılaştırıp yerden yere vururlar.
Keşke bir ömür boyu seven bir annemiz ya da babamız olsaydı,
Yeri geldiğinde seven yeri geldiğinde kızan bir ebeveynlerimiz olsaydı..
Sevgi denilen o kutsal şey, bizler büyünce çatı katına atılmasaydı
Kapısına kilit vurulup sandıklarla kilitlenmeseydi…
Şimdi annelerin gözlerinde hep bir hınç, nefret, kin, aşağılama, hor görme..
Dillerde hep lanet okumalar, bin bir çeşit beddualar… Neden?
Keşke büyümeseydik diyorum o nedenle..hep küçük kalsaydık.
Para da, mal mülk de, yemek de, içmek de, gezip tozmak da,
Yeni elbiseler, ayakkabılar, defterler, kitaplar, kalemler çantalar..
Her ne varsa dünyada olan hepsi hepsi onların olsaydı biz hiç büyümeseydik..
Sadece “sevgi” olsaydı bize kalan keşke…
Keşke bir annemiz olsaydı saçlarımızı tarayarak, öpüp koklayarak okula gönderseydi
Canım, bitanem, her şeyim deyip yolcu etseydi kapıdan.
Döndüğümüzde kollarına alıp öpüp koklasaydı “ne bu üstün başın Allahın cezası” demek yerine…
Sevgiyle, anlayışla yaklaşıp; sevgiyle büyüten, “sevgi”yi her şeyin önüne koyabilen annelerimiz olsaydı
Ben annemi hiç tanımadım, tanıyamadım, henüz çok çok küçüktüm onu toprağa verdiklerinde
Ama çevremde çok anneler gördüm çocuklarını sevgi yerine azarlarla büyüten anneler…
Çocuklarından sıcacık bir sevgiyi çok gören anneler sardı etrafımızı hep.
Hangi anne on beş ya da yirmi yaşındaki kızını ya da oğlunu bebekken ki gibi seviyor
Aynı tutkuyla, aynı özlemle sarıp, öpüp kokluyor?
Hangi anne sımsıkı sarıp yüreğine sokuyor çocuğunu?
Hangi anne sevmeyi biliyor doğru düzgün?
Ya kendine, ya da çocuğuna lanet okumayı iyi biliyorlar ne yazık ki…
Çocuklar hep sevgisiz büyüyorlar, dayak ve şiddet sevginin yerini alıyor..
Hırçın, saldırgan bir nesil yetişiyor sevgiden mahrum…
Sevsek şımarır mı çocuklar, kötü bir insan mı olurlar sevmesini bilsek?
Yeri geldiğinde kızsak, ama yine de sevsek hep sevsek…
Ama nedense sevgiyi çok görüyoruz küçüklere de, büyüklere de, baskı, zulüm, işkence…
Sözle ya da kötekle adam edeceğimizi sanıyoruz ama hep yanılıyoruz
Masum bedenleri şiddete yönelttiğimizin farkında olmuyoruz hiç.
Saklıyoruz sevgimizi, sevgisiz bir kuşak yetiştiriyoruz göz göre göre...
Ne dersiniz annelerimiz babalarımız öğrenirler mi acaba bir gün bizleri sevmeyi?
Çocuklarının sadece paraya değil..
Sevgiye de, şefkate de ihtiyaçları olduğunu anlarlar mı dersiniz?
Olur da sevmeyi öğrenirler belki bir gün, olur da şefkati de öğrenirler bir gün
Belki olur da, kalplerindeki sevgi ve şefkati dile getirirler…
Çoğu söylemekten ya korkuyor ya da çocuğu şımarır diye söylemiyor
Ama sevgi solan bir çiçeğe ne kadar iyi gelir bunu bilmiyorlar…
Kızmaya gelince kızıyorlar da sevmeye gelince korkuyorlar..
Severken cimriler, kızarken alabildiğine cömert…
Ne var ki sadece kızarlar hep kızarlar kızarak hayatı öğretiyorlar çocuklarına
Sevgi, şefkat ya da tatlı sözler nedense yüreklerinde saklanıyor.
Ahh ah ne vardı kazık kadar da olsak, bizleri sıkıca sarıp sevebilselerdi
Maalesef büyünce pabuçlarımız dama atılıyor…
Galiba her yiğidin yoğurt yiyişi, her annenin sevişi farklı…
Bizim hayallerimizdeki gibi ya da düşlerimizdeki gibi olmuyor ne var ki.
Büyükler kendi büyüklerinden ne gördülerse genelde onu uyguluyorlar
Yedirip giydirmekle herşey bitiyor sanıyorlar bilmiyorlar ki bir de "sımsıcak bir sevgi var"
Adına sevgi dedikleri şey var, yani “sevgi” var, bundan habersizler işte.
Herkesin sevgi anlayışı farklı, her anne farklı seviyor amlaşılan
Elbette seviyorlardır, sevmiyor değiller, ama sevgiyi yanlış biliyorlar, sevgilerini yanlış gösteriyorlar.
Bir çocuk için varlarını yoklarını harcayabilirler, çocuklarına her imkânı sağlıyor olabilirler…
Ama sevgi yoksa neye yarar ki onca şey?
Hayatta hep en iyi, en çalışkan, en zeki olmamızı isterler.
Sevgilerini böyle gösterirler, onları en başta bir küreğe sap olmamız ilgilendirir.
Sevgi unutulur hayata hazırlamak ön plana çıkar.
Oysa her insan bebekken de, gençken de, yaşlıyken de sevgiye ihtiyaç duyar.
Bunu bilmezler, hiç bilmezler…
Ama olsun biz biliyoruz ya sevdiklerini, göstermeseler de olur sevgilerini.
Alıştık artık kızıp bağırmalarına, azarlamalarına, paylamalarına…alıştık artık sevgisiz yaşamaya..
Yine de diyorum, “sevgi” olsa, önce sevgi, dünya mı yıkılırdı ön sırada sevgi olsaydı?
İsteğimiz sadece “bir yudum sevgi” hepsi bu…
Elmas Şahin