- 680 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
GERÇEĞİN HEM DOĞRU HEM YANLIŞ GÖRÜNDÜĞÜ ANLAR
ANLAMSIZLIĞI ’ANLAM’LANDIRMAYA DENEMELER-1-
Anlamsızlığın düşünsel ve duyumsallıktaki acımasızlığı bilir misiniz?
Düşünemez olmayı, okuduğunuzu anlamamayı, dizgeleştirdiklerinizi anlatamamayı ya da kağıda dökememeyi ve etrafta olan bitene; kendinizi de katarak seyretmeyi bir müddet...
Anlamı anlamlandırmayı bilir misiniz peki?
Hayatın düzensiz olduğu zamanlarında bile, bir düzen görmektir anlamlandırmak ve anlamlı görmek...
Anlam ve anlamsızlık, bence; dizge düzenli bir düşünce-duygu ilerletmesi ya da ilerletememe halidir!..
Düşüncelerinizdeki pırıltı gitmiş, duygularınızdaki berraklık bulanmaya dönmüştür.
Acı çekersiniz.
Düşünce/fikir ve duygu/duyumsama kırılganlığı acısıdır...
Zamanı gelmiş, anlamsızlık; yeni "anlam" aramaya gitme aşamasındadır kısacası !
Bir tetikleyeni olacaktır. Devinim, yetmezlik ve acı bileşimiyle...
Yeni duygu ve düşünce ilerletmesindesinizdir. Kendinize yeni duygu ve düşünce eklentileri yaparak, insanlığınızı ilerletmeye gidiştir, anlamsızlık sırasında çekilen acı...
Aydın acısıdır, ışıklı bir günün güneşi kadar yakıcıdır... Düşünce ve duygu ikileminden, insan veya bireye ya da toplumsala katmaktır. Anlamsızı anlamlandırdığımız süreç...
Ve bilim demek olan "bilme"ye eklemeyi, "bilm’ek" olarak çözümleyebilme iradesidir; anlamsızlığı anlamdırmakdaki sürecin acısı...
Tıpkı düşünce kavramını düş(ün)mek, kimse sana inanmazken, düşmüşken, sadece sen inanırken ve anlamlandırdığınca bir yeni olguya...
Anlamsızlığı anlamlandırmak; düşünce olarak bir yeni "düş görüp" peşinden gitmektir...
Ve hem düşmek, hem düşlemek anlam genişlemelerindeki bir "düş/ünce" şeklinde düşünmek eylemidir diyebiliyorum.
Düş’tür, düşmüşsünüzdür, sadece siz görüyorsunuzdur o düşü; düşerken, düşlerken ve düşmüşlüğün düşünü, düşünceye tamamlarken hissetiğin acıyı...
Anlamsızlığı anlamlandırma düş(ün)ünü...
Acı; aklın, olması gerekenin ve gerçeğin izdüşümünde, düşünce ve duygusal bütüneyiciliği ile adam ediyordur seni.
Yenileneceksin diyordur sana ! Bir üst duygu ve düşünce aşamalardaki -düşün/duyum bakış- tarzlarına geçmek vaktin geldi!..
Haydi ! anlamsızlığın anlama dönüştürüleceği yeni yeri algıladın artık... Sıra, kavramış olduğunu, yerinde bir yeni olarak "anlam"landırmanın zamanıdır...
Anlamsızlıktaki düşünce/duygu sancılarını, şiddetli esen bir rüzgar gibi arkasına alarak, onu kendi iradeleri doğrultusunda yönlendirip kullanabilenlere, yeni anlamlara gidebilenlere selam olsun..
Anlamsızlıktan yeni anlama geçiş; yaşadıklarını, hissettiklerini, iyi ve kötüsüyle denir ya, tam öyle işte; mecazi ölürken ama öldürmeden yani ve bir bilinçli kararla, yaşanmışı hep yaşatacağım inacında.. yaşamı, yeni anlamıyla sürdürmektir...
Yaşadıkların senindir, sana aittir; bir zaman senindiyse eğer, sen; gözlem anlatımlarında "o" olmuşsundur zaten başka bir zaman...
Kaçmadan, çarpıtmadan.. saygıyı ve sevgiyi ve bilgiyi "anlam"ıyla çözümlemenin, "çözülmek" olmadığını anladığınız yerde ve tam gerektiği şekliyle bilerek...
Ülkem, düşüncelerim ve düşündüğümle beraber, bir Haziran ve bir Temmuz sonu anlamsızlık iklimine girdik... Ölüyordum, ölürken öldürmem gerekmiyordu...Öldürmek izafeler de; ölmeyi gerektirmiyordu ya da !
Ölürken öldürdüğün unuttuğundur...
Unutmak; kendini, geçmişini de öldürerek unutmaktır çoğu zaman!
Çünkü ben; ülkeme de, düşüncelerime de, düşündüğüme de çok güveniyor(d)um...
"Umutsuzluk suçunu işlemek bize yasak" diyordu sevgili Elif Sezin öğretmenim şiirsel anlatımıyla..
Evet yasak umutsuzluk !
Ülkeme, düşüncelerime ve çok düşündüğüme: Aydınlık ve "istiklal-i tam" bir ulus gündoğumu inancındaki umutvarlıkla, yeni katmak ve yeniye katkılamaktır..
Dün-bugün-yarın istikametinde; anlam arayışıdır işte, hep bu yüzden hayat!..
Göktürkmen
Ahmet Kutlu AYYÜCE