GBT Lütfen
GBT Lütfen
uzun zamandır: paraya sıkıştım... diyeceğim demiyorum, bunu bütün Türkçe’yi iyi bilmeyenler adına söylemiyorum. ki zaten Türkçe’yi iyi bilenlerin azınlıkta olduğunu da biliyorum. insanlar, imlâ hatasından daha büyük hatalar yapabiliyor Korina. Korina diyorum çünkü, kime dert anlattığımı da gizli tutma niyetindeyim. hem biliyorum telefonlarım da dinleniliyor; yaşadığımı söyleyen, gerizekâlı dostlarım yüzünden. birsüredir köprüleri değilim insanların. tören gibi karşılayıp, resmi geçitle uğurluyorum bütün haytaları. hayta diyorum, insanlar başlı başına birer hayta çünkü. martılar çiziyorum odama. bu yerinden kalkmak istememenin ilk yöntemi. ki aslında bir otobüste ya da büyük bir araçta gitmek istiyorum tek başıma. şoföre karanlığa sür diyesim var. sonsuzluğa sür. uçuruma sür diyesim var. ama yolculuğun hemen bitmesini istemiyorum, sadece gitmek istiyorum, aslında ironisi şu ki oturuyorum yalnızca. martı çizmek istiyorum odama. anlaşılıyor muyum diye sormayacağım, artık bunu da önemsemiyorum. martıyı boşver de. hiyeroglif kazıtsam dudaklarıma, biri eminim karşımda oturup resim çekinir. öyle anlamsız haytalar bunlar. itiraf etmeliyim, elimde kahve verandamda oturup sigara içerken İsa’yı bekliyorum. çünkü biliyorum içimde bir İsa var. garipsemez ki denizleri yırtacak güçte olduğumu, acılarımdan söz ediyorum. çocukluğumdan beri acılarımdan söz ediyorum. çünkü hâlâ o tireni bekliyorum ve yaşlı ekmek kuyruklarını... koku. kokunun önemini bildiğimden dün gece burnumu bir ölüye verdim. evet ben yine ölümden söz ediyorum... sizinle daha fazla sevişebilmek için. kapılarım açıksa şaşırmayın, bilin ki istanbul’da değilim. kapılarım kapalıysa bilin ki içeride üşür gibi yapıyorum. aynayı kazıklıyorum. yorgana söz veriyorum. yastığımı dirsekliyorum beni o bâri dinlesin diye. kadınlardan söz etmeyi bıraktım. çünkü kadınlar söz edilecek değil, göz edilecek varlıklarmış anladım. belki yalan söylüyorum, aynaya ne...
biraz daha umudum olsa gidip JD alacağım. aslında bana göre değil bir aptal... bir aptal olmak. yaşıyorsan Arkadaş Zekai Özger gibi, Nâzım Hikmet gibi, Nilgün gibi, belki de biraz B. İskender gibi... ne saçmalıyorum ki. ilaç mı. hayır, bir boka yaramıyor zamanı tartmak. ne fazla, ne az geliyor hep. kılıcım da yok. belki saklıyorum kendimden. harakiri yapacak bir şiir arıyorum, benim yerime. ve kıçımı kurtaracak birkaç dörtlük... şair miyim. bunu bir tek ben bilirim. ilk ve son argümanı sakladığımdan. ve ilk olma isteğimden. gizliyim. gizem deyin buna, söz veriyorum gizem dediğinizde kadınları düşünmeyeceğim. hem İstanbul’da değilim. kediler yalan söylüyor. aşk yalan söylüyor. annem yalan söylüyor. yollar yalan söylüyor. plakalar yalan. kapılarım yok. kapıları, kilitleri, anahtarları çocukken yutmuşlardanım işte... dürüstüm. büstüm. lemoi biraz da. hem ben barok dönemindeyim. bu yazıyı tamamlamak istemiyorum, başlamak da büyük hataydı öncekiler gibi... neyse bir sigara daha içeyim. bir kitap daha. bir fincan kahve daha. belki arkama yaslanıp baktığımda tek bir yıldız dahi seçemeyeceğim uzaklıklarda...
ölünce, tanrıdan isteyeceğim ilk şey; küllük, olacak...
Payanda