4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
762
Okunma

MİRAS-4
Kırk yılına yaklaşmış bir dostluğun , tortulaşmış anılarını bir bardak çayda tazeleye bilmek adına akıp gidecek sohbetleriyle maziyi yakalayamayacaklarını bilerek birazdan buluşacaklardı.
Yılların getirdiği değişim rüzgarlarına inatla eski günleri eskitmemek adına ağızlarından çıkan sözlerle albüm aralarına sakladıkları gençlik yıllarını canlandıracaklardı.
Bu karşılaşma; İzabel’in yıllarca kaçmış olduğu iki ayrı hayatın içindeki çatışmaların kırılma noktalarını, bir aynada görmesine neden olacaktı.
Kariyer hırsının, onun hayatından ne çok şey alıp götürdüğünü anlamasını bir albümün arasındaki resimler sağlayacaktı.Kaçınılmaz bir hayatın akışında onulmaz boşlukların açılmaya başladığının bir haberciliğini ise Lisa yapacaktı.
Lisa kapıyı açtığında, üzerinde mutfak önlüğü vardı.Lisa’nın burnuna ve çenesine bulaşmış olan un lekeleri İzabel’i fazlasıyla güldürmeye yetmişti
.Lisa’nın yüzündeki un izlerini umursamadan kapıda onunla yanak yanağa öpüşüp,içeri girmişti.Odanın içindeki tek ses, sesi kısılmış olan televizyonun sesiydi.İzabel kapının yanındaki askılığa üzerindeki ince,kısa dar kesim ceketini, asarken, Lisa halen onu hayranlıkla izliyordu.
Lisa, yaptığı iki doğumun izini vücudundaki aldığı kilolarla fazlasıyla gösteriyordu.İzabel yıllara meydan okumuş korunmuş formu,Lisanın onu imrenerek bakmasına neden olmuştu.Her zamanki kendine barışıklığı ve açık sözlülüğüyle Lisa gülümseyerek,
“Sana hayranım, İzabel.Bu sırrını ne zaman bana söyleyeceksin bakalım.Halen o eski günlerdeki kadar güzelliğini nasıl böyle koruyabiliyorsun ?” demişti.İzabel, ona aynı gülümsemeyle anında cevap verdi.
“Hadi bu sözleri sen boş ver de sen ne hazırlıyorsun onu söyle bakalım.”
Bunları söylerken gözleriyle Lisa’nın eline bulaşmış un izlerini işaret etmişti.Lisa küçük bir kahkahadan sonra,
“Televizyonda yeni bir kek tarifi veriyorlardı.Onu yapmaya çalışıyordum.” dedi.
Lisa önde İzabel arkada küçük adımlarla, yürüyerek mutfağa doğru yürümeye başlamışlardı.Her iki adımda bir Lisa, mavi çiçek desenli halının üzerindeki rast gele saçılmış oyuncakları ayak ucuyla hafifçe kenarı itip, İzabele yol açıyordu.
Çocukların oyunlarından yorulmuş halde olan oyuncaklar, her biri odanın bir yerinde dinlenmeye çekilmişlerdi.Görünüşe bakılırsa da hepsi yerinde fazlasıyla rahattı.Mutfağa doğru ilerlerken,İzabelin dikkatini başka şeylerde çekmişti.
Tuvale dönüşmüş beyaz duvarların üzerindeki amatör bir ressama ait çizilmiş olan resimlere bakmıştı.Bir kutunun üstüne çizilmiş bir üçgen ev ve dört çöp adamdan oluşan bir aile.Resimleri görür görmez bunları yapanın Lisa’nın altı yaşındaki oğluna ait izler olduğunu anlamıştı.
İzabel bir zamanlar son derece titiz ve düzeli olan arkadaşının, şu an ki halindeki dağınıklığa nasıl geçtiğini aklından geçirmişti.İçindeki bu soruların, yapacakları sohbette cevaplanacağını bildiğinden suskun kaldı.
“Lisa, sanırım sen ressam birinin annesi olacaksın.Duvardaki tablolara bakılırsa….”
Bu söz karşısında Lisa kısa bir gülmenin ardında,
“Yanıldın tatlım.John büyüdüğünde taksi şoförü olmak istiyormuş.Nerden aklına geldiyse işte..”
derken ikisi aynı anda katıla katıla gülmüştü.
Mutfağa geldiklerinde, oda duvarının üst köşesine sabitlenmiş küçük ekran televizyon bir kadın programını gösteriyordu.Mermer mutfak tezgahının üstünde, siyah orta boy tepsinin içinde ise hazır hale gelmiş kurabiyeler duruyordu.
Kahverengi yemek masanın üstünde işlemeli açık mavi bir örtü vardı.Mutfak lavabosunun üzerinde ise kat kat yemekten kalan kirli tabaklar istiflenmişti.
Çocukların oyun izleri mutfağa kadar sinmişti.İzabel oturacağı sandalyedeki oyuncak arabayı fark edip, almıştı.
“Lisa, çocuklar şimdi nerede ?”
“Az önce ikisine oyun oynamakta yorgun düşüp uyudular.”
Lisa, konuştuğu yerde bir yanda da mermer tezgahının üstündeki tepsiyi, ısınmış olan fırına yerleştirdi.Üstündeki önlüğü mutfak askılığına asıp, ellerini yıkadı.İzabel sanki yeni gelmiş gibi hasret göstergesi olarak,ona yeniden sarılarak hoş geldin demişti.
Karşı sandalyeye oturup sabırsızlıkla,
“Anlat bakalım neler yapıyorsun ? Nasıl oldu da kasabaya gelmeye karar verdin ?Kaç gün izin aldın ?”
derken, İzabel’in çoğu iznini şehirde geçirdiğini bildiğinden bu soruyu sormuştu.İzabel, peş peşe sıralanan soruların hangisine önce cevap vermem gerekir diye düşünürken rast gele cevaplamaya karar verdi.
“Sadece bir haftalığına izin almıştım.Şehirden biraz sıkıldım.Kendimi dinlemek istedim bir an.Ne yaptığım konusuna gelince, bir makinenin işleyen dişlilerine uyum sağlamış bir şekilde iş ve ev arasında gidip geliyorum.”
Lisa anlamlı bir şekilde göz kırparak,
“Tom’la ilişkiniz nasıl gidiyor ? Artık evlenmeyi düşünmüyor musunuz ?”
diye sormuştu. O an İzabel’in içine attığı ayrılığın cam kırıkları gözlerinin içine batar gibi olmuş, yüzünü soldurmuştu.Kendin bile sakladığı şeyleri Lisa’ya fazla yansıtmak istemeden kısa sözcüklerle, derin bir nefes alıp, açıklamaya karar verdi.
“Bir ayrıldık.Yürütemedik.Bitirdik her şeyi.Hayatına başka biri girmiş.”
Bunları şaşkın gözlerle işiten Lisa hemen içindeki sözcükleri ağzından çıkardı.
“Ama nasıl olur bu ? Bunca yıldır anlattığın kadarıyla her şeyiniz harika gidiyordu hani ?”
İzabel, kendisini şehirden uzaklaştıracak kadar büyük olan hayal kırıklıklarını tazelememek için konuyu değiştirmeye karar vermişti.
“Lisa olmayınca olmuyor işte.O kaybetti asıl beni.Artık umurumda bile değil.Neyse bunları sen boş ver…Sen kendinden bahset bakalım.Nasıl gidiyor annelik ?”
“Gördüğün gibi hep koşuşturma içinde.Yorucuda olsa hayatımın içindeki en güzel koşuşturma.Onların her geçen gün büyürken yanlarında olmam tarifsiz bir duygu.”
“Lisa peki kaçırdığın kariyeri,tekrar yakalayabilecek misin ? Neden bakıcı tutup da iş hayatına dönmeyi hiç düşünmedin ?”
Lisa küçük bir kahkaha attıktan sonra,
“Tatlım bakıyorum şirket işlerine kendini kaptırmış gazeteciler gibi sorular soruyorsun.” derken, gülümsemesini sürdürürken konuşmasına da devam etti. İzabel’
bu alacağı cevaplarla kendi kimliğindeki sorulara cevap almak ister gibi onun sözlerinin devamını can kulağıyla dinlemeye başlamıştı.
“Kariyeri belki yakalayabilirim.Aslında pek yükseklerde değil gözüm yok artık.Onun için sıradan bir işte olsa ilerde yapabilirim.İş hayatını bir şekilde yakalayabilirim.Ama çocuklarımın büyümelerini bir daha asla görme şansına sahip olamam.İlerde pişmanlık duymamak adına ben böyle bir seçim yaptım.Ve yaptığım bu seçimden son derece memnunum.”
İzabel aldığı cevap karşısında kendini derin kuyuların içinde hapsolmuş hissetmişti.Lisa’nın hayata bakış açısındaki somut şeylere tutunmasına karşın kendisinin hayat adına tutunacak hiçbir şeyin olmayışı,zihninde karmaşaların artmasına sebep olmuştu.
Bu yüzden kendisini hayatın içindeki bir boşluğun kıyısında olduğunu anlamaya başlamıştı..Hayatının iki parçası vardı.Biri Tom diğeri şirketteki yükselme hırsı.Tom hayatından çıktığına göre şirketteki işi onun yalnızlığına ne kadar ortak olabilecekti.
İzabel’in aklına takılan diğer konuysa, ilerde kendisinin bir çocuğu olup olmayacağıydı.Onun kafasındaki karmaşanın yüzüne yansıdığını gören Lisa,
“İzabel ne oldu daldın sanki…”
“Yok söylediklerini düşünüyordum.”
derken, elindeki poşetin varlığını algıladı.Lisa uzatırken,
“Aslında onlara oyuncak almayı düşünmüştüm.Kasaba ters düştüğü için zaman kaybetmemek için başka bir hediye getirdim.Umarım beğenirsin.”
Lisa merakla elindeki poşeti açıp, içindeki küçük hırkaları çıkardı.
“Bunlar çok harika İzabel.Hem de çok.Senin böyle örgü işleriyle uğraşacağın kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi.”
bunları söylerken Lisa bir yandan da hırkaların birini gözlerine yaklaştırıp motiflerini incelemeye başlamıştı.Lisa’nın bu merak dolu bakışlarını şaşkınca izleyen İzabel sıkılgan bir ses tonuyla,
“Şeyyy…aslında ben yapmadım annemin çok önceden benim için yapmış…”
Lisa gözlerini elindeki hırkandan ayırırken,
“Bende bir an senin yaptığını sanmıştım.Bu modelden bir ara bende yapmaya çalışmıştım.” demişti.
İzabel ikinci şaşkınlığını hemen sözleriyle dile getirmişti.
“Nasıl yani sen örgümü örüyorsun ?”
“John’a hamileliğimde başlamıştım.Vakit geçirmek için güzel oluyor.En çok da bittiğinde onların üstüne giydirmek bambaşka bir duygu.”
Mutfağın belirsiz bir köşesinden duyulan zil sesi,fırındaki kurabiyenin piştiği haberini vermişti.Fırından çıkan kurabiyeler servis için tabaklara konulmuştu.
Lisa, çay suyunu koyduktan sonra bir başka odaya geçmiş,mutfağa geri döndüğünde elindeki kalın bir albümü bakması için İzabel’e vermişti…
...klavye yordu kafamda yorgundu.zorlamayla bu kadar oldu.yine monoton bir bölüm çıktı.birde konuşma metinleri olan yazılarda biraz hünersizim.John erkek çocuk ona hırka yerine atkı olsun hediyesi :-)))