- 560 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
DİPSİZ KÜP
Muhakkak her insan çok kereler yaşamıştır. Hastalık veya başka bir sebepten mütevellit midesi bulandığın da o ifrazatı dışarı çıkarana kadar vücudu terler hatta düşecek seviyeye gelir.
Bu sabah bende her ne kadar böyle bedeni bir rahatsızlık olmasa da ruhen öyle bir dolgunluk, fikri kabarıklık ve coşkunluk hissiyle bir şeyler yazma hevesiyle kalem-kağıda sarıldım. Hani insanın dişçide korku ve heyecandan dolayı dişinin ağrısının geçtiği gibi bende kalemi elime alır almaz gönlüm de kabarıp, coşan kağıda dökmek istediğim bir çok şey adeta uçtu gitti. Zavallı kalemim, melül melül yüzüme bakıp : “ Ee.. di hadi canım, artık bir yerden başla ! “ der gibiydi.
Okumayı, araştırma yapmayı, özellikle şaiir ve yazarların biyoğrafilerini okumayı çok severim. Hattızatın da yazar ve şaiirler bana olağan üstü varlıklar gibi gelirler. Sanki onlarda her insanda olmayan, ulaşılmaz manevi algılayıcı cihazlarla donatılmışlar gibidirler. O rengârenk hayatlarla dolu romanlar, her biri gökten süzülüp gelmiş gibi duygularla yoğrulmuş, insanı tarifi imkansız ufuklara taşıyan şiirleri nasıl yazdıklarını hep merak etmişimdir.
Okumayı araştırmaya çok sevdiğimi söylemiştim. Kendimi bildim bileli planlı olarak her gün az-çok okuyorum. Ne mi kazandım ? Henüz pek bir şey kazandığım söylenemez ama okuduğum her eserle ruhuma bir başka hayatın esrarlı pencerelerinin açıldığını, tek başıma dahi kalsam yalnızlık çekmeyeceğimin, yalnız olmadığımın farkına vardım.
Üstat Hekimoğlu İsmail’in “ Derdimi Seviyorum “ adlı eserini okumadan önce, kendime çok kızdığım hatta okuduğunu anlamayan, çabuk unutan bir aptal olduğum kanaatine vardığım, hayattan soğuduğum kısaca moderin tanımla entelektüel bunalımlar geçirdiğim çok günlerim oldu. Çünkü o kadar okumama rağmen, ruhen, kalben ve fikren bir olgunluk ve aşama kaydedemediğimi, hatta ve hatta anladığıma kanaat getirdiğim bir çok şeyi unuttuğumu görünce çoğu zaman sükut-u hayale uğradım. Ta ki üstadın hayatını okuyana kadar….
Üstat diyordu ki ? “ Yıllardır siğaraya vereceğim parayla kitap ve dergi aldım. 11 ton kitap okudum, çoğusunu unuttum ama yıllar sonra bir de baktım ki unuttuğum sandığım fikirler-bigiler ben de bir birikim ve zenginlik, bir kültür oluşturmuş. Yani yıllardır küpümü doldurmuşum. Ne zaman ki küp taşmaya başladı işte bu eserler o küpün taşan kısımlarının ürünleridir.”
Acizana böyle bir iddiamız yok ama niye küpümüzü doldurmayalım ki. Geçi mübarek bizim küpte dipsiz kuyu, yıllardır banamısın demiyor. Velev ki küpümüzün dolup taşmasına ömrümüz vefa vermesede ne zararım var ki ? En azından okuduğum eserler sayesinde dünya milletlerinin kültür ve yaşantılarını öğreniyorum. Oturduğum küçük mütevazı bir ilçeden dünyayı seyrediyorum. O insanlarla beraber yaşıyor, aynı hisleri, heyecanları ve kültürleri paylaşıyorum.
Ağaçların çiçek açıp, kırların yeşilin her tonuyla donanıp, bört-böceğin sevinç çığlıklarıyla renklendirdiği bir bahar sabahının, incecikten yağan yağmurun veya lapa lapa karın dünyanın her yerinde ki insanlarda aynı romantik hisler uyandırdığını, nehir ve derelerin her yerde aynı kıvraklıkta aktığını, her annenin çocuğuna duyduğu şefkat ve merhametin aynı olduğunu, her milletin kendine has fakat diğer milletlerle de örtüşen hurafelere inandığını, karı-koca, gelin-kaynana çekişmelerinin aşağı-yukarı her millette aynı olduğu ve daha bir sürü şeyde milletlerin birbirleriyle ortak olduğunu kitaplarla haşır-neşir olmasaydım nasıl bile bilirdim. Yaşadığım bir çok problemde dünya insanlarıyla ortaklığımızı bilmenin tarifsiz rahatlığına ve tesellisine nasıl erebilirdim?
Şuna tüm kalbimle inanıyorum ki, okuduğum kitap adetince gözüm, kulağım, gönlüm, aklım ve dünyam var. Böyle bir zenginlik dünyevi başka bir şeye tercih edilebilir mi
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.