Siyah Çerçeve
!!!
Sabaha çok uzakken uyandım uykudan.
Duvarda asılı, siyah çerçeveye hapsettiğim resmine baktım. Kısılıp-kısılıp, parlayan gaz lambamın ışığında. Her ışık yansımasında bir görünüp bir gidiyordun.
Yine sen ve yine yüzün. Gözlerinde hüzün vardı susmuştun, konuşmuyordun benimle. Belki yüreğin yetmiyordu anlatmaya içinden geçenleri.
Sen sustukça içimde isyanlar patlıyordu. Yüreğimde geceyi, ateşe verip ışığıyla karanlığın içinde ki seni izliyordum.
Histeri nöbeti geçirircesine ağlıyordum tutamıyordum gözyaşlarımı artık. Kendi kendime tekrarlayıp duruyordum hıçkırırken.
"Yüzüme baksaydın bir kere, aklımdan geçenleri fark edebilirdin. Hani belki elimi tutsan iyice hissederdin.
- Neden susuyorsun neden?
- Konuş haydi benimle.
Gitmeliydim. Hemen gitmeliydim, odam dağınıktı, toplamaya zaman yoktu.
Senden gitmem kaçmam gerekti. Zaman donmuş gibiydi kapıdan çıkmama ramak kalmışken resmine baktım yine. Hayret!
Sanki bir şeyler söylemeye başlamıştı.
Siyah çerçeve konuşuyordu senin yerine. Sen susuyordun. O anlatıyordu senin içinden geçip de diyemediklerini. Yaralarını, küskünlüğünü, o güne kadar senden hiç duymadığım ayrıntıları anlatıyordu.
Gidersem çok yalnız kalacağını, beklemem gerektiğini.
Eğer gitmekten vazgeçip kalırsam bu sabah ezan vaktine yakın benimle senin konuşacağını söyledi...
‘-Bekle’ dedi. ‘Gitme. Lamban sönene dek bekle…’
Geri dönüp oturdum yatağıma. Bekledim. Kaç saat geçti.
Gözlerimi dikip dudaklarına bakıyorum. Hani neden susuyorsun?
Bak ezan da okundu... Ne olur bir kerecik sözünde dursaydın.
Bir gecem daha zehir oldu ömrümde.
Bu doğan gün de zehir olacak seninle...
e..!