- 1900 Okunma
- 10 Yorum
- 0 Beğeni
EVLADININ MEZARINI SULAYAN ŞEHİT ANASI
YUKARIDA Kİ RESİMDE OĞLUNUN MEZARINI SULAYAN ŞEHİT ANASI HALAM
Yazıma size bir soru sorarak başlamak istiyorum. Bayramda hiçbir şehit evinde bayram geçirdiniz mi ya da bir şehit ailesine bayramlaşmaya gittiniz mi? Ben bayramda bir şehit ailesine bayramlaşmaya gitmedim ama başka zaman şehit evine çok gittim. Her yaz Erdek’e gittiğimde Temmuz ayında şehit olan kuzenim Deniz’in sene mevlidine giderim. Gittiğimde en azından bir gecede kalırım halamda. Kaldığım zaman salonda yatarım.
Salonda yatmaya hazırlanırken duvardaki resimlere baktım. Deniz telefonla konuşuyor. Masmavi gözleri mutlulukla parlıyor sarı dalgalı saçları kulaklarını biraz örtmüş. Şu resimde Deniz balık tutuyor sandalda. Bir başka resim deniz ablasınla daha çocuk platin sarısı saçları anlına düşmüş, ağzını kocaman açmış kahkaha atıyor acaba neye gülüyor. Bir başka resim, sevgilisiyle birlikte gittikleri fotoğrafçıda bir de tek çekildiği resim. Belli çok mutlu az sonra yavukluyla resim çekilecek ve asker dönüşü evlenecek. Hatta kendisi askerken anne ve babası ikisinin oturacakları evi yapacaklar. Başka bir resim asker olmuş elinde tüfekle poz vermiş. Bir başka resim kafasında bandana yüzünü boyamış savaşa gidecek şekilde hazırlanmış. Sonra bakıyorum hep genç ve hep 20 ila 21 yaşında. Deniz hep öyle kalacak hiç yaşlanmayacak hep genç ve yakışıklı olacak. Ölüler yaşlanmaz çünkü hep toprağa girdikleri yaşta kalırlar.
Ben Denizi düşünerek uykuya dalıyorum ve rüyama giriyor. Deniz ve onun gibi birçok asker hareketsiz siperlerde yatıyorlar. Ölüler mi diye bakıyorum evet hepsi ölmüş. Sonra kan kokusu geliyor burnuma ve kesik çürümüş et kokusu etrafa bakıyorum herkes ölmüş. Ölen askerler hariç herkes çürümüş iç organları dışarı çıkmış gözleri patlamış bağırsakları dışarıda, bazısı yanmış kapkara dağ taş her yer ölülerle dolu basıyorum üstlerine mahşer günü bu olmalı diyorum. Askerler üzerlerinde asker kıyafetleriyle canlı gibi duruyorlar yüzleri pembe sanki ölmemişler çok güzeller. Çok güzel ölüler, diğer cesetler iğrenç halde ve ben kusuyorum ama içimdeki organlar ağzımdan çıkıyor. Ben o zaman anladım şehitler ölmez neden dediklerini ve şehitlerin cennetlik olduğunu. Kan ter içinde uyanıyorum sabah ezanını köyün imamı bir başka okuyor sanki ya da ben bu sabah bir başka uyandım kim bilir.
Halamın evi sahilde pansiyonları var ve önünde çay bahçesi. Pansiyonun adı Deniz pansiyonu, Çay bahçesinin adı Deniz çay bahçesi. Hatta Deniz şehit olduktan sonra çocuğu olmayan ablası hamile kaldı. Allahın işi bir Deniz aldı bir Deniz verdi, oğlan adıyla geldi. Ben bunları düşünerek deniz kenarına gidiyorum ayaklarımı denize sokuyorum sabahın beşi gün yırtılıyor ve güneş doğuyor. Deniz soğuk, kumlara oturuyorum kumlar da serin. Sonra kumlara yatıp düşünüyorum Denizi. Daha küçüktü ve arkamızdan dolanırdı abla diye biz de onunla motora biner bizi gezdir derdik. Şimdi denizden motorla çıkıp gelse ve biz mevlid yerine düğününü yapsak bu gece. Sonra askerden gelince evlenip de oturacakları eve bakıyorum. Belki orada evlendi çocukları oldu, karısının koynunda uyuyor. Birazdan kalkacak karısı balkona denize karşı kahvaltı hazırlayacak ve oğlu kızıyla kahvaltı edecek diye aklımdan geçiriyorum. Bakıyorum evin balkonuna, birden balkon kapısı açılıyor. Aman Allahım Deniz diyorum ama başka bir adam çıkıyor balkona bu Deniz değil. Deniz ölmüştü ya evlenememişti de çocukları da olmadı. Çünkü ölüler evlenemez, çocukları da olmaz. Balkondaki bu adam kim peki ne işi var o evde. Sonra aklıma geliyor pansiyona veriyorlardı evi Deniz için yapılan evde başkaları tatil yapıyor. Gülüyor eğleniyor, yemek yiyip uyuyordu.
Eve giriyorum daha uyanamadım demek ki daha ben mahşer yerindeyim. Yine resimlere bakıyorum birde resimlerin altına asılmış madalya var. Şehit ve gazilere verilen madalya, ‘’Alın bakın oğlunuz cesurca öldü bu vatan için aferin size madalya verelim’’, diye tutuşturdukları teneke parçası. Kahvaltımızı edip şehitliğe gidiyoruz. Yani Denizin mezarına her sene gidiyorum ama yinede neden kötü oluyorum ve isyanlarım öfkem artıyor. Alışamıyorum onun şehit olmasına ve bir hergün şehit vermeye alışamadım. Alıştırmaya çalışıyorlar normalmış gibi göstermeye çalışıyorlar ama alışamıyorum. Dua ediyorum Allahım beni şehit haberlerine ve şehit görmeye alıştıracak kadar vicdansız yapma. İnsanlıktan çıkartma Rabbim diye dua ediyorum.
Şehitlik, sanki cennetten bir bahçe gibi gözüküyor. Halam sardunyalar ekmiş, gülfidanları, hanımeli, ortanca, karanfil daha birçok çiçekler. Mis gibi kokuyor sanki cennetten bir köşe ve cennetten bir koku. Çok güzel bir mezar ama içinde yatan evladı ne kadar acı ve halamın acısını yüreğimde hissediyorum, dayanamıyorum. Halam nasıl dayanıyor acaba diye düşünüyorum.
Halam eline su hortumunu alıyor orada bulunan çeşmeye takıyor ve çiçekleri suluyor. Evladının mezarını sulayan şehit annesi, işte gerçek bu, acı bu. Gerisi hikaye bu acıyı çekmeyenlerin ahkam kesmeleri. Küçük insanların kocaman laflar etmeleri. Evladının mezarını sulayan şehit annesi gerçek bu işte bu ülkenin gerçeği budur. Halam konuşuyor Denizle, ‘’Oğlum bak teyzenler geldi, Rabiha yengen de geldi. Eray, Erol abin herkes geldi. Bak hanımeli çiçeklerin kurumuş yerine aşk merdiveni ekeyim mi? Kuşlar taslardaki suları içmişler onlarda susuz kalmasın doldurayım oğlum. Bak buradan senin diktiğin kiraz ağcından kiraz yemeğe gideceğiz’’,diyor.
Duamızı ediyoruz ve Deniz den yine bir şey istiyoruz. ‘’Canını verdim bu ülke için ve bu halk için sen şehitsin. Kıyamet günü hesap günü siz şehitler 70 bin kişiye şefaat edecekmişsiniz öyle diyor dinimiz. Bana da bizlere de şefaat eder misin kardeşim’’. Sonra şehitliğin yanında ki köy mezarlığına gidip dedelerime ninelerime dua edip mezarlarını temizliyoruz. Baba tarafımda ölenler hep burada yatıyor.
Deniz’in askere giderken diktiği kiraz ağacı kocaman olmuş. Kara kirazlarda şeker şerbet sanki, biz hepimiz ağaca dalıyoruz. Özlemişimde köyümün kara kirazını doya doya ve Denize halamlara dualar ederek yiyoruz. Çok şükür, Allahım mekanını Peygamberimize komşu eğlesin değip eve dönüyoruz. Sonra kendimi Marmara’nın serin sularına bırakıyorum. Karşımda, uçsuz bucaksız masmavi bir deniz ve uçsuz bucaksız ufuk çizgisinin öteleri İstanbul. Köyüm, İstanbul’un tam karşısı, çok güzel köyüm. Ormanlı köyüm doğduğum ve zorda olsa ilk nefes aldığım köyüm, canım köyüm.
Akşam oluyor yemekler yendikten sonra, hocalar hazırlıklara başlıyor. Erdek Jandarma Komutanlığından, komutanlar da mevlide geliyorlar. Köyde caminden akşam şehit mevlidi olduğu anons ediliyor. Köyde kalan tatile gelen turistler de şehit mevlidi diye mevlit ve kuran dinlemeye geliyorlar. Evin bahçesi, Deniz’in düğünü gibi kalabalık. Kuran ve mevlid okunuyor dualar ediliyor ikramlar yapılıyor. Yine bu sene de mevlidimizi dinliyoruz ve dualarımızı ediyoruz. Allahım kabul eğle. Rabbim seneye nasip etsin. Ben yine salonda kanepede yatmaya hazırlanıyorum, ‘’acaba bu gece rüyamda ne göreceğim diye merak ediyorum.
YORUMLAR
ülkemde şehit sayısı o kadar çok artıyor ki, neredeyse her mahallede, kalabalık hanelerde bir veya bir kaç şehit haberi geliyor.
hanemizde şehit olmasada, aynı acıları yüreğinde yaşayan bir toplumuz.
elbette ana kadar acı duymak mümkün değildir.
dugu yüklü bir yazıydı.sürükledi çabuk okuttu kendini.ama hüzünlere sardı yürekleri.
teşekkür ederim.
Yazını çok beğendim demeye utanıyorum Eray Hanım.
Çünkü böyle bir yazıyı beğenmek için, önce Askerimizi korumamız gerek. Sonra giden Şehitlerimizi unutmamamız!
Daha sonra da, onların ailelerini unutmamamız... Ellerine verdiğimiz birkaç kuruş ekmek parasıyla, bir can ödenir mi?
Ben şimdi gözlerim yaşlıyken, bu yazıya nasıl çok güzel diyebilirim ki.
"En Büyük Şehit Bizim Şehit" Desem olmaz mı?
Rahmetle...
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
çok teşekkürler
sevgiler
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
sevgiler
AYSE 09
rabbim kimseye evlat acısı tattırmasın
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
saygılar
Rüya gibi anlatılmış
Ama rüya değil, gerçek...
Bir şehit için değil, binlerce şehit için gözyaşları dökülüyor,
Mezarlar sulanıyor
Mevlitler okunuyor...
Tüm bunların yanında
Yazık ki
Şehit cenazelerine millet alıştırılmaya çalışılıyor.
Sıradan olaymış gibi...
Giderek medyadaki önemini yitiriyor...
Yitirmemeli
Millet oyuna gelmemeli
Ve hainler
Döktükleri kanda boğulmalılar...
Mekanları cennet olsun şehitlerimizin...
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
terörün bu kadar azmasının sebebi açılım onların kulağına bunu üflediler birkere biz terörü tırmandırırsak Türk halkı da yeterin artık evlatlarımız ölmesin ne istiyorlarsa verin diyecekler bezecekler amaç o
saygılar
efendim malesef ülkemizin gerçeği ne yazıkki gözlerim dolarak okudum denizin macerasını allah yerini cennet eylesin geride kalanlaraysa sabırlar versin saygılarımla selamlar
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
saygılarımla
G ökyüzü mavisiymiş gözleri çakmak çakmak
Ü lkesi için can vermiş kocaman yüreği
R ast gelmiş hainlerin kurşunu can yerine
D uymamış hissetmemiş vurulduğunu
El inden düşürmemiş silahını son nefesine kadar
N celeri zevki sefa içindeyken o vatanını koruyordu
İ çindeki vatan bayrak sevgisiyle beraber omuz omuza
Z alimlere karşı yılmadan çatışarak
E linde silah yüreğinde allah sevgisi korkusuz
R üyalarında hep vatan hasretini çekerek
Daima gözler hedefte eller tetikte beklemiş vatanı
O smanlı torununun verdiği cesaretle yılmadan
G öğüs germişler düşmana hep beraber aman vermeden
M elekler korumuş çoğu zaman kahpe kurşunlardan
U zaklarda değilsin artık rahar uyu şerefli asker
Ş ehitlik mertebesi vermiş yüce allah sen gönüllerdesin
acınızı bende böyle paylaşmak istedim degerli arkadasım
mekanı cennet bahcelerının en güzel yerınden seyredıyordur sizleri
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
saygı ve sevgiler