- 901 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
BÜYÜK VE KOMİK OYUN.
Hani bazan insan kendi kendine düşünür ve saçmalar ya...öylesine bir düşünce işte benimki.Biraz da hınzırca :))
Hiçbir mahluk yoktur ki O’nunla alakası olmasın!!Bu yüzden tanrının ne olduğunu düşünmek sadece zan , hayaldir….der hz.mevlana.oyun kahramanı kendini oynatan kişiyi , kablonun ucundaki kumandayı kullanan kişiyi nasıl görebilir ki gibi düşündüm birden.
Aslında bir örnek yada benzetmeyle belki kavranabilir ; bilgisayar programcısı , hard disk , kablolar , elektrik gücü , çok seçmeli bir oyun programı , kumanda , ekran…..
oyunda bir hayat oyunu olsun. Önce bilgisayar açılır ,program yüklenir , oyuncu kayıtlı kişilerden birini seçer , olaylar karşısında çok seçenekler vardır ve oyuncu her oynadığında oyun değişik şekilde sonuçlanır.ama oyunun amacı en iyi skoru elde etmektir.matrıx gibi biraz daha ileri gidersek , oynayan da oyuncu da aynı kişidir...kendimizi de ekrandaki oyuncu karakteri olarak düşünebiliriz…şimdi biz ekrandaki hayal isek …….diğerlerini ne kadar görür , bilir , tanıyabiliriz?
Kısaca, her karakter kaderini yaşayacak(yaşadığını zannedecek),programı yapan daha değişik ve gelişmiş oyunlar kurgulayacak( herşey defterde yazılı-lefhi mahfuz).yeni nesil program yapılınca da eskisi cope.
( kıyamet)….oyuncunun hükmetmeye ve karar vermeye yetkisi var.yani oyun karakterini istediği gibi yönlendirir. Ama ekrandaki suret sadece emirlere uymak zorundadır.(kayıtsız şartsız tanrıya itaat).şimdi bu programdaki teknolojiyi biraz daha ilerletelim.ekrandaki karaktere hissedebilme , düşünebilme , karar verebilme yeteneklerini de verelim….böylece oyuncu uyurken de oyun oynasın……veya oyun birkaç hafta , ay sürebilecek uzunluktaysa , oyuncu uyurken de kesintisiz oyun sürsün. Yani uzaktan kumanda kablolu değil de oyuncunun düşünce dalgaları ile olsun , oyun karekteri ile oyuncu telepatik bağ kurabilsin…… bu , oyun karekterinin , oyuncuyu algılayabilmesi demek , tanıması ve bilmesi demek , sahibinin uyarıları,emirleri ve izniyle yaşadığını zannetmesi demek! olur gibi.
Tanrı herşeyi bir oyun gibi kurgulamış!
Ekrandaki karakter eğer oyuncuyla aynı kişi olduğunu farz ederse kendisine verilen sınırlı akılla feed back yaparsa , programa ulaşır ve en başından oyunun sonuna kadar herşeyi görür....
Tasavvuf ; bu şekil bir benzetmeyle açıklanabilir , anlaşılabilirmi acaba?. Zina ,günah ve haram gibi kavramlar da korsan oyun programları gibi düşünülebilir.herşey başta olmuş,bitmiş,biz var sanıyoruz gibi.
Düşününce ; yahudi mantalitesi de bunun gibi birşey.sadece oyna ve kazan! günü yaşa ve hisset!! esas oğlan benim der , herşeyden üstün görür kendini ve dünya hayatını.Ve kendini yaratılanken , yaratan zanneder…yaratanla , sahibiyle kendini eş görür! bu o ırk temsilcilerinin en büyük yanılgısıdır…bunun kibir ve hırs olduğunu , hayvan özelliği bir duygu olduğunu bilir….
ama gene de inadından dönmez…acaba bizim bilmediğimiz , sadece yahudi elitlerin bildiği başka birşey mi var? oyunda kalmıştık. Oyuna hariçten girenler de antivirüs ve koruma programlarıyla yokedilir…
Sonuç olarak saçmalamam şu sonucu doğurur sonunda ;
Eğer hayat oyunu programını yapan tek kişiyse ,tanrı o’dur…eğer bir ekip bu programı yaptıysa ; ekip başı zeus olur , diğerleri de diğer tanrılar :))
Son zamanlarda nereye baksam herkes internet oyunlarında yaşlı genç demeden...
E hadi oynayalım:)))
YORUMLAR
Arapça Kuran-ı Kerim okuyan mealleri inceleyen bir arkadaşın olarak seni aydınlatayım sevgili YAVUZ.
LİTERATÜRDE de aynısı söyleniyor.
Fazla kaptırmamak lazım dünyaya. Dev bir amfitiyatrodayız.
Bize öğretilen roller üzerinde, üzerimize giydirilen kostümlerle, ezber yapıp seneryo bittiğinde sahneden düşüyoruz...
__________________________________________________________________________
HADİD SURESİ AYET 20
_______________________
BİSMİLLÂHİR'RAHMANİR'RAHİM
____________________________
İ’lemû ennemel hayâtud dunyâ leibun ve lehvun ve zînetun ve tefâhurun beynekum ve tekâsurun fîl emvâli vel evlâd(evlâdi), ke meseli gaysin a’cebel kuffâre nebâtuhu summe yehîcu fe terâhu musferren summe yekûnu hutâmâ(hutâmen), ve fîl âhıreti azâbun şedîdun ve magfiretun minallâhi ve rıdvân(rıdvânun), ve mel hayâtud dunyâ illâ metâul gurûr(gurûri).
Dünya hayatının oyun, eğlence ve bir süs olduğunu bilin, aranızda bir övünme ve mal ve evlât çokluğudur. (Dünya hayatı), yağmurun bitirdiği, ekincinin hoşuna giden ekin gibidir. Bir süre sonra kurur, böylece onu sararmış görürsün. Sonra da o çöp olur. Ahirette şiddetli azap, Allah'tan mağfiret ve Allah'ın rızası vardır. Ve dünya hayatı aldatıcı metadan başka bir şey değildir.
İMAM İSKENDER ALİ MİHR
yavuzceyhan
Kayıtsız şartsız Tanrıya itaat, insanlara itaatten daha hayırlı ve kolaydır bu kul olduğunun farkında olana...Ben kulum.. Kafamda soru işaretleri yok. İlmi kitapları okuyarak kendimi aydınlatıyorum.. Kuranı Kerimde her sorunun cevabını buluyorum.. Teslimiyetçiyim..Evet halime bakıyorumda ne kadar sınırlı bir varlığız.. Kendimi farklı güçleri olan bir varlık olarakda görmüyorum çünki değilimki..Özgürce istediğimi yapmak bana ne kazandırabilir.. Öyle yaşayanların hali ortada.. Kısaca ben Allahın istediği gibi yaşamaktan huzur zevk duyuyorum.. Kulların istediği gibi yaşayanların veya nefsinin elinde köle olanların hazin sonlarını çok gördüm. Allahın ilmiyle kapladığı hiç bir şey insan beyninin asırlar içinde bulduğu yetersiz ilimle kavranamaz.. Hele Allahın ilmi ve varlığı..