- 625 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
MİRAS -2
MİRAS-2
Birkaç saat örgü uğraşı sırasında vakit öğlen olmuştu.Dışarıda hırçın çocukluk yapan yağmur bulutları artık aynı yerde oynamaktan yorulmuş başka topraklarda oyun oynamaya karar vermiş gibi çekilmeye başlamıştı.
Çekilen bulutların ısladığı toprakları kurutmak üzere güneş hafiften başını çıkarıp gülümsemeye başlamıştı.Havada yakaladığı birkaç su damlasına göz kırparak yedi renkli bir köprü kurmuştu,küçük koruluğun üstünde.
Ahşap kirişlerin arasına sığınan küçük serçeler, güneşe selam vermek için rast gele kanat çırpmaya başlamıştı. Salona düşen birkaç ışık huzmesi sarı saçlı kızın dışarıdaki yağmurun kesildiğini anlamasını sağladı.
Elindekileri bırakarak dışarı verandaya çıkmaya karar vermişti.En çok sevdiği şeylerden biriydi yağmur sonrası dışarıdaki yağmur kokusunu koklamak.Sakin adımlarla yürüyerek dışarı çıktığında, saçaklarda kalan yağmur artığı son damlalar, çatıdan süzülerek umursuzca toprağa düşüyordu.
Sarı saçlı kız, gözleriyle kurulmuş olan gökkuşağının üzerinde yürüyormuş gibi dalmıştı.Çocukluğundan kalan anılar oradaki yedi renk gibi zihninin bir köşesini boyamıştı.Çocukluk arkadaşı Lusi’yle gökkuşağıyla ilgili kurduğu düşleri aklına geldi.
O yıllar ikisi de gökkuşağının altından geçip dilek dileyeceklerdi.Mevsimler ve takvimler onların çocukluğuna yaş ekledikçe onlar bu hayalleriyle vedalaşmışlardı.Sarı saçlı kız birkaç dakikalık zaman dilimine o an yılları sığdırmış gibiydi.
Havadaki yağmurun sarmaladığı toprak kokusunda bir ciğer dolusu içine çekip yeniden içeri girdi. Yaşlı annesi halen örgü uğraşındaydı.Annesinin yanına tekrardan oturdu.Yanağına gelen birkaç saç telini kulağının arkasına attıktan sonra, ses tellerini ıslatıp,
“Anne bu gün Lisa’ya gidecektim.” dediği, sırada annesi elindeki işi ahşap masanın üzerine bırakarak ona cevap verdi.
“Evet biliyorum unutmadım.”
Sarı saçlı kızın şimdi yüzünde boş şaşkın bakışlar vardı.Elini çenesine götürüp kendi kendine düşünürmüş gibi sesli bir şekilde içinden geçirdiklerini söyledi.
“Ama dün kasabadan onların çocuklarına hediye almayı unutmuşum.Şimdi kasabaya gidip, oradan Lisa’nın evine geçmek çok vakit alacak…”
Bunları söylerken karşında duran annesi gülümsemeli bir şekilde onun sözünü bölmüştü.
“ Sen merak etme.Kasabaya gitmene gerek kalmayacak.”
Derken oturduğu yerden doğruldu.Şartlı bir refleks gibi sarı saçlı kızda yerinden kalkmıştı.Kız her zaman için annesinin her şeye bir çözüm bulmuşluğundan emin bir şekilde, küçük bir kahkaha atıp espri yaparak,
“Bayan Mary benim için nasıl bir çözüm bulduğunu merak ediyorum.”
diyerek, onun ağır adımlarının arkasında yürüyordu.Ahşap merdivenler oların adımlarını zeminde yankılandırırken üst kata çıkmışlardı. Mary’nin yatak odasına gelmişlerdi. Sarı saçlı kız yıllardır bu odayı görüp bilmesine rağmen uzun yıllardır girmediği için bir an kendini garip hissetti.
İçinden -Sanki bu oda yıllar önce bu kadar kasvetli değildi, demek ki yıllar odaları da sarıya boyaya biliyormuş- diye geçirdi.Bir yandan Mary’nin ne yapacağını merakla izledi.O an şimdiye kadar hep gördüğü ama asla içinde ne var diye merak etmediği işlemeli tahta sandığın açıldığını uzaktan gördü.İçindeki küçük meraklarını kapının eşiğinde bırakmaya çalışarak öylece ayakta bekledi.
Geçmişte Mary’nin söylediği sözler kulağında yankılandı bir anda. “Bir gün yaşlanıp öldüğümde her şeyden çok bu sandığı sahiplenmeni istiyorum.” Bu sözlerin yankısı kulaklarından ayrılmasını sağlayan Mary’nin sözleri olmuştu.Mary elinde iki renk el örgüsü yeleği kızına uzattı.Sarı saçlı kız dalgın bakışlarından sıyrılıp ona uzatılanları aldı.
“Ama sen bunları ne zaman ördün ?”
Mary yorgun bir sesle,
“Bunları yıllar önce sen babanla oyuna daldığın yıllar örmüştüm.O yıllar babandan başkasını gözün görmüyordu.Bir gün bunu sana bunlardan birini uzattığımda sen beğenmemiştin.Ben babamın yeleğinin renginde istiyorum demiştin.Kabul etmemiştin.Bende sana ısrar etmemiştim.Demek ki bunlar Lisa’nın çocuklarına kısmetmiş.” dedi.
Sarı saçlı kız, elindeki küçük el örgüsü yeleği yanaklarına sürerken, puslu anıları tazeleyip o yıllara gitmek istese de başaramadı.Zamanın kopuk bir halkası gibiydi o çaları.O yılları ancak Mary, anlattıkça hatırlar gibi oluyor ama net bir şey göremiyordu o çağlara dair.
Bu yüzden belirli belirsiz aralıklarla bu konuları annesinden duymak kendi içindeki çocukluk tuğlalarının üst üste konulup örülmesini sağlıyordu.
Hayatının koparılmış zamanlarını göz ardı etmeye çalışsa da içindeki soru işaretleri onu rahat bırakmıyordu.Ama o her zaman o yılları içinde merak etmemenin bir yolunu bulmuştu. Tıpkı şimdi örgü öğrenmek isteyip yaşadıklarından kaçtığı gibi.Mutlaka bir uğraş bulmuştu.
…..
Dışarıda sonbaharın yağmurlarından kalma nemli ve serin bir hava vardı.Arabasının camını aralayıp yanağına serin havanın dokunmasını istedi.Arabanın aralık canından giren rüzgar birkaç saç telini dalgalandırmıştı.
Birazdan yıllardır doyasıya görüşemediği Lisa’yla konuşacak çocukluklarını tazeleyecekti.Hem geçmiş bir zamanı anarken bir yandan da geleceği konuşacaklardı.Otuz yaşını geçmiş bir bayan olarak yaptığı tercihlerini Lisa’yla karşılaştıracaktı aslında.
Bu kendi içindeki hesaplaşmaydı sadece.Hayat adına kendini kandırmaktan kaçış bir nevi gerçeklerle yüzleşmeydi kendisi için.Yıllar süren büyük çabaların sonucunda istediği kariyeri yapmış oldukça iyi bir yere gelmişti.
Ve bu kariyer zaferlerinin basamakları her geçen yıl daha da yükseliyordu.Ama doğru seçim yapıp yapmadığı konusunda içinde derin uçurumlar vardı.
Şimdi Lisa’yla kendini kıyaslıyordu.-İki çocuk, bir eş için Lisa’ya tüm kariyerini bıraktırırken en doğru kararı hangimiz vermiştik ?- Düşüncelerinin içinde arabasıyla yola devam etti.Bunları onunla konuşmak cevaplar aramak için fazlasıyla sabırsızlanıyordu.
Bu sorular son zamanlarda sürekli zihnini tırmalamaya başlayan konulardı.Lisa’nın evine geldiğinde,bahçe kapsını açtığı anda cep telefonu çalmıştı.Arayan çalıştığı şirketin müdürüydü.Yapılan kısa konuşmalar onun nasıl olduğundan çok bir an önce şirketteki işine dönmesine yönelik ve gittiğinde yapılacak projelerle ilgili konulardı.
Bu konuları konuşması onu biraz daha yalnızlık boşluğuna sürüklemişti.Kendi içinden farkına varmadan mırıldanmıştı.”Bir gün beni ben olduğum için özleyip arayacak biri çıkacak mı acaba ?” diyerek, başını sağa sola oynatmıştı.Bir elinde Lisa’nın çocukları için getirdiği poşeti tutarken diğer eliyle, kapının aslan başı şeklindeki metal tokmağı iki kez üst üste vurdu.
...klavye yordu...yine durağan kendi halinde basit bir bölüm de olsa hiç yazmamaktan iyidir en azından:-)
YORUMLAR
Seri öykünüz hayırlı olsun, baştan başladım, hepsini birden okuyacağım, selam ve sevgiler.
DİLEK YILDIZI
DİLEK YILDIZI
İlgin için çok ama çok teşekkür ederim.
Seni görmek on puandan daha değerli..
Şimdilik yazıyorum bu yazı dizisi nereye kadar gider bilmiyorum.
Kurgu dahilinde planlı yazıyorum, her yazışta uzuyor.Umarım bıkmadan bunu tamamlayabilirim...
En derin saygılarımla...
iyi bayramlar...
Kemnur
DİLEK YILDIZI
Çok ama çok teşekkür ederim bu ilgin için...
Ellerinden öptüm iyi bayramlar...
DİLEK YILDIZI
Yazıya gelince şu süreçte biraz durgun gidecek.İlerleyen bölümlerde biraz tansiyonu yüksek şeyler yazmayı planlıyorum.Ne kadar başarılı olurum onu da bilemem.Umarım bıkmadan bitirene kadar yazabilirim.
Tekarardan Annem benim bayramın sana ve tüm sevdiklerine huzur ve mutluluk getirmesi temennilerimle ellerinden öpüyorum....
En derin sayagılarımlasın her zaman ....