- 524 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Takipsizlik
-Adem buzdolabını icat edip, elmaları onun içine koydu ki, Havva’nın her canı çektiğinde elmaları yemesin diye.
’Düşünmedik’ zannedince, düşmelerle beslendik aslında. Hiçbir leğen kabullenemiyordu sonrasını. Musalla üzerinde er ya da hanım üzerine gidicilerdik. Çatal sesleri ve kaşık böğürtüleri ile büyüttük çocuklarımızı. İzin vermedik asla akşamları dışarıda kalmalarına.
Büyük de konuştuk, büyük de laf ettik ama büyüyemedik nedense! Büyük büyük adamlar, kadınlar gördük de, aşık olduk büyük büyük konuşmalarına, yürümelerine. Yaşıyorlardı da, her biri sultanlar gibiydi kendi alemlerinde. Kimsenin gıkı çıkamazdı onlara.
Ve sonra büyüklenenleri gördük. Büyümeden büyüklenenleri... Hani sinir bozan büyüklenmelerle kutsadık büyükseyemeyişlerimizi. Eşek üstünde limuzine bindiğini zanneden sesler, kastını bilemeden kasıtlı bir harphane haline geliverdi kendi kendine. İşsiz olsaydı iyi olurdu, frengi olup da, susmak gibi!
...
Devirsiz surat bol, devransızlık gibi… Kangren olursak, bil ki kan grevde olduğu içindir!
...
Sonra, kelebek kozasından çıkar, tırtılın pırpır olup, uçtuğu yıldır şimdi.
...
Sevgi yok çok etmekle ünlü bir katil midir, tefeci mi yoksa? İnsanlar sevmekle bozar kafayı. Oysa bir insan mermiyi de, pek ala bir kadının gözleri gibi sevebilir ve onu koruyabilir en korunaklı depolarda.
…
Değerli bir dost olduğu için, geçmiş insanın sahip olduğu en değerli varlıktır. Eli, kolu, burnu, ağzı; her bir uzvuyla yakındır insana. Bazen şimdiyi bile gıdıklar geçmiş.
Değer yargılar ise tamamen farklıdır. Standartlaşmaya başlayan her türlü yanılgının gözlerinden duman çıkar. Yanmak değildir illa ki duman, duman sahip olmakla olamamanın arasında kalınmışlıktır.
İnsanları ayıran, değer yargılarını tartan yapı, kişiliğin bozukluğunda ortaya çıkar. Ve aslında kazanmakla kaybetmek arası, uçurumun kıyısıdır. Sadakatin küçümsendiği her aşk gibi!
…
Eski bir Ford’un arka kasasında saklıdır dönmeler. Tekerlekler sadece dönmek içindir. İnsan sadece unuttuklarını hatırlamak için yaşar. Zamanın akıp gittiği yokluktur aslında insanın yaşadıkları. Saklı olan her zaman güzeldir. Aleni olan bayağılaşır ve çöp olmanın liyakatidir. Aksi durumunda, rol yapmak içi boş bir yumurtayı haşlamaya benzer. Haşlanan sadece sudur. Ama su haşlanmaz, kaynar; buharlaşır ve gider.
…
Yağmur damlaları neden ağlayan bir kadının gözyaşlarına karışmak istemez ki? Bulutlar kıskanır mı kadınların gözlerini? Erkeği olmayan kadınları mı kıskanır beyaz, yoksa erkeği olan kadınları mı? Boşalan her şey, rahatlamayı mı anlatır?
Polemik olmayan, akan, gitmeyi isteyen her şey güzellikleri de içinde götürür. Geçmiş sadece gölgesidir şimdinin. Gelecek labirentinde, yollar şimdinin kollarıyla ayağa kalkar. Paketinden çıkıp, sönmeyi uman her sigara gibi, yanmak bile tavırlıdır zamana. Zaman yakmaz, umulan şekilde, umuldu ve beklenildiği haliyle, var olan yakıp, tüketir kendisini.
Mikrofonuna bir başkasının dokunmasını istemez. Kendini ne olursa olsun, sever. Kendini koruma içgüdüsü ile yaşar. Gemilerin maviyi yardığı uygunsuz beyaz geceliklerin çıkarıldığı yeni bir kitabın ilk sayfası gibi, hep aynıdır.
Yerleşmiştir artık sarsılmalar.
…
Aslı olmayan hiçbir şey yoktur hayatta. Kopya olanlar geçicidir. Geçici olmayı dileyen, aslın sebebi ile bilinir. Ve sakalları kesilir uzun cümlelerin. Kusuruna bakılır tüm unlu mamullerin. Çünkü herkesin ister istemez kıllandığı bir an vardır, saatsiz.
…
Sesler kardeş olmamalıdır. Ayrı ses olmadıkça, bastırılmış inleyişler olmadıkça, paradigmanın adaleti kalmaz. Hiçbir ayrıntının yerleşkesi olmayacağı için, var olmanın adaleti sadece söylentidir. Pek çok ayrıntı, sadece söylenti için çalışır ve tüm sesleri bastıran, fiyakalı bir denizsizlik insanı sarsabilir. Çünkü nüshalar kötüdür, bilinmedikçe!
…
Zekası LPG ile çalışan dünyalılar olarak, hayran olmak da meziyettir. Belki de en basiti, doğduğumuz gibi, yok oluşlarımıza da hayran kalabiliriz. Biraz daha zorlayabilsek kendimizi!
Keşke bitmeseydi, ama bitti!
YORUMLAR
ADEM, DENİLİNCE AKLIMA HEP KILSIZ TÜYSÜZ, BİR DOKSAN BOYLARINDA BİR JÖN TİP GELİR. TABİİ, HAVVA DENİLİNCE DE MİSS MODEL SEÇMELERİNDEN SEÇİLMİŞ BİR LOLİTA... AMA KIRK YIL DÜŞÜNSEM, BUZDOLABINI İCAD ETTİĞİNİ BİLEMEZDİM... EVRİM TEORİSİNİ ANLATMAK İÇİN KULLANILAN ŞU GORİL RESİMLERİNİN EN BAŞTAN İKİNCİ SIRADAKİ SIRF KILDAN İBARET, İKİ BÜKLÜM VE HADDİNDEN FAZLA UZUN KOLLARIYLA YERDEN GÜÇ ALARAK YÜRÜYEN ŞAHISTIR ADEM... SIRANIN EN BAŞINDAKİNİ DE GERÇEK BİR GORİL SANMAMALI, O DA HAVVADIR... YAZINIZ BÜYÜKLERE MASALLAR, GİBİYDİ... KEYİFLE OKUDUM.SAYGIYLA
HakkınSesi
Bayram sabahı insanın yüzünü güldüren bir yorum okumak güzeldi erbabım...
Rabbim sizi ve ailenizi korusun, hayırlı, dopdolu ömürler dilerim ziyadesiyle..
Hürmetle...