- 785 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
İÇ FIRTINALARIMIZ
Sabahın rengidir su yeşili. Bu rengin kuytusunda tarif ederiz yeşilin diğer tonlarını..Bazen yeşile öyle bir dokunur öyle bir çatarız ki bir an gelir huzurun içine ateşi yine biz saklarız. O ise bizim gibi karşılık vermez, ateşini içinde saklar durur.. Huzurun haki rengi solmasın ister.. Biz ise yeşille yetinmeyi bilmeyiz. Onlarca tonuyla hayatı içinde barındıran, suyun derininde kendini gizleyen yeşilin dinginliği, bir türlü tatmin edemez bizleri..Hep başka renklere kayar gözümüz.. Nefsimizin bin bir rengine kanar bakışlarımız. Riyanın renkleri ile makyajlarız yüzlerimizi..Maskeler takarız bizim olmayan renklerden..Ta ki huzurumuz alaca bulaca bir hal alana, reng-i ahengimiz bozulana kadar...
Bazen duygularımızın dili kesilir lal olmuşa döner gönül kapımız yolgeçen hanı gibidir giren çıkan belirsiz. Her şeyi hoş görür hoş olmayanı bile renklilik kabul eder öze bakmaya lüzum bile hissetmeyiz..Kalabalıklaşır çevremiz..Onca renk arasında yeşili kayıp yiten kupkuru bir çöle dönen gönlümüze beyhude bir gayretle.kova kova su taşır dururuz. Aldatıp, kandırır bile bile yanıltırız gaflet çarkının dişleri arasında kendimizi..
Hani insandık..hani gönüller yapacaktık?..Hani dengeleri biz kuracaktık?.. Hani biz dünyanın altını üstüne getirecektik?..Hani zulmün kötülüğün ahlaksızlığın karşısına dikilecektik?..Dururuz öylece dururuz yerimizde. En fazla kendimize söylenir “ ne bu halimiz?” der, öfkemizi yine kendimizi kandıracak kadar üzerimize yöneltiriz..Vicdanımıza sahte bir cila çeker, yarattığımız suni huzuru rengi ahengimiz sanırız..Ne kolaydır kendimizi kandırmak..Ne zordur kendimizi hesaba çekebilmek ..Ne zordur vicdanımızı gözaltı zamanlarımızda kanatmak…Ne kolay aklarız kendimizi ve en başta biz inanırız kendi vicdanımıza telkin ettiğimiz yalanlara..Sonrası ne kolaydır..Ne kolaydır masumu ezberimize taşımak..
Öyle kavgalar vardır ki tümüyle mutluluk gayreti ile yapılır..Ömrümüzden riyanın nefsin türlü rengini atma kavgası gibi..Ne güzel kavgalardır bunlar ..Alnını toprağa vura vura, nefsini açlıkla hizaya soka soka yaptığın kavgalar…Dilini tuta tuta ,kemliğe kulaklarını tıkaya tıkaya, gözünü kirli renklerden saklaya saklaya..Kulağını bir Bilal çağrısına meftun ede ede yapılan kavgalar..Gözünü seveyim kavgaların böylesinin…Kavgaları etsek de yaşamak lazım. Yaşarken özümüzü O’nun bağına çevirmek lazım.. Yeşilin en güzel tonları O’nun bağında..Elimizde ne varsa doğru yerine koymak lazım.. Yoksa yeşilin içinde ne ateşler saklı ömrümüzü haybeye yakmamak lazım..Bize yakışmayan renklerden kurtulmak lazım. Bir mutlu bin mutsuz olsak da biz O’nun..Binlerce ah çıksa da binlerce kez bulansa da rengimiz yol O’nun..Yol’umuzu bulmak lazım..
An gelir sızlar koca koca yaralarım içimde… Derim ki en büyük yaram”Yar” sensin. Kızarım çatarım kendi kendime defalarca yine..Neden hayatımın içini bunca renkle doldurdum?.. Bunca karmaşık rengin neden ahengimi bozmasına izin verdim?...Neyim ben?.. Bir serçe mihenginde en fazla bu yürek, neye gücüm yeter ki.? Neden bunca karmaşayı göze aldım ki?. Canım kavgamı istedi.?. Tırnaklarımla dağlar mı deleceğim Ferhat gibi. Bir de şu Ferhat’a bak sen şimdi!.. Sanki içindeki yolda durup Şirin’i bekleseydi olmaz mıydı?. İllaki o dağlar delinmeli miydi.? Dağlara kastı ne idi.? Bilemedim, hiç bilemedim...
Hey ki hey !
Mecnun “Sevgili”sini Leyla’da görmeye kalktı..Çölde ahular yollarını şaşırdı..Kavsın ayak izleri çölü tarumar etti. Sanki o Leyla’ya gözünü kapasa, “SEVGİLİ” ye açsa olmaz mıydı?
Hey iflah olmaz ömrüm.
Hey renk derken kendi rengini kaybeden nefsim
Hey gönlümün riyası
Bırak peşimi
Bırak peşimizi
Bulanmadan durulamaz mısın?
Dağlar elekten geçmeden sular akmaz mı?
Kavs, Mecnuna dönmeden Leyla’nın ötesindeki SEVGİLİ görülmez mi?
Yorulduk vallahi yorulduk...
Sizi bilmem ama ben kuş tüyü ağırlığı bile kaldıramayacak kadar yoruldum bezdim yalan dünyanın bütün çirkin renklerinden..
Birinin yüzüne çamur atmak değil derdim..Atsam gönül aynama baksam benim rengim bulanır..Birini ağlatsam göreyim bakalım hep o mu ağlar..Sevdiğimiz der seviniriz gönlümüzü çul ederiz ayakları dibine..Sevmediğimiz gelir sorar nankör nefsimiz “nereden çıktı geldi şimdi bu” diye..Yalancıyız, yalanız, yalan yaşarız.. Hani sevmediğimiz yoktu. Kendimizi kandırmaktan da asla bıkmayız…Her bir parmağımızın acısı aynı der , her birinin acısını eş bilir ucundaki tırnağımıza bakıp da irkiliriz.
Gelin bir milat olsun bizlere ömrümüzün şu an ki demi
Gelin dağları delip suları akıtalım bulsun o yolunu.
Gelin Mecnun’ la bir aklımızı yitirelim..Delirelim...
Atalım ahengi bozulmuş tüm renkleri üzerimizden
Yakışmadı bizlere gerçekten rengi karışık rüküş esvaplar..
Huzurun yeşil salını kuşanalım
O bağdan güller derelim
Gönüller devşirelim..
Seher vaktinin su yeşili ile gözlerimizi dinlendirelim
Velhasılı kelam dinsin içimizde kopup duran fırtınalar
Bu gemiyi emniyete almak lazım
Huzur limanına demir atmak lazım
Aksi;
Vah ki vah! Bu yorgunluklara, bu yüklere, bu ağırlığa dayanamayacak bu yürek...
Tende canın hafiflemesi gerek…
Yol uzun ve çetin
Bu yükle bu yol zor alınsa gerek…
Tüm dostlara hayırlı bayramlar dileklerimle “Bayramınız bayram olsun” diyorum.. Saygılar selamlar..
Perihan KILIÇ
ESMİZE
YORUMLAR
acaba içimizdeki fırtınayı durdurabilirmiyiz bazen çok değişken olsada işler ters gitsede dediğiniz gibi denemek lazım hayırlı baramlar ablacığım...
Esmize - Perihan Kılıç
Evet..Bu kadar her şeyin iç içe geçtiği ve gerçeğe kontra-ters işlediği bir zemin ve zaman da zor olsa da, denemekte fayda olduğuna ben de inanıyorum...
Bayramınız mübarek olsun...Selam,saygı...