- 1016 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Örselenmiş Bir Masal Bakışıdır Aşk
Yitirilen günlerin mağrur alyansında yüreğin, sevda olup içime akar gözlerin
Kuşlar her sabah su içer avucumdan, sokulur ömrümün raylarına derin derin
Aşk derim adına, varlığının ırmaklarından akar gelir ülkeme efsunlu şiirlerin
Ruhumun umut panayırlarında bayramlar, hüznümü denizlere attıkça sevilerin
Hep, o masal tutunuşlarıyla örselenmiş bir suyun öte yakasını düşlerdik, içimizdeki hazin boşlukların hendeklerinden atlarken. Hep bir ömrün sıkışık duvarlarını aşmak isterdik, yüreğimizdeki derin kuyular gün ışığını özlerken. Kimliksiz şövalyelerin ölüm seferlerine çıkmadan önce yüreklerine sürdükleri tek şeydi korkusuzluk ve bu iksirle çağları değiştirmeye çalıştılar, başaramayacaklarını bilerek. Bir düşe kılıç sallamak ve o düşün içindeki varsıl söylemleri düşleyerek delirmek, o deli gözlerle hayata bakmak herkesin en inanılmaz öyküsü oldu.
Yanık desenli bir gülüşün resmini çiziyorum özleminde. Hüzün kendi şarkısına Eylül nakaratlarıyla eşlik ediyor. Hangi düşün yansıması gözlerimdeki, vakitsiz yuvarlanışların yer yatağında saçların ışıldıyor. Ruhumda tanımsız bir isyan, damarlarımda asi bir kan, dudağımda apansız ve acıtan öpüşlerinin hazzı sızlıyor. Sular bastı sen gidince ülkemi yar, vedanın o yoksul akşamüstlerinde ardında kalakalışımın sureti gövdemin ozan duvarlarını talanlıyor.
Sen teninin en mahremine sokulan aşkın o yanık yüreğine sevda demişsin, bir bakışın uzak kasabalarından gönlüme özlem göndermişsin. Senli mutlulukların serin pınarlarından her sabah bir kuş su içer yalaklarımdan ve sen durmaksızın işleyen zaman saatleriyle ruhuma dokunursun, Gün sokulur artığıyla gecemize, vakit yine özleme vurur ve aşk işte bu hüzün saatlerinde yokluğun gibi gelir beni bulur.
Güne sığınan ve kendine dal ve toprak arayan bir polen hıçkırığı sevdamız, aşk akan oluklardan yıkarız her gün yeni uyanışlarla ruhumuzu. Gölgeli gecelerin puşt yalnızlıkları sona erer, sevimize açılır tüm kapılar. Aşk gözlerinin sorgu odası, ömrümün yanık tarlası ve emsalsiz güzelliğinin düş salıncağı. Aşk olur adın, sunaklardan uğruna akar kanım. Seni sevmek yaşamaya gönül vermek, sana sevdalanmak sabır güllerine her şafakta su vermek, senin yüreğinde ölümsüz bir ayindir gülüm, yüce varlığına aldığım her nefeste şükretmek.
Mor ışıklı bir odada kımıltısız sarılışlarla yorgun damarlarımın kaynaklarına kadın ruhunu at bu gece. Yaman öpüşlerinin kayıp tarlalarından sıvazlayarak avuçla bereketli tohumlarımı. Damarlarımdaki şah mat coşkuların yanık nidalarıyla sustur yar er çığlıklarımı. Omzundan sular kayarken, dudağından ruhuma ballar damlarken doldur aşkın peteklerini. En doyumsuz sarılışların kırlarına uzanalım sonra, ay resmimizi yapsın, gece umarsız ağrılarımıza şifalar kaynatsın ve seninle en anlamlı anların şafakları asla karanlıkları aratmasın.
Yıldızların rüzgârla fısıltısı var burada, gökyüzünün yüzü asık, ağaçlarda delirmiş bir hışırtı ve seni düşünüyorum çok uzağında. Terli masallara hazır gece, dilimde kahır, yüreğimde asırlık bir peçe. Dudağımın ranzasında kaygılar, yorgun kamaramda senli anılar, ruhumda çapraz sorgularla yuvarlanıyor üzerime yosunlu kayalar. Gülen gözlerinin retinasında yar ateşin, gönlümde bitimsiz yolculuklar. Bütün sözlerin katmanlarını delerken hayatın deltası, bir başıboş rüzgârla dağılır saçlarımızın harman yeri. Gözlerimizin ufkundaki yaşanmışlık balası hep asildir, bunun için değişimlerle örselenir göğsümüzdeki sevda ateşi
Çoğul içlenmelerin yakasındaki isimsiz düşlerle bir tırnak daha açarız kendi aynamızın izdüşümlerine. İzler kendini süzerken hırpalı ayrılıklar saklanır mevsimlerin satır aralarına, geçmiş dün olur, dün yaşanan ve yarındır en çok arzulanan. Göğsümüz belirler asıl yangın yerini oysa. Uzaklarda, çok ötelerde kalan bir zaman makinesini ararız yine de, bez bebeklerimiz yeşil çimenlerde uyur, çember çevirdiğimiz tozlu sokaklarda zaman ansızın akşama vurur.
Yorgun kırıntılar toplar serçeler hep pencere kenarlarında, yoksul içlenişlerin mevsimleri birbiri peşi sıra akarken hüznün ovalarında. İç sesimiz olur kimliksiz dileklerimiz, mavi bir yangının dumanı savrulurken gökyüzünün kıraç mezarlarına. Yankının ruhuna dokunmak zordur, yanan küle dönüşmüyorsa. Yaşamın merkezi unutulmuşluklarla çevrilidir, zaman yaşanılanları geri getirmiyorsa. Her fırtına mevsim coşkusudur ve her aşk delirmiş bir bakışın en anlamlı hüzün törpüsüdür.
Çizginin doğrusunu bölerken gölge, sancı kaynatırım her gün güneşte, ruhumun ağırlığını taşıyamazken öfke. Dargın bir sırattır özlem, şaşkın merhabaların kayıp günlükleri yosunlarla sevişirken ben seni düşünürüm unutulmuş bir gölde. Suların hacmi soğuktur gül bakışlım, umudun yası titrerken gövdemizde. Sustur yankım geri dönmeden, sıva öpüşlerinle çatlak duvarlarımı ölüm gelmeden, sevinle donat sensizliğin fakir ve mağrur odalarını, mevsimler kadın kokunu çok uzaklara götürmeden.
Hikâyesi: """""O masal deryasına hep örselenmiş yüreklerimizi sıvazlarız, aşk ve sevginin mahrem dokunuşlarından kendimizi soyutladıkça. Alıngan gönüllerin ve sorgularla tüketilen ömürlerin düş salıncağıdır yaşamak, bir kadının öpüşleriyle biçimlenir, bir aşkın dokunuşlarıyla ölümsüzleşir. Hüzündür sermayemiz ve en asil değerimizdir yaşamak isteyip de başaramadıklarımız. Hayat deriz yine de yürek titreşimlerimize. AŞK nerededir, kimindir, kiminledir ne önemi vardır. Aslolan HİSSETMEK değil midir"""""!!!!!
Selahattin Yetgin
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.