Edebiyattan Kopamamak
Değerli kalem Mehtap ALTAN’ın önerilerini dinleyerek, kısa yazmamaya çalışacağım bu merhabamda. Zira uzun uzadıya hayli güzel yazılar kaleme alma becerim varmış. ALTAN öyle diyor bana. Kıymetli yüreği yanıltmam inşallah...
Evet seviyorum edebiyatı. Edebiyat benim için edep. Edebiyat benim için duyguların dışa vurumu. Edebiyat benim için, sevgiliye en kısa yoldan ulaşma mektubu. Edebiyat benim için, annemin ellerinden yazılı şekilde öpme şansı. Edebiyat benim için, rahmete göç eden babamı özlemle yad etme kolaylığı. Evet edebiyat benim için, çocukluğumu aşkla hatırlama heyecanı. Bu edebi korumak istiyorum yaşarken. İnsanlar arasındayken, onlara faydam dokunsun arzusundayım hep. Yapmacık değilim. Kin tutmam. Düşmanlık beslemem insanca olana. Kendimi ön plana atmak için can atmam. Neysem oyum. Fazlalaştırmam tanımlarımı. Ziyadeleştirmem adımlarımı gereksiz yere. Susmayı iyi bilirim. Eleştirilmeyi özeleştiri(m) kabul ederim...
Sadelikten yanayım. Felsefik konuşsam da çoğu zaman, niyetim anlaşılır olmak. Bir okurum yazdıklarımı anlamıyorsa, bende hata var demek. Demek daha duru değilmiş karaladıklarım. Demek burnu büyük yazıyorum...
Ama dediğim gibi yalınlıktan yanayım. Gördüğüm çiçek ne renkse, o rengini resmetmek istiyorum satır satır. Rast geldiğim şehri, bulduğum haliyle tasvir etmek istiyorum. Karıştığım doğaya üzerime ne etki bırakmışsa, onu dile getirmek istiyorum. Yazar, betimlerinden mübalağa yapsa da gerçeğe dokunmalı. Çocuğu, çocuk özellikleriyle sayfalara aktarmalı. Bir gül nahoş kokuyorsa, bu halini es geçmemeliyim. Böyle düşünüyorum. Böyle davranıyorum hareket halindeyken...
Ve içimde nice paylaşım var, daha kimseye zikretmediğim. Çok zaman edebiyata döksem de içimdekilerini, sus kaldığım olaylar, sessiz diye anlamlandırdığım nice sırım var. Sırlarla yaşarım. Sırlar da beni bilir, anlar. Sırlarım da bana benzer...
Birçok kişilik taşımak, sadece bana has bir sıfat olmadığını düşünüyorum. Şairler mesela her şiirde ayrı bir kimlik. Tiyatrocular mesela, her sahnede apayrı bir perde. Ressamlar mesela, her manzarada başka tuval. Ve işçiler mesela, her mesaide bambaşka bir terde kişilik gösterirler. bunlar kültürden kültüre değişmez. Evrensel durumlar, ülkeden ülkeye benzerlik taşır...
Hayatı bir bütün yaşadığım için, edebiyattan kopamıyorum. Yaşama sımsıkı sarıldığım için, anılarımı ölümsüzleştirme alanı olan edebiyatta paylaşıyorum. Ki sevmek şiir olduğun için, alçakgönüllüğe baş vurmadan şairim diyebilirim tanıdığım ya da tanımadığım birine. İyi ve/ya kötü şairim. Bunu her zaman tartış(ıl)maya açık bırakırım. Aynalara ve kalbime baktığımda yüzümün bir kenarında italik harflerle yazılır ŞAİR kelimesine şahit oluyorum. Bununla avunmuyor, ya da kendimi kandırmıyorum. Kendimde bulduğum şeylerden mutlu olmaya bakarım sadece...
Umarım bu uzun yazımda, bu konudan konuya atlayan denememde canınızı sıkmadım. Sıktıysam, artık hazırlıklı olun. Zira Mehtap ALTAN’ı dinlememek olmaz. O’na verilen söz tutulmalı...
Mehmet Selim ÇİÇEK
17 Ağustos 2012, Dargeçit
YORUMLAR
Sevgili Mehmet Selim...
Edebiyat, azmin fırçasını alıp yaşamın basamaklarıdaki renkleri tek tek emeğin alnına işleme sanatıdır da!...
Sen bu nesir çalışmanda kendine ve bize bir mektup atmışsın...
En çok da kendi iç sesindeki samimi ırmağı akıtmışsın edebiyata bakan pencereye...
Dediğim gibi en büyük şansın samimi olman! Yazılarında ve şiirlerindeki telaşlı tavrını sabrın ve birikimin şakağına bir aktarabilsen gerisi o kadar kolay gelecek ki...
Mesela bu denemen akmış hiç bir duvara çarpmadan... Ve doyurucu bir yanı da var sanki yarım kalmamış...
Bizler aynı çatı altında birbirlerinin ışığı ile yollarını aydınlatan tek rengiz aslında....
Senin başarın bizim başarımız benim başarım sizin başarınızdır....
Devammm...
Tebrikler...