- 1098 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
İNANILMASI ZOR BİR İ.E.T.T. ŞOFÖRÜ
İstanbulda yaşayan eskiler bilirler İ.E.T.T. nin ne olduğunu..Daha doğrusu öyle zannediyorum. Ama yeni neslin bildiğini hiç sanmıyorum. Şimdi belki şu anda bu yazıyı okuyanlar da kendi kendilerine soruyorlardır ‘’ Ya sahi neydi İ.E.T.T. Nin açılımı ‘’ diye.
Bu arada yine çok çok eminim ki aşağı yukarı herkesin aklından ‘’ İneklik Etme Taksi Tut ‘’ özdeyişi geçmiştir. Özdeyiş diyorum artık öyle oldu çünkü. Neredeyse İstanbul’da yaşayan kime sorarsanız sorun İ.E.T.T nin açılımının bu olduğunu söyleyecektir.
Ankara’nın E.G.O. ( Erken Gelen Oturur ) sundan çok daha meşhurdur İstanbul’un ‘’İneklik Etme Taksi Tut’’u
Efendim işin aslı şu: İ.E.T.T, İstanbul Elektrik Tramvay Tünel İşletlemeleri Genel Müdürlüğünün kısaltılmış halidir.
İşin ilginç tarafı İstanbul’da Karaköy ile Galatasaray arasında bir tünelin var olduğu neredeyse İstanbul halkının %70 i tarafından bilinmezken ( Hâla çok fazla değildir bunu bilen. Oysa Dünyanın eski metrolarından biridir ) de, Tramvaylar tamamen kaldırılmışken de bu İ.E.T.T . harfleri hiç değişmedi.
Şimdi genç okuyucuların kafalarını bir de troleybüsle karıştırmayalım değil mi? Hani şu bizim ‘’ Boynuzlu otobüs’’ dediğimiz elektikli otobüslerle… Mübarekler elektrik kesilir, yol ortasında kalırlardı. Ya da viraj dönerken o boynuzların elektik kabloları ile teması kesilir şoför amcalar çaresiz iner ve boynuzu tekrar tele yerleştirirlerdi. Şimdi Metrobüse bile burun kıvıranları aslında o devirlere geri döndürmek mümkün olsa keşke.
Gerek o eski yıllarda gerekse şu anda eğer İstanbul’da yaşıyorsanız ve de enseniz eni konu kalın değilse mutlaka İ.E.T.T.nin Belediye otobüsü dediğimiz otobüsleriyle yolculuk yapmışsınızdır. Yüzlerini bile hatırlamadığınız belki yüzlerce şoförün ellerine teslim etmişsinizdir hayatınızı. Ve görmüşsünüzdür ki bu insanlar genelde sinir ve stres içinde bir görev ifa etmektedirler. Aslında yerden göğe kadar haklıdırlar. İstanbul’da yaşayanlar çok iyi bilirler İstanbul’da trafiğe çıkmanın ne demek olduğunu.
13 Ağustos 2012 tarihinde Bizim mahalleden bir belediye otobüsüne atlayarak ver elini Göztepe – Merdivenköy dedim. Merdivenköy’de Eski adı Göztepe SSK, yeni adı Eğitim ve Araştırma Hastanesi olan hastanenin poliklinikleri var. Bazı arkadaşların işgüzarlığı ve çok bilmişliği yüzünden oraya gidiyorum. Efendim neymiş 2009 da kırılan bacak kemiğime takılan platini çıkartmalıymışım çünkü o platini belirli bir süre sonra bünye reddediyormuş. ‘’Yahu zinhar yalan..Benim bedenim öyle hain değildir..Oraya bir şey girerse artık o da benden sayılır’’ filan desem de millet ‘’ Ya hocam bak zehirleme yapar . Sonra bacağı kestirmek zorunda kalırsın’’ filan diye korkutmaya başlayınca eh artık gideyim şu hastaneye demiştim.
Efendim İlk Bindiğim İ.E.T.T. Halk otobüsünde ( Haa bunların bir de halk ve belediye tipleri var ) hiç bir olağanüstülük yoktu. Konserve sardalya misali arabaya istif olduk arasıra yapılan ‘’gacırrrt’’ nickli fren sayesinde yolcuların birbirleriyle çok yakın temas kurmaları sağlanaraktan ve de her zamanki rutin şoför hal ve hareketleri ile Merdivenköy’e vasıl oldum.
Ortopedi servisinde çok beklemeden doktor bey’in huzuruna çıktım. Derdimi anlattım. ‘’ Hiç merak etmeyin o platinle bir ömür beraber yaşayabilirsiniz ama yine de bir film çektirelim’’ diyerek beni rontgene yolladı…Uzatmayalım efendim rongenden sonra da müjdeli haberi verdi: ‘’ Maşallah, maşallah taş gibisiniz…Kötü karakter Erol Taş ve hatta ham çökelek Atilla Taş bile sizin yanınızda halt etmiş.’’
Hastane işim beş dakika ancak sürmüştü. Eh işim bittiğine göre oradan Kadıköy’e inebilirdim artık. Durakta belediye otobüsü beklemeye başladım. Ve nihayet o geldi. Yani hikayemizin asıl kahramanı: Sinirleri alınmış kebaplık et…
Yok yahu gerçek bir etten bahsetmiyorum..Bizim belediye otobüsünün şoföründen bahsediyorum. Sanırım yeryüzüne onun kadar sakin bir insan gelmemiştir. Ulan be Allah’ın kulu bir olumsuzluğa da kız, ağzından bir kez hiç olmazsa ‘’eşşe…’’ diye başlayan bir şey çıksın ne olursun.
Anlamadınız tabii ki…Anlatayım efendim..Anlatayım anlatmasına lakin inanmayacaksınız onu da biliyorum…Olsun yine de anlatacağım ben bu şöförü.
Durakta otobüsün kapısına yüklenerek içeride bulunan tek boş koltuğa kıçımı attım. Bir iki yolcu daha bindikten sonra yaşlı bir teyze kafasını uzattı.
-Evladım Sultanbeyli’ye gider mi bu?
-Hayır anne..Kadıköy’e gider bu.
-Haa iyi o zaman..Ben Çekmeköy’e kadar geleyim sizinle.
-Ya anneciğim bu Kadıköy’e gidiyor. İstersen sen bin buna. Ben seni Kadıköy’den Sultanbeyli arabasına bindireyim.
-Yok olmaz...Sen hele şu adrese bak bakalım..Oraya nasıl giderim tarif et bana..Çok Acelem var.
-Anneciğim benim de acelem var..Hem buradan okuyamıyorum o adresi. Şimdi lütfen ayağını basamaktan çeker misin yolumuza devam edelim.
Kadın ayağını basamaktan çekti. Şoförümüz arabayı hareket ettirdi ki genç bir kız sordu.
-Şoför Bey pardon..Bu Kadıköy’e mi gidiyor?
-Evet..
-Ay çok pardon Ben yanlış binmişim..Altunizadeye gidecektim ben.
Şimdi ben olsam ‘’ Ulan zirzop. İki saattir yaşlı kadına dert anlattık anlamadın mı Kadıköy’e gittiğimizi..Senin Altunundan da zaden de başlarım ‘’ filan derdim ya bizim şoför yine oldukça sakin bir şekilde
-Önemli değil hanımefendi. Hayatta herkes yanılabilir. Buyurun. Ben sizi indireyim.
Bir ilerideki durağa geldik..Yani Göztepe…Teri taaa topuklarından çıkan, Allah’ın ‘’ Yürü ya kulum’’ değil de ‘’ Yürü yağ tulumu ‘’ dediği tiplerden birisi ve arkasında onunla aynı vaziyette bir gurup homur homur vatandaş.
-Yahu arkadaş bu ne rezalet. Tam bir saattir burada sokak lambası gibi ayakta bekliyoruz. Ben böyle belediyeciliğin de, böyle İ.E.T.T nin de anasını, avradını…Ne lan bu insana hiç mi saygınız yok? Kardeşim niçin bu hatta sadece üç tane araba koyuyorsunuz?
Şoföre baktım..Adam sanki klima karşısında serinleyen sokak kedisi kadar sakin.
-Beyefendi keşke benim elimde olsa da bu hatta daha fazla araba koysam.
-Sizi şikayet edecem..Böyle rezalet olmaz.
Hani herif ayı gibi ama bir şeyler söylemek lazım. Buldu pamuk gibi şoförü yüklen babam yüklen..O kadar da uzun boylu değil.
-Arkadaşım hatta az araba koyuyorlarsa şoför ne yapsın? Ayrıca trafiğin durumunu ben değil sen görüyorsun. Şoförün bir kabahati yok…Veeee… Hepsinden önemlisi…Buradan Kadıköy’e giden bin tane araba var. Niçin ille de bunu bekliyorsun ki? Uğraşma adamla da yolumuza gidelim.
Yarma ‘’ Allah Allah buradan Kadıköy’e giden başka araba var mı?’’ deyince otobüste bir kahkaha krizi yaşandı. Zavallım bu sıcakta önünden belki yüz tane Kadiköy arabası geçtiği halde ille de kendisisine söylenen ve numarasını ezberlediği bizim otobüsü beklemişti. Neyse..Münakaşanın büyümeden sona ermesi iyi oldu.
İki adım ya attık ya atmadık oldukça kibar bir bayan sesi:
-Şoför beyefendiciğim..Lütfen az bakar mısınız?
-Bakmasına bakamam ama buyurun kulağım sizde.
-Şu arkamdaki beyefendi sanırım beni taciz ediyor.
Otobüs gülme krizlerinde… Bizim bayan şaşkın.
-Ayol çok mu komik bir şey söyledim…’’ Arkamdaki beyefendi sanırım beni taciz ediyor’’ dedim.
Şoför yine gayet sakin bir şekilde cevap verdi.
-Hanımefendi. Eğer sizi taciz ediyorsa o bir beyefendi değildir . Beyefendi ise zaten taciz etmez.
-Şimdi anlamdım ki? Nasıl yani? Ayyy matematik problemi gibi oldu bu.
Yağ tulumu delikanlıya çıkıştı:
-Bak arabanın üstünde ne yazıyor: İ.E.T.T. Yaniiii ‘’İtlik Etme Tosunum Tamam mı? ‘’
Anaaa İ.E.T.T nin böyle bir açılımı da varmış.
Arkadaki genç de konuştu.
-Ya vallahi billahi elimi bile dokundurmadım. Hem insan anlamaz mı taciz edilip edilmediğini? Ben sizi taciz ettim mi hanımefendi?
-Ay ne biliyim be..Anlamadım ki ben de. Niyetin bozuk en azından. Gözlerinden belli.
-Yahu benim niyetim değil, gözlerim bozuk azıcık.
Benim gözüm şoförde ama adam sanki iftarı yapmış, karnını doyurmuş üzerine kahvesini höpürdeten tiryakinin rahatlığında. Hay Allah’ım ya böyle bir İ.E.T.T şoförü olabilir mi?
Derken efendim arkamızdan gelen bir minibüs hızla sağladı bizi…Yok yanlış yazmıyorum. Sollamadı…Resmen sağladı. Öyle bir pozisyon doğdu ki o bir saniye içinde ‘’ Buraya kadarmış Sami..İyi adamdın..Hoş adamdın. Hani baya bir eş dost da edinmiştin internet ortamında. Yazık..Çok yazık bir sürü insanı gözü yaşlı bırakacaksın . Allah Rahmet eylesin ‘’ dedim kendi kendime.Bizim otobüs sallandı, sarsıldı fakat önümüze ansısın sağdan dalan minibüse 0,3 milimikron kala zınk diye durdu. Şoföre baktım. Bu sefer kesin kızacaktı…Yok ya hani bu kadarı da olamazdı.
Oluyormuş meğer. Şoförde en ufak bir mimik bile yok. Yok yok bu adam kesinlikle ve kesinlikle klinik vak’a…Ulan hiç olmazsa ‘’ Çüüüşş’’ de ‘’Ohaaa ‘’ de..Yahu ağzından bir şeyler çıksın hiddet ve şiddet adına.. Rabbim seni sadece et olarak mı yarattı? Hiç mi sinir denen şey yok? Adama kesinlikle acil müdahele yapmak lazım.
Elli metre kadar sonra bu sefer de bir ticari taksi aynı şeyi yapmaz mı? Eh artık zembereğin yayını boşalttım ben…
-Ulan senin ananı, dananı, seni adam sananı, soyunu, sopunu, sülalenin topunu, o suratsız tipini, gelmişini, geçmişini, ceddini, yedi göbek sülaleni…Şerefsiz oğlu şerefsiz.
Sadece ben değil tabii ki otobüsteki diğer yolcular da…Hatta az sonra kırmızı ışıkta yakaladığımız o ticari taksinin şoförüne parmak sallayanlar, dahası bahsettiğim o yağ tulumu vatandaş o cüssesine rağmen sen in belediye otobüsünden git taksinin kapısına yapış ‘’ Çık lan arabadan namussuz zepevenk ‘’ diye…Hani taksi şöförü üzerine gelen kasırgayı görüp camı çerçeveyi kapıları kilitlemese kesin akşam haberlerinde bir cinayet haberi dinleyeceğiz.
Gözlerim bizim şoförde… Adam sanki Emel Sayın konserinde.
Hay Allah’ım ya..Bu rüya olmalı..Lan yoksa hastanede beni ameliyata filan mı aldılar..Narkozun etkisinde miyim acaba? Kesin…Kesinlikle ben henüz hastanedeyim..Beni ameliyata aldılar ve de narkozun etkisiyle hallisünasyonlar görüyorum…Bu yaşadıklarım gerçek hayatta olamaz…Yani yaşananlar olur da böyle bir İ.E.T.T. Şoförü olamaz.
Adam sanki bir tüp antidepresanı aynı anda mideye indirmiş gibi çok sakin bir şekilde konuştu.
-Beyler..Lütfen sakin olalım. Bunlar bizim her gün başımıza gelen vak’a-i adiyeden olaylar.
Dayanamadım artık:
-Ya tamam her gün rastlıyorsunuzdur mutlaka ama hani insan bir tepki verir. Siz adamlara kızmıyorsunuz bile. Ben şoför gördüm ama sizin kadar sıfır sınir şöför görmedim. Helal olsun valla.
-Mecbursun bey abi. Bu İstanbulda ya sinirleri tamamen aldıracaksın ya da Allah yarattı demeyip saldıracaksın. Sence hangisi daha iyi?
-Ya sinirleri aldırmak daha hayırlı ama sen de biraz fazla abartmışsın kardeşim. İyice çiğ köftelik, ya da kebaplık olmuşsun.
-Olsun olsun ben halimden memnunum.
Yola devam…
İleride bir durak var. Durak yolun tam kenarında değil. Hafif bir içe bükülme yapılmış ve durak da oraya konmuş. Lakin tam o bükülmenin başlangıcına vatandaş getirmiş dayamış kamyoneti, yük indiriyor. Bir belediye otobusünün o kamyonet oradayken durağa girmesi neredeyse imkansız. Biz durunca tabii ki arkamızdaki trafik de duruyor..En az elli araç bekliyoruz o sıcakta. Neyi? Vatandaşın birinin dükkanına aldığı koyun, kuzu, sığır butları ile yüz paket civarındaki yolunmuş pilici indirmesini.
Ya… Mübarek Ramazan günü gel de ifrit olma. Efendim oruçlusu oruçsuzu koro halinde başladık kamyonet sahibine en son kreasyon küfürlerden bir defile sunmaya.
Çok şükür..Nihayet şoförümüz de bir şeyler söyleyecek..Evet evet…Çok kızdı galiba….Sanki o da bir şeyler diyecek gibi.
Şoförümüz ağzını açtı.
-Ne kadar saygısız insanlar var şu dünyada.
-Hepsi bu mu? Bütün söyleyeceğin bu kadar mı?
-Daha ne olsun ki abi?
-Yahu hani hiç olmazsa insan bir kez olsun ‘’ Ulan hayvan oğlu hayvan ‘’ filan der.
-Hayvanlara yazık abi…Ama hadi hatırın için bir küfür de ben edeyim.
Oh beee hele şükür yahuuuu.
Kamyonete doğru döndürdü yüzünü ve müthiş bir küfür salladı (!)
-Sizi şiddetle kınıyorum. Bu kadar yolcuyu ve aracı bekletmeye hakkınız yok.
Yok arkadaş yok… Allah’ınızı severseniz bu bizim şoför gibilerini kimler ve nerede eğitiyorlar böyle? Herifin küfür dediği şeye bakın hele. Vatandaş haklı diyor…’’Eğitim şart’’
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
NOT: Bu yazım için bir resim arıyordum. İnternette araştırma yaparken ilginç bir yazı ve resimle karşılaştım. Resim yukarıda. Alıntı yazı ise benim şoförümle ilgili değil ama anladığım kadarıyla benim bahsettiğim şoförler gibi daha başkaları da var. İşte onlardan biri de YAŞAR ÖZALP… Hikayesini aynen kopyalıyorum.
Alıntı:
İşe yetişmek üzere evden çıkıp, hızla otobüs durağına geldiğinizde uzun bir kuyrukla karşılaşıyorsunuz.
Hadi itiş kakış otobüse bindiniz diyelim, ya trafik de varsa? O zaman işe gitmek tam bir işkence. Günde ortalama 1 buçuk milyon İstanbullunun kullandığı İETT otobüslerinden birinde öyle bir şoför var ki yolculara selam vermesi, ayakta karşılaması ve gülümsemesiyle görenleri şaşkınlığa uğratıyor. Yolcularda bağımlılık yapan 130 Tuzla-Kadıköy hattı İETT şoförü Yaşar Özalp’in otobüsüne binen bir daha inmek istemiyor. Öyle ki onun otobüsüne binmek için bir önceki otobüse binmeyip 45 dakika beklemeyi göze alanlar, adına sosyal paylaşım sitesi Facebook’ta grup kuranlar, hatta izin günlerinde bile Yaşar Bey’le yolculuk etmek için onunla buluşanlar var.
13 yıldır İETT otobüs şoförlüğü yapan Sinoplu Özalp, sempatik hareketleri, yolculara olan saygısı ve güler yüzüyle otobüsüne binen yolcuları şaşırtsa da, onlara aslında unuttukları bir şeyi, insan olduklarını hatırlatıyor. "Nerede çalışırsanız çalışın orası sizin ekmek kapınızdır, dükkânınızdır." diyen Özalp, "Otobüsüm benim dükkânım, çocuklarımın rızkını ben buradan çıkarıyorum. Nasıl bir işyeri sahibi müşterilerini ’Hoş geldin’ diyerek karşılayıp, ’Selametle’ uğurluyorsa, ben de yolcularıma öyle yapıyorum. Çünkü ben aslında bana nasıl davranılmasını istiyorsam insanlara da öyle davranıyorum." diyor.
"İETT değil, sanki VIP otobüsü"
26 yaşındaki Anıl Bora, 5 yıldır Yaşar Özalp’in otobüsüne binen ve artık onunla sıkı bir muhabbeti olan yolculardan sadece biri. Onun otobüsüne bindiği günden beri kendisini sanki İETT otobüsünde değil de, VIP otobüsündeymiş gibi hissettiğini anlatan Bora, "Bütün ulaşım araçlarını kullanan biriyim; ama hiçbirinde Yaşar abide gördüğüm sıcaklığı, samimiyeti, tebessümü görmedim. Bu yüzden onun otobüsüne binmek için 45 dakika bekliyorum." diyor. İETT yetkilileri ise, başarısından dolayı İETT müdürlüğü tarafından plaket verilen Özalp ile ilgili her gün birbirinden ilginç teşekkür maili geldiğini söyledi. Özalp adına açılan Facebook’taki "130 A Tuzla-Kadıköy otobüs şoförü namı diğer otobüs Yaşar Abi içindir" grubu da Özalp’in ne kadar çok sevildiğini gösterir nitelikte.
YORUMLAR
hocam böyleleride varmış dedirten bir yazıydı keyifle okudum iyiki siz İ E T T şoförü olmamışsınız yoksa gözünüze her gün ayrı güneş gözlüğü takardınız bu vesileyle ramazan bayramınızı en içten dileklerimle kutlar sağlıklı mutlu yarınlar dilerim saygılarımla selamlar
Hocam şu şoförü bence korumaya almalı...Neslinin son örneklerinden..Her şeye rağmen istanbul çok güzel ve yaşanmaya değer..Yazınızı beğenerek okudum ve bundan sonra o şoförü örnek alacağım..Kızmak yok..öfke yok..leyla yani..sevgiler saygılar...
sami biberoğulları
bU ARADA BEN BENİM ŞOFÖRÜN ADINI SORUP ÖĞRENMEDİĞİME BAYA BİR HAYIFLANDIM ŞİMDİ...bAKSANA BİR BAŞKASI ADINA fACEBOOKTA HESAPLAR AÇILMIŞ..ADAMIN BİR SÜRÜ TWİTTER TAKİPÇİSİ VARMIŞ.
Haydi şimdi gel de kızma...Bu klavyenin yaptığına ne dersin?
Neyse...Sakiiinn...Sakiinnn....
Selam ve sevgilerimle.
evet hocam.....böyle asil insanlar var işte onları birinci derece sit ilan edip korumaya almalıyız...yazın yine çok güzeldi sevgiler saygılar
sami biberoğulları
Bu arada..Kandilde cep tel den mesaj gönderdim sana ama sanırım kimden olduğunu anlayamadın.
Selam ve sevgilerimle.
Yazınızı okurken aklıma Recep geldi yani kocam. O da servis yapıyor Ankara nın trafiğinde emin olun Ankara nın trafiği de İstanbul gibi oldu. İşten eve geldiğinde barut fıçısı gibidir. Trafikte olanları anlatır trafiği altüst edenlere söver.
Yıl 1981 ilk İstanbul'a gidişim daha 15 yaşındayım. Rahmetli amcam yengem götürmüştü ve o Karaköy deki metroya binmiştim. Hayatımda ilk kez metroya biniyordum daha doğrusu trene ilk kez biniyordum. Ben İstanbul'u ilk gördüğümde aşık olmuştum ve hala daha aşığım İstanbul da yaşamayı çok isterdim. Siz İstanbul da yaşayanlar onun kıymetini bilmiyorsunuz ve sürekli ondan memnuniyetsizsiniz. Mümkün olsa istanbul a 4 tekerlek takar Ankara'ya taşırdım. Fazla uçtum galiba
hayal benim kime ne
saygı ve selamlar
sami biberoğulları
Ben şunu derim hep...İstanbul'da İstanbul'u yaşayamıyorsan İstanbulda yaşama...Ne anlamı var ki o zaman.
Bu arada bildiğim kadarıyla Ankaranın trafiği iyiydi demek ki oranın da bozuldu. Yazık..Oysa hep trafiğinin düzeni ile övünülürdü.
Hayale gelince: Hayal kurmak iyidir. Ama seninki baya uçuk olmuş.
Selam ve sevgiler.
İstanbul belediyesi iyi çalışıyor demek ki,sinirsiz et pardon şöfer alıyor.
Tebrik ederim saygılarımla.
sami biberoğulları
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Saygı ve sevgiler benden.
Bazen böyle sinirsiz bonfile kıvamında insanlar da yaratır Rabbim!Biz bayan olarak bile çıldırıyoruz, yeri geliyor!
Öyle mülayim bir karakteri olmasa otobüs şoförlüğü yapamaz zaten.
Okumak keyifliydi, selam ve saygılar.
sami biberoğulları
Rabbim tüm kullarına versin aynı sabrı...Zor iş gerçekten de bu kadar olumsuzluk içinde sabırlı olabilmek.
Selam ve sevgilerimle.