- 775 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
OKUMADAN YAZANLARA
Şu Sözü bu aralar çok duyuyorum: ‘’Yazdıklarım bana çok güzel geliyor ama kimse beğenmiyor ve okumuyor.’’ Bunları diyenleri anlamak bana çok kolay geliyor. Çünkü yazdıklarımız bize öyle geliyor. Olayı biz biliyoruz, biz etkilenmişizdir yazdıklarımızdan. Bu olayı başkasının da bu kadar etkilemesi çok zordur ve iki yolu vardır. Biri göstermek diğeri yansıtmaktır.Hayat gösterir Edebiyat ise yansıtır.Burada edebiyatçılara düşen sorumluluk, bu yansıtmayı doğru,bilinçli ve o ruhu verecek şekilde evrensel bir duygu diliyle yazmayı başarabilmek lazımdır. ’’ Açlık’’ olgusu mesela yüzyıllardır işlenir.Her yönüyle yüceltilip alçaltılmıştır.Ama belki de hiçbir eserde Gazap Üzümleri kadar yüzümüze tokat gibi çarpan bir gerçekliğe dönüşmemiştir.O romanın diline baktığımızda evrensel bir üslup ve benzetme görürüz. ’’Umut ’’ mesela her dinden ve çağdan her görüşten ve milletten insanların yüzyıllardır işlediği bu konu bazı eserlerde tüm çıplaklığıyla ve psikolojiye işlenen bir derinlikle işlendiği eserler de vardır.Turgut Özakman’ın Ah Şu Çılgın Türkler’i aslında bir umudun yaşama geçmesi değil midir ya da Kurtuluş Savaşı bile tek başına özgürlüğe duyulan bir umudun ayaklanması değil midir? Toplumsal ve bireysel umut böylece evrenselleşir. Yılmaz Güney ’in Umut adlı filmi başlı başına bir umut yıkımı değil midir? İşte edebiyat hevesi olanların bu tarihi ve psikolojik bilinçle de donanmaları gerekmektedir. Felsefe okumadan, tarih bilmeden,üstatları tanımadan,Çeşitli kurguları incelemeden örneğin Wirgina WOLF ’u okumadan,Sait Faik ile hüzünlenmeyen Sabahattin Ali ile trajediyi taşamadan veya Aziz Nesin ile gülmeden Halikarnas Balıkçısıyla balık tutmadan,Hasan Bildirici ile Van Gölü’nde dolaşmadan Fuzuli ile su olup peygamberin ayağına ulaşma sevdasına tutulmadan, Mevlana ile insanları sevmeden ve Marx ile onları tanımadan,Steven Zweig ile onları çözmeden Milan Kundera ile muhalefet etmeyen,Troçki ile başkaldırmayan,Kemal Tahir ile Anadolu’yu karış karış gezmeden, Mehmed Uzun okumayıp Kürtlerle tanışmayan,Orhan Pamuk ile yüzyıllık İstanbul’u keşfetmeden, Edip Cansever ve Cemal Süreyya ’yı okumadan anlamadan, Murathan Mungan ile Şairin romanını okumadan.Muazzez İlmiye Çığ ile Sümer tapınaklarındaki sistemi görmeden,Ozan Telli ve Aşık İnsani’yi hiç duymadan ya da Fatmagül Berktay ile kadınları anlamayan yazılan hiçbir eser,kemiksiz etten başka bir şey olamaz.Bu anlamda okumadan yazılan eserler bir yansıtma değil bir hayal göstergesi ve emek kıyımı olacaktır.İşin özü çok okuyup az yazmaktır.Bunu yapanlar edebiyatçıdır. Bir şairimiz bir sözcüğü bulamadı diye on yıl boyunca şiirini bekletmişken biz o on yılda on bin şiir yazıyoruz. Ama on yıl sonra sadece o şairimizin o şiiri kalıyorsa burada incelenmesi gereken duyguların yoğunluğu kadar altındaki bilinçtir de.
Günlük şiir yazanlar, anlık değişen ruh hallerine göre resim çizip yansıtma yapmak isteyenler, en çok onlar yoruluyor ve emek sarf ediyorlar.Üstelik ne yarına ne de yanındakine bir gün sonra hitap ettiği için bu yazıların sahipleri kendini arabesk kültüre vurup toplumun okumamışlığına dem vurur.Oysa kendisinin okumamış olduğunu görmek istemez.
Büyük bir şaire sormuşlar bu aralar neden yazmıyorsun diye. O da demiş ki çünkü çok yazıyorum. O kadar çok yazıyorum ki ama asla bir şiir yazamıyorum.Sonra yazdıklarımı yakıyorum daha iyisini yazmak için.Çünkü şair yazdıklarının çoğunu yakan kişidir.
Bu kısastan hise alacak olursa şair veya edebiyatçı olan kişi duygularla yazmaz sadece.Bilgyle bilinçle ideolojiyle ve derin ruh denizindeki fırtınalarla yazar.Sadece aşık olmak yazmak için yeterli değildir.Ya da köle olmak yazmak için yeterli değildir.Hiçbir şey yazmak için tek başına yeterli değildir.Bu yüzden şu an neredeyse bir milyon kişi şiir yazıyor.Ama 20 yıl sonrasında sadece 10 tane kalacaktır.Diğerlerinin eksiklikleri olduğu için değildir bu.Duyguları müthiş olabilir kalemi usta olabilir ama bilgi ve bilinç olmadan iskeletsiz bir ete döner şiir ,roman öykü veya deneme.
Kısacası ’’Gök kubbe altında yazılmadık hiçbir söz kalmamıştır.’’Diyen Helenistik kültür yanılıyordu ama bu kadar yazılanı okumadan bilmeden görmeden dokunmadan yaşamadan yazanlara ne derlerdi acaba?
Sevgili arkadaşlar sevgili okurlar. Bu görüşler yazmak isteyenlere bir yol denemesidir. Başta kendime yaptığım bir özeleştiridir. Tıkanan duygularımıza bir fener duran kalemimize bir ışıltır. Yukarıda adı geçenleri okumuş olmam bana bunları söyleme hakkını vermez. Bu benim bir edebiyatçı olarak kendime yolladığım bir mektuptur. Adres olarak da hepinizin adresini verdim. Herkesin bir paye çıkarması umuduyla.
YORUMLAR
Mektup bana da geldi aldım!
İçinde kendimize de paylar çıkaracağımız, kalite adına ve yarına daha sağlam yürümek adına iyi bir paylaşımdı diyorum...
Tebrikler...
hevalistan
Sizin bu yönde kaygılanmanıza çok gerek yok bence. fırsat buldukça okuduğumu birkaç kişiden birisisiniz. Birikiminizin ayırt edici yönü kendini ele veriyor.Bu fırsatla ben de size yazdıklarınızdan dolayı teşkkür eder yazılarınızın devamını beklerim.