- 867 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ÇEŞME'DEN SEVGİLERLE
ÇEŞME’DEN SEVGİLERLE
Dr. Sadık Özen
İki yıldır yaz tatilimi Çeşme’de geçiriyorum. Eşimle birlikte, Simpa Sitesi’nde kızıma ait 15 günlük devremülkte topu topu 50 metrekarelik küçücük bir mekanda çok asude bir hayat yaşadığımızı söylerken hiç abartı yapmadığımı bilmenizi isterim.
Çünkü Çeşme, gerek denizi ve harika plajları ve sürekli olarak esen ve insana rahatsızlık vermeyen serin rüzgarlarıyla tam bir "Doğal klima" sistemine sahip. O kadar ki burada hiç terlemiyorsunuz ve gece-gündüz klima gereksinimi de duymuyorsunuz.
Bu yöreyi, deniz subayı olarak 1966-67 yıllarında "Uzunada Deniz Komutanlığı"nda yedeksubaylığımı yaptığım dönemden tanırım. Fırsat buldukça hafta sonları çevre köyleri gezmiş; Urla, Çeşmealtı, Gülbahçe, Uzunkuyu, Reisdere ve Alaçatı’da çok değerli dostlar edinmiştim.
Yörenin son derecede çalışkan, cana yakın ve içtenlikli bir halkı var. Onların yakınlıklarını hiç unutmadım ve hep içimde yaşattım. Ama geliş gidişlerim güncel olduğu için, doğrusu bu yörenin bu kadar güzel bir ikliminin olduğunu fark edememiştim. Çünkü iki yıla yakın süre yaşadığım Uzunada’nın da paha biçilmez güzellikleri vardı. Orada geçirdiğimiz günler hayatımızın en güzel anıları olarak belleklerimize yerleşti.
Terhisten sonra Alaçatı-Çeşme arasındaki sahilde, Nato Dinlenme Tesisleri yakınında bazı arkadaşlarımla bir kooperatif kurarak yaz aylarımızı burada geçirmeyi planlamıştık. Ama ne yazı ki satın aldığımız yerde beklemediğimiz ihtilaflar çıktı, çok uzun yıllar davalarla uğraştık, sonunda kooperatif kendi içimizdeki bazı üçkağıtçıların eline geçti ve yatırdığımız paraları bile geri alamadan kazandığımız hakları kaybetmek durumunda kaldık.
Eğer o yıllardan buraları iyi tanıyabilir olsaydık, belki de bütün ömrümüzü ve yaşantımızı burada geçirmeyi planlayabilirdik.
İki yıl önce geldiğimde, Çeşme’de ve Alaçatı da ne büyük değişimler olduğunu görünce bir hayli şaşırmıştık. Artık bu yerler Türkiye’nin en güzide ve gözde yerleri olmuştu. Geçirdiğimiz 15 günden sonra bir sonraki yılın özlemini çekerek ayrıldık.
Doğa hayranı biri olarak; birçok bitki türü yanında burada gördüğüm çok önemli iki ağaç türü beni adeta büyüledi. Bunlardan biri şu anda dünyada nesli tükenmekte olan "Asırlık Ardıç Ağaçları" ve diğeri de yine "Asırlık Zeytin Ağaçları". Bunlar adeta beni büyülediler ve fotoğraf makinemi alarak her gün birkaç tanesinin fotoğraflarını çektim. Sonra da bunları internette ve facebookta paylaşmaya çalıştım.
Bana göre bu ağaçlar başlıbaşına bir doğa hazinesidir. Yaptığım araştırmada ne yazık ki bu son derecede değerli ağaçların dikkate bile alınmadıklarını, kaderleriyle başbaşa bırakıldıklarını, bazılarının adeta birer ilan tahtası gibi kullanılarak üzerlerine reklam panolarının çakıldığını gördüm.
İşin en acı tarafı ise; Germiyan Yalısı Mevkii’nde Migros Alışveriş Merkezi’ne 50 metre kadar mesafede bulunan üzeri çok çeşitli doğal motiflerle süslü, gövdesi adeta bir dantel gibi örülmüş, iki çatallı ve yaşının bir asırdan çok daha fazla olduğunu tahmin ettiğim ve kendisine adeta aşık olduğum tarihi zeytin ağacının kesilmiş olmasıydı.
Yol geçişi sırasında; yol üzerinde olmayan, belki yapılan kaldırımın bir kenarını işgal edebilen bu değerli ağacın acımasızca ve sorumsuzca kesilmiş olmasını affedemiyorum ve bunu yapanlardan hesap sorulmasını istiyorum. Bu konudaki çabamı Çeşme Belediyesi’nden başlayarak Tabiatı Koruma Derneği ve gerekirse mahkemelere taşımak azim ve kararındayım.
Yazıma, yazabileceklerimin en kötü noktasından başlamış oldum. Bunun nedeni içimdeki doğa ve ağaç sevgisidir. Ben aynı zamanda "Türkiye Çevre Eğitim Vakfı" (TÜRÇEV), diğer adılya "Mavi Bayrak Vakfı" nın kurucu üyesiyim.
Şimdi de Çeşme’de gördüğüm güzel ve çirkin şeyleri dile getirmeye çalışacağım.
İki yıl öncesine dönerek, Çeşme Merkezi kıyı şeridinde yer alan "İsmet İnönü ve Mevhibe Hanım" heykelinden söz etmeyi ve Çeşme’ye bu değerli eseri kazandıranlara takdir duygularımı ve teşekkürlerimi sunmak istiyorum. Yapılan şey büyük bir kadirşinaslık örneğidir. Düşünen ve gerçekleştirenlerin önünde saygı ile eğiliyorum. Aslına o kadar uygun yapılmış ki ta uzaklardan, İsmet İnönü’yü kulaklarından, Mevhibe Hanımefendi’yi de saçının topuzundan tanıdım. Büyük bir İnönü hayranı olarak; Türkiye Cumhuriyeti’nin "İkinci Adamı"nı, yanında, Türkiye’nin gelmiş geçmiş en büyük First Lady’si, Sevgili Mevhibe’si ile bir arada görmek beni son derecede duygulandırmış ve heyecanlandırmıştı. Bu güzel duyguyu yaşadığım sürece içimde taşıyacağım.
İkinci güzel şey; bu yılki gelişimde, Çeşme’den Simpa Sitesi’ne giderken üzerinden geçtiğim yol oldu. Bu yolu bir anda tanıyamadım. Geçen bir yıl içinde böyle bir yol yapımının gerçekleştirilmesi inanılacak gibi değildi. Bu bir rekor olmalıdır. Bu başarıyı sağlayan bütün görevlileri yürekten kutluyorum. Ancak, ne yazık ki bu konuda bazı eleştirilerim de var. Onları dile getirmeden edemeyeceğim.
Birincisi, kaldırım düzenlemesi için o paha biçilmez Asırlık Zaytin Ağacı’nın kesilmesi. Bunu asla affetmediğimi bir kere daha ifade etmek istiyorum. İkincisi, bu kadar güzel bir yolun kenarına bu kadar yüksek, çevrenin doğal yapısı ile bağdaşmayan, kuru ve soğuk kaldırımlar. Oysa bu kaldırımlar eğer birazcık olsun estetiğe önem verilerek yapılmış olsaydı, yol çevresine ayrı bir güzellik kazandırabilirdi. Örneğin; yol kenarı otopark düzenlenmesi yapılması ve kısmi ağaçlandırma yoluna gidilmesi, bu çevredeki ağaçların korunması gibi. Ayrıca yol kenarı otoparkları, sitelerin otoparkalı ile birlikte bir düzenleme içine de alınabilirdi. Bu takdirde çok güzel görüntülerin ortaya çıkabileceğini söyleyebilirim.
Şimdi de gözlemlerime göre Çeşme’nin bazı sorunlarını dile getirmek istiyorum. Bana göre Çeşme’nin en büyük sorunuı Otopark ve Trafik’tir. Gerek kente girişte, gerekse kent içindeki trafik işaretleri yeterli değildir. Bazı yerlerde eksik, bazı yerlerde de hatalı işaretlerle sürücüler şaşkına dönmekte ve gidecekleri yerlere ulaşabilmek izçin gereğinden fazla zaman ve yakıt harcama zorunda kalmaktadırlar. Özellikle Çeşme’ye ilk gelenler, yapılan bütün tariflere rağmen büyük zorluklarla karşılaşmaktadır.
Park sorunu başlıbaşına bir derttir. Belediyece yazılan "Kent içinde park ücreti alınmamaktadır" yazısının fazla bir geçerliliği yoktur. Zira kente giren araç sayısı ile park edilmesine izin verilen yerler arasında, park ihtiyacını karşılayabilecek bir durum ve uyum söz konusu değildir. Bu yazıları okuyanlar defalarca tur attıktan sonra bir park yeri bulabildiklerinde ise kısa bir zaman sonra büyük bir sürprizle karşılaşabiliyorlar.
Nitekim ben kurallara önem veren ve dikkat eden bir sürücü olmama rağmen böyle bir olumsuzluğu yaşadım. Park ettiğim yerde "Park edilemez" levhası veya işareti olmamasına rağmen, yarım saatlik pazar alışverişinden döndüğümde arabamı yerinde bulamadım. Zaman kaybı bir yana, astronomik bir çekici ücreti, depo kirası ve ceza ödemek zorunda kalarak yaptığım alışveriş içime zehir oldu. Bir çeşit tuzağa benzeyen bu gibi durumlar, Çeşme’ye gelen birçok insanda büyük rahatsızlıklara neden olmaktadır.
Varsın park ücreti alınsın, ama vatandaş bu türlü olumsuzluklarla karşılaşmasın. Belediyenin bu durumları göre alarak, özellikle turizm sezonları için geçici veya kalıcı, açık veya kapalı park yerleri oluşturması gerekmektedir.
Germiyan Yalısı sahil şeridinde gerek denizi, gerekse kumsalı itibariyle Türkiye’nin en güzel pilajlarından biri bulunmaktadır. Ama ne var ki, bu güzel yere Belediye sadece üç konteyner ve bir de çöp bidonu koydurmaktan ve zaman zaman buradan çöpleri aldırmaktan başka hiçbir hizmette bulunmamaktadır. Çevre pislik içindedir. Pet şişeleri, kağıtlar, sigara izmaritleri çekirdek kabukları bu yeri tarifi zor bir şekilde kirletmektedir.
En azından zaman zaman zabıta ve çevre müdürlüğü görevlilerince bu yerin kontrolü sağlanabilir, uyarı levhaları konulabilir ve caydırıcı olması için örnek cezalar da yazılabilir diye dişiniyorum. Tabii ki bu çevrenin doğal yapısına uygun bir yola da ihtiyacı bulunmaktadır.
Bütün bunlar yanında bu yerde hepsi birbirinden güzel ve son derecede değerli Asırlık Ardıç Ağaçları da bulunmakta olup, bunların envantetlerinin yapılması, ilgili yasa hükümleri gereğince korunmalarının sağlanması için girişimlerde bulunulması gerektiği kanısındayım. Ben bu ağaçların birçoğunun fotoğraflarını çektim "Çeşme’nin Güzelleri" adı altında bir albümde toplayacak ve gereken yerlere göndereceğim.
Bu arada Germiyan Yalısı sahilinde gördüğüm bir güzelliği burada anlatmadan geçemeyeceğim. Bu sailde bulunan "Fethi’nin yeri - Adabalık" adında canlı Türk Müziği yapan bir balık lokantası var. Sahibi Fethi Bey son derecede olumlu, içi vatan sevgisiyle dolu, doğayı seven bir kişiliğin sahibi. Bu yerin yerlilerinden. Çocukluk yaşamı buralarda geçmiş. Sözünü ettiğim Ardıç Ağaçlarını kendi ölçeğinde korumaya almış. Hem onların gölgelerinden yararlanıyor, hem de korumaya çalışıyor. Ata yadigarı bu yerlerin geçmişinden söz ederklen duygusallaşıyor ve anılarını büyük bir heyecanla anlatıyor.
Bu restorantın yer aldığı güzelim plajın ne derecede kirletildiğini anlatmıştım. Özellikle Cumartesi ve Pazar günleri güünübirliğine denize girmek ve piknik yapmak için gelenler burayı akıl amza derecede kirlettikten sonra bırakıp gidiyorlar. Pazartesi sabahı erken saatte deniz kenarına gittiğimde, ellerinde mavi çöp torbaları ile fethi Bey ve bütün personelinin hummalı bir şekilde çevre temizliği yaptıklarını gördüm. Son derecede mutlu oldum ve onları onurlandırmanın kaçınılmaz bir görev olduğunu düşündüm.
Restoranda çalışan Mustafa Usta, Osman Usta, İbrahim Usta, Funda, Abdullah, Dilek, Ebru, Bora, Tayfun, Hasan Samet, İbrahim, Şaban, Suat ve Niyazi öylesine bir içtenlikle çalışıyorlardı ki görmeye değerdi doğrusu. Ülkemizim çeşitli yörelerinden kalkıp burada çalışmaya gelenler, bu hareketleriyle bu ülkeye ve bu toprağa sevgi, saygı ve bağlılıklarını sergiliyorlardı. Hepsini bişrer birer kutladım ve kendilerine teşekkür ettim.
Çeşme Belediyesi ve Sayın Belediye Başkanı ile aynı görüşleri paylaştığımız ve aynı siyasi partinin mensubu olmaktan aldığım cesaret ve rahatlıkla Sayın Başkan ile yazdığım bu konlarda kısa bir sohbet te bulunmak istedim. Ama ne yazık ki, Özel Kalem’de görevli sayın hanımefendinin rahatsız edici davranışı nedeniyle bu olanağı bulamadım. Fiziksel yapısına uygun kişilik yapısıyla yerinden kımıldamak ve başıyla selamlamak ve oturacak bir yer göstermek bir yana bana akıl hocalığı yapmaya kalkınca sinirlerim bozularak oradan ayrıldım.
Yıllarca Hastane Başhekimliği yapmış bir kimse olarak randevu almadan ziyarette bulunmanın zorluklarını bilirim. Ama iyi yetişmiş bir görevli, randevu talebini karşılama olanağı bulamasa bile muhatabını güler yüzle karşılayıp uğurlayabilir ve karşısındaki insana ahkam kesmeye kalkmaz. 78 yaşında, 54 yıllık hekimlik hayatı olan, 10 kitap, 700-800 makale yazmış bir kimse olarak karşılaşmış olduğum davranışı hak etmemiş olduğumu düşünüyorum.
Dilerim Sayın Başkan bu yazımı okuma fırsatı bulabilirler. Zira Çeşme için önemli bazı sorunlara değinmiş olduğumu sanıyorum.
Çeşme kısa bir tatilden çok ömür boyu yaşanacak bir yurt köşesi. Burada kalış süremi artırabilmek için sahip olduğum olanakları kullanma gayretini göstereceğim. Sadece iklimi açısından değil, sahip olduğu bütün değerleriyle orta yaşın üstündeki insanların huzur içinde olacakları ve daha sağlıklı yaşayacakları inancındayım. Özellikle evimizin olduğu Simpa Sitesi son derecede sakin, gürültüsüz ve düzeyli insanların bulunduğu güzel bir ortam. Kısa sürede değerli dostluklar kazandık.
Çeşme’den ayrılırken, tanıdık tanımadık buradaki bütün insanlara sevgi ve saygılarımı sunarak veda ediyorum. Seneye buluşmak dileğiyle...
15 Ağustoz 2012