Selam Olsun
İnancın hüküm sürdüğü insan olma çabalarına selam olsun…
Kirlenirken hayatta tutulan dallar, kırılır birer birer. Ederinden fazla değer verdiklerimize aslında ne kadar çok yazık ettiğimiz anlarız. Pusuya yatıp avını bekler gibi beklerler bir parça çalmak için hayatımızın içinde, biriktirdiğimiz umut kırıntılarından.
Soluksuz adarız kendimizi, hiç tereddütsüz. Oysa ezilmeye baş koymuşuz. Kendimiz gibi bilmekti belki de hatamız, ya da yürekten sevip başımız da taşıyışımız.
Çiğ süt emmiş insanların karanlıkların da büyümek, yalanlarında çoğalan gülümsemelerine inanmak yine bizim hatamız. Ders çıkarabilmek ise imkânsız. Dönüp dolaşıp gelen tilki misali, son nokta olmaya alışılmış insanlar, yine aynı çıkmaza düşer.
Deli gönül, öyle bir çarka düşer ki;
Zamana ayak uydurabilen, uydurma değer yargılarına inanır. Her ne kadar yüzsüz olsa da insanoğlu, bir yolunu bulup yine yalanın eteğine sığınır.
Kaç çeşit insan var bilinmez oldu. İyi desen dilin yanar, kötü desen aklın şaşar.
Eskiden yüze bakınca bile bu ne temiz insan denirdi. Şimdi yüzden düşen sahtekârlık, ömre düşer oldu. Devrin âlemi bu olsa gerek.
Nefret kelimesi dilden düşmez, iki kaşın arasındaki çizgi düzelmez oldu.
Her gün biraz daha karanlığa dönüyor dünya, içindeki anlamsızlıklarla. Cımbızla çekilir hale geldi güzellikler ve doğruluklar. Sebep arar olduk sevincimizi müjdelemeye. Bazen de hüzünleri çerçeveleyip dört duvardan birine asmaya.
Ey insanlar, üstadı olduğunuzu yalan ve sahtekârlıklarınıza selam olsun…
Sizler ne kadar önemli ve değerlisiniz, bu dünyayı kirletip bu kadar basite indirgemede ne kadar başarılısınız…
Şimdi yaşayın, yaşatın kirli ellerinizle halsiz bıraktığınız yaşamları.