- 1290 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
“KURŞUN ORUÇ BOZMAZ ŞEHİDİM! SEN, ALLAH(c.c) KATINDA İFTARA DAVETLİSİN!”
“Rahmet edip yâ Rab ana merhametin tamam eyle
Şühedânın makâmını şehîdime makam eyle”
Bahtiyar Aslan
6 Ağustos 2012 Pazartesi günü Alacalılar, Ömer Paşa Camiinde, Cumhuriyet Meydanında, Kabristan Yolunda ve Alaca Şehitliğinde yağmur damlaları sayısınca gelen şehitlerle buluştular ve “Şehid”e şahitlik ettiler. Gören olmadı gelen şehitleri. Görenler olduysa söylemediler. Sağanak halindeki Yağmur “Doğu”dan geldi. Işık gibi, nur gibi, melek gibiydi gelen rahmet. Hakkâri Geçitli Karakolunda şehit düşen Burak Mevlüt Tütüncüoğlu’nun aziz ruhunu teslim almaya gelmişti cümle ervah. Su gibi aziz bilip, teslim aldılar ve yağmur kesildi. Kesilen yağmur değildi, gelen aziz ve asil ruhların gidişiydi. Rahmet Ayı Ramazan’da, Zaferler Ayı Ağustos’da bir “ŞEHİD” uğurlamak kaç fâniye nasip olur? Şehit anası olmak, şehit eşi olmak, şehit babası olmak, şehit çocuğu olmak, şehit kardeşi olmak ve şehit yakını olmak kaç fâniye kısmettir? O aziz ve asil ruhun rahmaniyetini bir “Hüviyet Cüzdanı” gibi kalbinin üzerinde taşımak kaç ölümlünün bahtında vardır? Kabristanına şehit defneden her memleketin insanları, o “ŞEHİD”in kadr u kıymetini bilmeli ve ruhaniyetine âzami ihtimamı göstermelidir. Şehidimiz Burak Mevlüt Tütüncüoğlu’na Alacalılar ve Alacalı yöneticiler acele davranmayarak uhrevi yolculuğunu daha ihtişamlı bir şekilde yapabilirlerdi. “Mekânlar mekinleri ile şereflidirler,” hikmetince, Alaca’mız bir kat daha şeref kazanmıştır. Burak Mevlüt Tütüncüoğlu’nu kurşunlayan bedbahtlar bilmezler bunu. Bu, “Belhum adal” olan aşağılık hayvanların anlayabileceği bir duygu değildir ki… ŞEHİD ve Onların aziz bedenleri, Vatan toprağına dikilen birer fidandır. Fidanlar orman oluyor, olacak, olmaktadır.
İblisin “Kandil”i sönsün, sönecek, sönmelidir gayrı! “Devlet kararı olması, ABD’nin ikna edilmesi ve muhtemel ağır kayıplara karşı kamuoyunun hazırlıklı olması” gibi gerekçeler ortadan kalkmıştır. İblisin arkasına takılanların, iblise medyun olanların nasihat ve söz dinleme temayülleri bile ortadan kalkmıştır. Gözümüzün içine baka baka evlad-ı vatana kıyanların kırıma uğraması farziyyet kesbetmiştir. Bu, bir savaş halidir. Gözünü, gönlünü, aklını ve iz’ânını Türk Milletine kapatmış ve iblisin müridi olmuş denaatin zemininde yaşayanlarla hangi “BARIŞ”ı konuşacaksınız?
Baksanıza, iblisi kendine “Mecnun” eden Leyla ne diyor? "Silah Kürtler’in sigortası" imiş… Haydi konuşun bakalım bununla “BARIŞ”ı?!..
Onun başında mı, emrinde mi, nasıl bir görevi icra ettiği meçhul Selahattin Demirtaş, "Arap’ın ordusu olacak, Türkler’in ordusu olacak, İsrailliler’in, Şiiler’in ordusu olacak, ama Ortadoğu’daki Kürtler’in silahı olmayacak. Onlar silahı bırakacaklar. Biz de militarizme karşıyız. Herkes silahlarını bıraksın bu iyi niyetli bir yaklaşımdır. Ama bütün dünyanın en büyük ordularını kurmak için Arap’ından, Fars’ından, Şii’sinden, İsrailli’sinden herkes silahlanırken Kürt halkına karşı ise boynunuzu bükün oturun demek de aymazlıktır. Biz her şey silahla çözülsün demiyoruz. Leyla Hanım da bunu ifade ediyor." Bu sözlerin sahibinde tokalaşmak ve “BARIŞ”ı konuşmak için uzatılmış bir el görebiliyor musunuz siz?..
İmralı İblisinin avukatı olmakla maruf ve meşhur Aysel Tuğluk: Yasaların bizim açımızdan meşruiyeti yok. Bu devlet hangi yasalarla Kürtleri yargılıyor. TCK, TMK, adı altında yürütülen yasalarla, yapılan yargılamalar, verilen hükümler... Bunların hiçbir meşruiyeti yoktur bizim açımızdan. Zaten sorunun kaynağı bu yasalardır. Arkadaşlarımız tutuklu değil rehinedir. Bu tutuklamalar, rehin alma operasyonlarıdır. Arkadaşlarımız rehinedirler, tutuklu değillerdir. Siz yukarıdaki sözlerde “BARIŞ” adına zekâ mahsûlü bir emare görebiliyor musunuz?
İmralı İblisinin talimatıyla milletvekili yapılan ve geçmişte devlete karşı silahlı mücadeleye girişen Dev-Genç’li Ertuğrul Kürkçü, Almanya’nın Hamburg kentinde, 30 Mart 1972’de Kızıldere’de öldürülen 10 teröristin anma etkinliğine katılmış ve Kızıldere’de güvenlik güçleriyle girdiği çatışmada öldürülen THKP-C’nin kurucusu Mahir Çayan’ın silahlı propaganda stratejisini hatırlatarak “Mahir Çayan, yıllar önce gerilla hareketi için ‘Öncü savaş’ terimini kullandı. Doğru bir tespit. Gerilla hareketi ne zaman başarılı bir şekilde birleştirilirse o zaman başarıya ulaşılacaktır.” Zırvasını döktürmüştür. Demokrasinin ancak şiddete başvurarak gelebileceği tezini savunan Kürkçü, Kürtleri ayaklanmaya çağırarak “Kürtler uslu dursa, demokrasi olur’ lafını da ahmakça buluyorum.” Hezeyanları ile zekâ seviyesini izhar etmiştir. Zekâ seviyesini ve Milletvekili kalitesini gösteren yüksek fikirlerini(!) döktürmeye devam ederek “Aleviler, Kürtlerden, Şafii’lerden korunmak için orduya sığındı ancak ordu 90 yıldır Alevileri katletti ve katletmeye de devam ediyor. Aleviler, Kürtlerin bu mücadeleden başarıyla çıkacağını söylüyorlar ve Kürtlere büyük görev yüklüyorlar. Ancak Kürt hareketi hepsini birden kaldıramaz. Bu yüzden Alevilerin de Kürtlerin yanında yer alarak bu özgürlük mücadelesine katkı sunmaları gerekiyor” Bu sözlerin çıktığı ağızdan “BARIŞ” sözü çıkacak yer bulabilir mi? Yumruk olmuş ve açılma istidadını kaybetmiş ellerle tokalaşabilir misiniz?
Görünen o ki, Kandil, İmralı ve onların siyasi temsilcileri ile müzakere ve mükâleme yapılamaz. Yüksek yerlerdeki rüzgâr oldukça sert esmeli gayrı. Bunlar te’dib ve tenkil edilmedikçe ne Türkler huzura erer, ne de Kürtler... Bizim tarihimizde Türklerle Kürtlerin savaştığı vâki değildir. Bu günkü çatışmanın ve silahlı mücadelenin tarihimizde karşılığı yoktur. Bu ayaklanma Marksist, Stalinist ve Faşist bir ayaklanmadır. Türklere de, Kürtlere de dayanılmaz acılar çektirecektir. Bu ideoloji nerede hâkim olduysa hep silahla hâkim olmuştur ve hâkim olduğu milletlere dayanılmaz acılar çektirmiştir. İnanmayanlar çevrelerine bir baksınlar. Çünkü hiçbir mukaddesleri yoktur. Hiçbir ilaha ubudiyetleri ve ahrete imanları bulunmamaktadır. Bu, böyle biline…
Bu günden tezi yok Kürtlerin akîl adamları, tasavvufî, dinî, ilmî ve irfanî geleneğin mensupları, kendi nesillerini ve evlâd u ıyallerini, bu iblisten uzak tutmalılar. Bunlardan kılavuz olmaz, olamaz. Kürtlerin meseleleri bunların rehberliğinde çözülmez, çözülemez. Bunların kan ve gözyaşından başka va’dedecekleri bir şey yoktur. Türk Devleti, barış adına ve kanı durdurmak için atması gereken adımları atmıştır. Kürt Anaları, “Beyaz Tülbentlerini” bu cinayet şebekesinin önüne atmalı ve bunların silahlarını teslim etmeleri için doğurup, büyüttüğü ve bu habis odaklara çaldırdığı çocuklarını teslim almalıdır. Ak sakallı Kürt dedeleri, pir-i fanileri ömürlerinin son demlerinde bir hayır işleyip bu kan ve gözyaşının dinmesi için bastonlarını bunların önüne dikmeliler. Kürt babalar silah zoru ile tehditle veya para karşılığı ellerinden alınan ölmeye ve öldürmeye programlanmış çocuklarının kolundan tutup bunların elinden almalıdır. Silahlar teslim alınır, kan ve gözyaşı durursa ondan sonra çözülemeyecek mesele kalmaz. Tedavi felâketten sonra yapılır. Bu Aziz Millet, otuz senedir böyle bir felâketi yaşıyor. Suriye’nin Kürdü kendi ülkesindeki meseleleri bizim vatandaşımızı (Türk-Kürt) katlederek çözmeye çalışıyor. İran’ın Kürd’ü kendi ülkesindeki meseleleri bizim vatandaşımızı (Türk-Kürt) katlederek çözmeye çalışıyor. Irak’ın Kürd’ü kendi ülkesindeki meseleleri bizim vatandaşımızı (Türk-Kürt) katlederek çözmeye çalışıyor. Kürt vatandaşlarımızın bu şenaat çetesine tâbi olmayanları, Suriye’li, Irak’lı ve İran’lı Kürdün meselesi ile benim ülkemin ne alâkası var diye bir düşünmeli. Düşünmeli ve ona göre en son kararını vermeli… Daha büyük acıların yaşanmaması için yapılmalı bütün bunlar.
Canımıza göz dikenlerin ocağına ateş düşer. Malımıza göz dikenlerin malları talan olur. Namusumuza göz dikenlerin namusları ortada kalır. Vatanımıza göz dikenlerin ayak bastıkları arz çöker. Zahirdekiler-batındakiler, dâhildekiler-hâriçtekiler, muvafıklar-muarızlar, uzaktakiler-yakındakiler ve cümle âlem ve ervah bilsin ki; BİZ BU VATANI VERMEYİZ! BU TOPRAKLARIN PAHASI HENÜZ TESPİT EDİLEMEDİ. SABAH-I HAŞRE KADAR DA TESPİT EDİLEMEYECEKTİR. NESLİMİZE YEMİNİMİZİ MİRAS BIRAKIYORUZ: YATAĞIMIZDA ÖLMEYECEĞİZ! KEFENSİZ GEZMİYORUZ. HİÇBİR HIYANETE VE APTALLIĞA FIRSAT VERMEYECEĞİZ! BAŞIMIZA O BELAYI GETİRENLER, NASIL BİR KATMERLİ BELAYI BAŞLARINA SARDIKLARINI GÖRECEKLER!.. GAFLETE DÜŞENLER DE BİLSİN Kİ, BU MİLLETİN HÂB-I GAFLETTE OLANLARA ZİNHAR MÜSAMAHASI OLMAYACAKTIR!
Mustafa Özarslan
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.