- 702 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Yan Komşum
Komşuluk üzerine yazdığım makale için bir teşekkür telefonu aldım. Ve yazımı sadece telefonda anlattıklarını aktararak devam ettireceğim. Ve okurum yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
“Bundan iki yıl önce eşimin tayini Kastamonu’dan İzmir’e çıkmasıyla bir anda kendimizi büyükşehrin tam merkezinde bulduk. Yıllardır hep küçük şehirlerde görev yaptığımızdan oraların sakinliğine, orada yaşayan halkın sıcaklığına,samimiyetine alıştığımızdan adeta İzmir’e geldiğimiz ilk anda bir boksörün ilk yumrukta nakavt olması gibi bizde eşyalarımızı indirip taşımaya başladığımız anda kapıcını asansörü kilitlenmesiyle nakavt olmuştuk.”
Eşim;
-Hayırdır çalışan asansör bizim eşyaları taşımaya başlamasıyla mı bozuldu?
Kapıcı;
“Hayır, yönetici eşya taşımayı yasakladığından kilitledim Eşyalar; insan gücü ile duvarlar çizilmeden çıkarılacak. Şayet merdiven dairesinin boyalarına taşıma esnasında zarar verirseniz onlar da tarafınızdan tamir ettirilecek.”
“-Bu durum karşısında iyice şaşırdık. Ancak yapabileceğimiz hiçbir şey yoktu. Bundan önce gittiğimiz kasaba ve illerde daha evi kiraladığımız andan itibaren yardımlaşma başlardı. Komşuların kimisi evin temizliğine yardım ederken kimisi de elektrik ve suyun açtırma işlemlerini yaptırırdı. Eşyalar taşınırken neredeyse bize hiç iş kalmadan tamamını taşırlardı. İlk gün hiç yiyecek hazırladığımı hatırlamam. O gün yiyecekleri bizzat ya komşuların kendisi ya da çocuklarıyla gönderirdi.
Taşındığımız ev üç bloktan oluşuyor her blokta da Kırk daire vardı. Toplam yüz yirmi daireden oluşan siteye giren çıkanların içerisinde sadece yaşlı bir amca kolay gelsin diyerek yanımızdan geçti.
Taşınalı tam bir haftayı geçmesine rağmen ne kapımızı çalan, ne girip çıkan, ne de selam veren vardı. Bu durum canımızı iyice sıkmaya başlamıştı. Ne yapalım da bizim burada olduğumuzu yeni taşındığımızı bildirelim derken, Eşim; “Kapıya büyük harflerle komşular biz yeni taşınan komşununuz.” Diye yazalım belki o zaman fark ederler de bize “Hoş geldiniz” demeye gelirler diye düşündük. Fakat uygulamaya koymayı sonradan uygun bulmadık. Başka bir yol bulmalıydık bunca kalabalık bir ortamda kaybolmaya razı olamazdık. Önce bulunduğumuz katta yaşayan aileleri girip çıkarken gözlemledik. Yaş ortalamalarını ve çocukların sayısını tespit etmeye çalıştık. Gayemize göre hazırlık yapacaktık. Bunları yaparken aradan tam bir ay geçmişti. O an’a kadar daha kapımız çalınmamıştı ve bu gidişle de çalınmayacak gibi gözüküyordu. Tecrübelerime göre bir insan ilk karşılaştığında karşısındakine selam vermiyorsa veya duruma göre uygun olan birkaç kelimeyi söylemiyorsa bir daha selam vermesi veya bir şeyler söylemesi çok zor oluyor.
Baktık ki yalnızlığımız devam ediyor, eşimin söylemesiyle bir gün evde hazırladığım kekleri de elimize alarak önce bitişik komşumuzun kapısını çaldık.
Kapının ziline bastık kapıyı on yaşlarında bir çocuk açtı.” İçeriden ;
-Kapıyı çalan kimmiş kızım.
-Bitişik daireye yeni taşınan amcalar.
Kızın babası ve annesi birden kapıda bitiverdiler.
-Buyurun ne istediniz?
-Hayır bir şey istemedik. Biz yan daireye taşındık da uygun görürseniz sizinle tanışmak istiyoruz.
Her ikisi de mahcup bir şekilde buyurun ortalık biraz dağınık ama kusura bakmayın.
-Ne kusuru efendim asıl siz kusura bakmayın biraz çat kapı oldu ama.
“Elimde ki kek tabağını evin hanımına teslim ettikten sonra gösterilen yere oturduk. Karşılıklı sohbet arasında neden hoş geldiniz demeye gelmediklerine mazeret buluyorlardı.
Çocuğunun biri üniversiteye giriş imtihanlarına hazırlanıyormuş, birinin finalleri varmış, bir de karıkoca çalıştıklarından ne komşu ziyaretine nede başka bir etkinliğe veya gezmeye gidebiliyorlarmış. Yani kendi telaşları içinde çok sayıda insanla bir arda ama birbirilerini tanımadan yalınız yaşayıp gidiyorlarmış.
Bizim bu yaklaşımımız onların hayata bakışını biraz değiştirdi. Komşuluk ilişkilerimizin gelişmesiyle bizim onlara yardımımız, onların bize yardımı sayesinde hayat daha anlamlı olmaya başladı.
Bu tavrımızı katta bulunan diğer komşularla da sürdürdük ilişkilerimizi hep olumlu yönde geliştirdik. Ancak birisi ile bırakın komşuluk ilişkisi kurmayı, selamlaşmayı bile geliştiremedik.
-Hülasa; Birbirini tanımayan, kapısı çalınmayan, ortamdan çıkıp büyük bir aile oluşturduk. İnanın dört yıl sonra oradan ayrılırken bugüne kadar çalıştığımız yerlerden ayrılışımızın en zoru oldu. Ama dostluklarımız yıllar geçmesiyle halen devam ediyor.
Komşuluğumuzun başlangıcında verici olmamız nedeniyle sonunda kalıcı komşuluklar,dostluklar elde ettik.” diyerek hikayeyi bana aktarmıştı.
Bizde komşularımızla ilişki kurmanın yollarını bulmalıyız…
FEVZİ GÜLTUNA-12.08.2012
YORUMLAR
Katların insanları bir birinden kopardığı bu zamanda , selam vermek bile bazen karşılaşırken...
Biz kazanmak için ilk adımı atalım kaybolmaya yüz tutmuş komşulukları ayakta tutabilme adına...
Güncelliğindeki anlamlı yazınızı kutluyorum...saygılarımla....