- 708 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
Mişş.... Mişşş!
Hani “egomuzu “ yenecektik, “ben” değil “biz” diyecektik. Yenemedik, diyemedik işte. Hep ön plana çıkmak istedik. Hiçbir şey olmadığımız halde her şey olduğumuzu sandık. Hatalarımızı doğru bildik, karşımızdakini dinlemekten ziyade kendimizi dinlettirmeye çalıştık. Megaloman olduk, kasıldık, tafra yaptık sağa sola. Sonunda kaybeden hep biz olduk. Ama yine de içimize sindiremedik kaybettiğimizi.
Hayatta; zorluklara direnememeyi, hep asalak yaşamaya meyil etmeyi, dürüstlükten kaçınmayı kar saymayı alışkanlık haline getiren insanlar arasında bulunduk; dürüstlüğü şiar edinmekten hep kaçındık. Neyi değiştirebildik ki, kafa yapısı işlevini yitirmiş yaratıklar arasında. Birilerine şirin görünmenin ya da rahatımızın tehlikeye girmemesi için el etek öpmenin kriterini yapmadık bile . Değişmeyen bir şey varsa o da; o da değişimin değişmediğini sandık.
Yadsımadık; kamufle yüzleri. Benliğimizdeki zafiyetlerden kaçınıp kendimizi karşımızdakinden güçlü kılmak dürtüsüyle,” ego” larımıza sarıldık. Ah, şu zavallılık…
Kanıksadık; metrodaki çantalardan çıkan kitap okuma numaralarının karşılıklı göz hapsinden kaçınma olduğunu. Sorsan bir cümlesini bile anlamazlarmış ya da yazarının neler çektiğini duyumsamazlarmış, umursamadık. Konuşurken ahkam kesilenlere boyun eğdik. Böbürlenmelere hep gıpta ettik ya da sineye çektik. Ah şu ukalalık..
Hani; gerçekleştirmek için bin bir şekle girdiğin, yalnız gecelerinde bitap düştüğün, içindeki o muhteşem tutkuyu, utkulu hale dönüştürme hayallerin. Ne oldu? Çekilen sıkıntılar kar mı kaldı? Değer miydi sınırsız sevgilerinin acıları? “ Yaradandan ötürü yaradılanı sev ” demiş yüce bir zat! Şimdiki koşullarda yaşasaydı basmaz mıydı kalayı!..
Lafı fazla uzatmadan gevelemeden, ego hastalığını ön plana çıkarmadan ; paragöz insanları, sahtekarları, düzenbazları, racon kesenleri, süslü fahişeleri, çok bildiğini sanan ama hiçbir şey bilmeyenleri, nankörleri, okumadan alim kesilenleri, mali hülya kurup şans oyunlarına dalanları, baş parmağı ile cep telefonlarında çek yapıp baba parası yiyenleri, kredi kartı batağında cebelleşenleri, sana acıyan zavallıları, çocuk yaşta racon kesenleri hoş görecekmişiz; geç te olsa anladık be dostum! Bir de mehtapsız gecelerin bile esin kaynağı olduğunu…
Okyanuslarda yüzmenin de bir asaleti varmış. Köpek balıklarına yem olsan da şanın kalırmış. Ama, b.klu dere de boğulursan; “ b.k. yoluna gitti bizim Niyazi derlermiş sana! “
YORUMLAR
Değerli arkadaşım, az çok hepimizi ilgilendiren konulara değinmiş sin. Bazı insanları ilk görüşte tanımak mümkün değil, zaman içerisinde açık vere vere arayı öyle bir açıyorlar ki, artık oluşan uçurumları kapatmak mümkün olmuyor ne yazık ki!
Bu durumda, kişiyi değiştiremeyeceğimize göre, ya olduğu gibi kabul edecek, ya da pılımızı pırtımızı toplayıp olabildiğince uzağa gideceğiz.
Yani; "ne şeytanı gör, ne salavat getir." diyen bilge kişiler ne doğru söz demiş.
Her kişi kendinden sorumlu olsa da çevreye verdiği maddi ve manevi zararı yine insanlar ödüyor.
Senin için iç dökme olan bu pazar yazını kutlar, daha çok yazmanı dilerim.
Tebrikler, selamlar...
Ayhan'cığım,merhaba..Yazına aynen katılıyorum.Fakat bu dünyanın bir düzeni var.Yüce Allah,cennet ve cehennemi yaratmış.Niçin? Allahın,buyruğu doğrultusunda yaşayanlar cennete,diğerleri ise cehenneme gidecektir..Yani, karekter ve kişilik bozukluğu olanları değiştiremeyiz..İçinde Allah verğisi,cevher olanlar hariç..Diğerlerine eğitimde vız gelir..Yani,bencil benciliğini,dalkavuk dalkavukluğunu, kibirli kibirliliğini, asalak asalaklığını vs.....yapaçaktır.. Bizler, doğru yerde durmalıyız.Ve doğru olmalıyız.Sevgili dosttum, "Kendi eğri olanın,gölgeside eğri olur." demiş atalarımız..Duyarlı yüreğine sağlık..Gönül ışığın sönmesin..Sevgi dolu selâmlar.Bu konuda karşılıklı görüşelim..
Hoş geldin Ayhan Abi,
Sözlerine katılıyorum. Çağımız ayrıştırma çağı. Birey bütün kuru kalabalığa karşın yalnızdır. Herkes kendi çamuruna boğulmuş, sona doğru koşuyor. Bu durumda insanlardan çok birşey beklememeyi öğrendik. Ama yine de karamsar değilim. Yağmurdan sonra açacak parlak güneşi beklemekte fayda var.
İnsanların içini bir Allah bilir bir de kendileri. Dışarıdan bakıp rüya gibi tabir edemeyiz onları. Hayat tecrübemizle insan sarrafı oldum diyebiliriz. Ama bu bile yanlızlaştırılmış insanoğlunu anlamaya yetmez. O yüzden herkesi kendi haline bırakmak galiba en doğrusu...
Değerli yazarım, tekrar hoş geldin diyor selamlar saygılar yolluyorum sana...
hani aslımızı asla inkar etmeyecektik ama malesef asıllarını inkar edendelerden oluyoruz bazen ve nereden geldiğimizi unutuyor başka kişiliklere bürünüyoruz sözler yazılar harfleri bile değiştiriyoruz türkçemizi kamufile ediyorlar işte .....yazan yüreğinize sağlık saygılarımla