- 1706 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Aşkın Ayrılık Manifestosu
Sol yanınızdan yangın ihbarları geliyorsa korkmayın!
Ve sakın itfaiyeye haber vermeyin.
Bitimsiz alevler içinde, üstelik rüzgâr her üflediğinde zehir sözlerin buz etkisiyle, harlanan bir ateşte yanacaksınız. Yüreğiniz bedeninize dar gelirken, evrene sığamayacaksınız.
İçinizdeki yangını belli etmemeye çabalarken, sevdikleriniz kalbinizin hıçkırıklarını görecek gözlerinizde. Susturmaya çalışmayın gözyaşlarınızı, nafile “ gözüme bir şey kaçtı” bahanesine de sığınmayın. Sizi iyi tanıyan dostlarınız bu söze gülecekler.
Ölüyorum sanıyorsunuz, süründüren bir acıdır oysa göğsünüzdeki ve hiç de isteyerek takmamışsınızdır, yaşanmışlığın küllerinden yaptığınız yıkılmaz sandığınız kaleye, siyah sancağı.
Gözyaşlarınız sebepsiz ve isyankâr çağlayacak, paniğe kapılmayın. Ve doktora başvurmayın, hiçbir ilaç iyi gelmeyecektir; bunu da bilin. Anti depresanlarla ayakta bile duramayacaksınız. Körü körüne bir serkeşlik içinde savrulacaksınız, bitik yüreğinizle.
Mutlaka sert bir rüzgârdır esen ve bakmamıştır, zeytin gözlerinizin hüsran dolu ağlayışlarına. Bir nevi azap yüklü bulut olup saçlarınızdan sicimle yağacaktır, uzunca bir süre; bu içsel konuşmaları artık hep yapacaksınızdır.
Kaçış olmadığından kemerlerinizi bağlayın ve rengârenk neşeli görünen haplardan da uzak durun.
Uçurum kenarlarında gezmeyin. Hadi çıktınız dinlemeyip, o halde üstünüze bir şemsiye alın.
Aşk ağlıyor ölümüne, sessiz olun ve lütfen saygı gösterin el âlemin matemine.
‘Sevmiyorsunuz bari saygı gösterin, özsaygınız niyetine.’
Evinizin duvarları üstünüze gelir, depremler olur, enkazında nefes alamadığınızı hissedersiniz. Başından sonuna değin aşkla yazılmış bir yazının finalidir sanki. Tahammül edemezsiniz kapının aralık duruşuna, üç nokta koymak ve ardınıza bakmadan çıkıp gitmek istersiniz, bu dünyadan.
Üç nokta ve üç harf değildir alt tarafı işte.
Alt tarafı canınızı almıştır… Azrail’den evvel birileri.
Kör testereyle, paslı makaslarla kesmiştir.
Acıtarak, kanatarak sökmüştür ayrılık denen cellât, ciğerinizi.
Sanki sevdiğiniz vefasızdan orada kaçış var gibi düşünürsünüz. Kıyamete dek susmak istersiniz, içiniz kan ağlayarak. Başlangıçta kabul edersiniz gururunuz yardımcı rol oynar. Hiçliği ve boşluğu model almamıştır ki ruhunuz, ne bilsin o muhteşem gururunuz. Ayaklarının altında paspas olmanız da fayda etmemiştir. Çok sevince o’nda yok olunduğunu da hissedersiniz. Aşk ibadettir değil mi? Ama ibadetiniz nafiledir.
‘Sen’ olamazsınız artık isteseniz de, çünkü o’sunuzdur.
Ve bundan böyle asla kendiniz olamayıp, ‘sen’ diye bir şey olmayacaktır.
Sokaklarda derviş olur gezer delirmiş bedeniniz, kan yaşlarınız dökülür ummana dönüşürsünüz, caddeler boyu. Görenler derbederliğe sadaka bir dua yapıştırırlar, alnınıza. İşiniz Allah’ a kalmıştır ve bitmişsinizdir, külliyen yalan yanışlarda.
Gözleridir mesela bakmak ve bir daha ve bir daha bakmak, bakabilmek; sonsuza dek o gözlerin ferinde ateşlerde yanarak ölmek isteyeceksiniz. Cehenneminde kıyamete dek alevlerin üstünde kalmak, yanmak isteyeceksiniz.
Nafiledir, sadaka niyetine dahi o son bakışı alamayacaksınız.
‘Aşk’ adı ihtişamlı fakat kendisi riyakârdır. Ten soyunup, ter gözeneklerinden şehvetle boşalan aşk, yaptıkları yapacaklarının teminatı olan, kişiliksiz aşk. Olmayan yangınları ulu orta savurup, tüm çiçekleri yakmaya ateşe vermeye çalışan sevimsiz, cani aşk.
Tüm sevenleriniz mutlaka eğlendirmek için minicik bir jest, mimik ve gülüşlerinizi yakalamak için çaba sarf edeceklerdir. İnanılmaz bir hevesle acıya yaslanmak ve acınızın göğsünde ağlamak; tüm yanlışları silip hafızanızdan en güzel karelerle, o’na ağlamak yanmak, haykırmak biteviye sarıldığınız ıslak yastığınıza nehirler dikmek isteyeceksiniz. Tüm hücreleriniz ağlayacak, bir daha görememe korkusuyla değil, artık sevmediğini düşündükçe volkanlar patlayacak içinizde. İşin kötüsü hiçbir doktorda şifası olmayacak, ya da yeryüzünde hiçbir mahlûkattan medet ummayacaksınız.
Acıyı çekmek için onulmaz bir çaba sarf edeceksiniz. Çünkü o’nun için çektiğiniz tüm acıları aidiyetinizin simgesi olarak düşüneceksiniz. Mazoşist devinimler yaşayacaksınız belki, üzülmezsem ihanet olur; diyeceksiniz. Aşk’a değil, sevdaya değil, sevilene değil, ‘o’ na duyduğum sevgiye ihanettir’ diyeceksiniz. Hiç yüzünüz gülmeyecek, etrafınızdakiler her fırsatta hayatın güzelliklerinden demetler sunacaklar.
Yemeyecek, içmeyecek, koklamayacak; hatta solumayacaksınız.
Ne ki; artık o’nsuz yaşamayacaksınız.
Sizin için yanan kalpleri görmeyeceksiniz. Aptallığınızdan değil, cehaletinizden değil, sarraf olmayışınızdan hiç değil.
O’nda, vefasız yüreğinde saplanıp kaldığınızdan, körlüğünüzden göremeyeceksiniz.
Rabb’inize sığınacaksınız. Tek yapacağınız bunca acıyı çekerken Rabb’inize havale edip, acınızın bitmesini dileyeceksiniz. Onun adaletine ve onun büyüklüğüne güveneceksiniz. Sevdiğiniz gitse de, istemediği sevginizle sırtında bir kambur gibi giderken götürse de helallik isteyecek; -aslaaa demeyin- hakkınızı helal edeceksiniz. Ahret de hesabım var; demeyeceksiniz.
Rabb’im iki cihanda da o’nun yüzünü bana göstermesin, diye dua edeceksiniz. Şehirler geçecek içinizden ve bir daha asla o şehre gitmek istemeyeceksiniz.
O film yeniden gösterime girse de asla yeniden izlemeyeceksiniz. Şahsi çıkarlarınızı düşünmeyeceksiniz. Sevdanızın gururundan yapacaksınız bunları, sevginizi görmeyen körlerle konuşmayacak ve zinhar duymayacaksınız. Zırıl zırıl çalsa da telefonunuz göre göre, bile bile açmayacaksınız. Rehberinizden sildiğiniz numarayı hemencecik tanıyacaksınız. Ezberlerinizden kurtulmaya ilk bu eylemle başlayacaksınız.
Yaşayacaksınız körü körüne, artık bunun nesine yaşamak denirse, idame ettireceksiniz yaşamınızı. Zor da olsa gülümsemeye çalışacaksınız. Tabii onun gülüşlerini asla unutmadan. Derin bir boşlukta sallanacak yüreğiniz ama başka yüreklere akmayacaksınız. Evren de hiçbir şey boşluğu kabul etmezken ve dolması gerekirken tüm boşlukların, hiçbir nehirde tek bir damla dahi olmayacaksınız.
Bu bitimsiz bir acının başlangıcıdır sol yanınızda tüneyen. Önünüzden hep onun kareleriyle dolu slaytlar geçirecek, inatla gözleriniz. Zaman denen ilacı alacaksınız, bundan böyle. Her gün; üç öğün sonrası.
365 ve 6 saat’in her salisesinde umutsuzca umudu gözleyeceksiniz. Ama umut artık bir Simurg kanadında uçup gitmiştir.
Bu yüzden debelendirmeyeceksiniz hassas kalbinizi, susturacaksınız asil hislerinizi. Anlamayan ve kıymet bilmeyenlere mehter takımıyla da serenat yapsanız, bin yıl anlamayacaktır. Aşkı öldürecek ve gömeceksiniz kimsesizler mezarlığına, yerini unutup deşmeyecek, asla dönüp ardınıza bakmayacaksınız.
Tabi o büyük aşkla yanmış kalbiniz, besleyip büyüttüğünüz sevginiz, yüreğiniz el verirse……
Neşe CÖMERT……
2 temmuz 2012
YORUMLAR
aşk üzerine kaleme alınmış güzel bir çalışma.
acısı derinlere yerleşmiş bir sevdanın ardında kalan yıkık virane bedenin ahvali,ayrıntılı biçimde resmedilmiş.Yazan, anlayan, en sade bir şekilde dile getiren sanırım kırılmış bir kalbi yürekten kutlarım.
Ama biliniz ki bu yazıyı ancak, yazıya konu olmuş,aşkı yaşayan anlayabilir.Zor bir aşkın yıkıntılarında kendini bulan yürekler bu yazıyı anlayabilirler.
Buraya konu ile ilgili bir şiirimi alıyorum izninizle.
Kendimi Gördüm
kimsenin kalmadığı eskimiş hanede,
derin bir sessizlik.
yarasalar tünemiş damlarına, pencereler açık.
çitler yıkılmış,
diken dolmuş bahçelerde bülbüller yasta.
incecikten yağan yağmurun, serinlik dolu hüznünde,
gönül yarasından yansımalar var.
yağmur damlalarının düştüğü çiçek yapraklarında,
gözyaşlarımdan esintiler gördüm.
kır çiçekleri solmuş, arılar üzgün, kuşlar gitmiş.
boy vermiş gevenler,
rüzgara seslenir, kurumuş dikenler.
sıcaktan bunalmış toprak, parça, parça yarılmış.
yazıda birkaç yalnız ağaç,
güne küskün, suya hasret kalmış.
koyun ve keçiler, umut kesmiş yeşilden.
rahmete susamış, kavrulmuş bu yerde,
hasretin rengini gördüm.
ardı sıra çakan şimşeklerde kızgınlık.
deli gibi akan sularda, büyük bir hırçınlık.
yıkılmış asırlık çınarlar, kökleri ortada kalmış.
yok olup giderken hayatlar, tükenir nice umutlar.
bahçeler ve bağlar çamura batmış,
heba olmuş emekler.
fırtınalı bir aşktan kalan, dayanılması zor zamanlar gibi,
selin ardında kalan yıkıntıların resminde,
yüreğimden kareler gördüm.
Mehmet Macit
03.02.2011
Seslendirme
06.01.2012