- 940 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
HİÇ BİRŞEY ESKİSİ GİBİ DEĞİL BURALAR DA
Hani eskiden kar yağardı buralara lapa lapa ve şairin dediği gibi adam boyu;gün sabahın
ayazın da gri,gece ay ışığın da lacivert olurdu ya ? Teknoloji paket yayını hızın da uğrardı ilçe-
mizin sayılı evlerine,yığılırdı mahalleli çoluk-çocuk sihirli cam kutunun önüne nefesler tutulurdu
,kimide çocukların atmosfere katkılarıyla...
Hani eskiden sevdalarımız vardı ya? Çoğu platonik,en azı yedi yıl,bir çoğu müebbet süren.
Volta atardık mahalle araların da,gecenin bir vaktide,yani en son dilimin de,yani evler bir bir
yummuşken gözlerini,gece uykuya dalmışken...Bir sokak köpekleri,bir de biz olurduk ara yerlerde;
ağzımız da en ucuzundan sigara,aklımız da O....
Kar habire yağardı üzerimize,yine lapa lapa ve bir kelebek edasıyla.Başımız da,omuzlarımız da biri-
kenlerle hayalet gibi gezerdik," Bir araba,bir ev,bir de Sibel,vay be...!" hayalleriyle sığınırdık
istasyonun sobası yanmayan daracık bekleme(me) salonuna.Elimizi,yüzümüzü yalarken soğuğun ayaz dili
yüreğimizi ısıtırdı,her birimizin gönlünde ki sevdamızdan habersiz sevgili..
Hani eskiden herkes buradaydı ya?Yani henüz Dadaşkent kurulmamış,Ilıca Aziziye olmamıştı.
Henüz dağılmamıştık tesbih tanesi gibi.Hayallerimiz de bile yoktu kaloriferli çok katlı az muhabbetli
,beton yığını evler.Bacalarımız da yazın süpürge otları biter,kışın tezek sobasından gri dumanlar
tüterdi.Birde mahalle mis gibi kartol yahnisi kokardı.Huzur,mutluluk,kanaat,komşuluk mahallenin her
zerresinde bir nabız gibi atardı.
Zenginlik lüks villalarla,son model arabalar,milyarlık elbiselerle ölçülmez," Oğlum onlar her gün muz
yiyireler !"vecizesiyle anlatılıdı.Yani aşağı-yukarı ayni halliydik.En zenginimizle bir muz’luk
mesafe kadar farkımız vardı.
Hani eskiden çermiye giderdik.Büyük çermik,küçük çermik,zincirli...Herbirinin ayrı bir şifası,
her birinin ayrı sefası vardı.Yeni havuza girenlerin çaktırmadan yüzlerine dikkatlice bakardık.Eğer
suya girdikten sonra gözleri kısılır,mayışırsa havuza işediğini fehmeder katıla katıla gülerdik.
En az 5-6 saat suda boğuşurduk,rahmetli Yusuf emi seri takonya atışlarıyla kovana kadar havuz da
çikmazdık.
Hani eskiden her oyunun bir mevsimi vardı ya?Aşşık,bilye,limon,itti-bitti ve daha bir sürü..
İlahi bir elle organize edilircesine her oyun mevsimin de yerini diğer bir oyuna bırakır ve ilçenin bütün
mahallelerin de aynı anda oyunlar yer değiştirirdi.Delikanlılık teke tek dövüşten öteye gitmez,yumruk
yerine bıçak çeken ayıplanır,dışlanırdı.
El-hasıl! Şimdi hiçbirşey eskisi gibi değil buralarda.Kar eskisi gibi lapa lapa yağmıyor
sinsi sinsi iniyor ğöğün bir yerinden.Ve şimdi buralarda soğuk ısırıyor adamı ta ciğerinden.Şimdi
sevdalar da eskisi gibi değil,günü birlik ve hayasızca buralarda.Delikanlılar kız gibi süsleniyor
küpe takıp,kaş aldırıyorlar;konuşurken kırk yerlerin den kırıtıyor,cıvıklıkta sınır tanımıyorlar
,öyle ki iki metre mesafeden hangisinin kız hangisinin oğlan olduğu anlaşılmıyor artık.Hele zavallı
kızlar..süslü biblo,ha kırıldı ha kırılacak;kandırılmaya teşne,ana olmaktan uzak,adam gibi adam görmeden
evlenip ve boşanıyorlar.Yani şehvetin adı şimdi ’Aşk’buralarda.
Şimdi hiçbirşey eskisi gibi değil.Tek-tük kaldık;yıkıldı tezek ve yahni kokan,ara sokakları da
köpek boğuşturtuğumuz,bacaların da kuş uçurttuğumuz,bilye,aşşık oynadığımız,sevda çektiğimiz mahallelerimiz
Şimdi ruhsuz ve soğuk binalar bakıyor tepemizden kibirle Ilıca’mıza.Onlarca komşu aynı kapıdan giriyoruz
bloklarımıza,ayrı dünyalar yaşıyoruz,bir birimizden habersiz.Çermikler mi ? Yok..artık çermik değil
,turisttik kaplıcalarımız var,bizim girmediğimiz,turstlerini bekleyen,soğuk ve samimiyetten uzak.
Şimdi hiçbir şey eskisi gibi değil...Ama biz 50’likler eskisi gibiyiz,yüreğimizle,hatıralarımızla
,gönüllerimizde ki platonik aşk’larımızla,kavi ve vefalı.Bir ayağımız mazide,dönüp duruyoruz pergel gibi,efkarlandığımız
kuytularında ağlayıp,güldüğümüz eski zaman aralığın da.