1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1219
Okunma
...
Gözyaşlarımı omuzlarına bırakıp gitmek istiyorum şimdi
Sana kim olduğumu söylemeden,arkama bakmadan
ağladığımı sana göstermeden
Seni çok özledim
Ama çok özledim
Çocukluğum!
-Ceyhun Yılmaz-
Çocukluk, her şeyden önce en temiz duyguları hissedebildiğimiz, bütün yalanlardan uzakta kurduğumuz bir dünya. Hayatın yalnızca bir evresinde gördüğümüz bir rüya gibi. Bugün geriye dönüp çocukluğumuza dair şeyleri düşündüğümüzde hafif bir tebessüm kalacaktır dudaklarımızda.
Sokak aralarında oynanan oyunlar, şehrin gürültüsüne rağmen teras katlarında yapılan piknikler, saklambaçlar, tasolar, yakan toplar…
Hiç yılmadan usanmadan oyunun akışına kapılıp kaçırılan akşam yemekleri ve hemen akabinde terli terli içilen sular. Balkondan aşağı sepetle salınan, lezzetine doyum olmayan salçalı ekmek. Geleceğe dair hayaller, büyük umutlar taşıyan ufacık eller.
Çocukluğu çok iyi anlattığı içindir galiba çok seviyorum Cahit Sıtkı’nın Affan Dede şiirini;
Affan Dede’ye para saydım
sattı bana çocukluğumu
artık ne adım var ne yaşım
bilmiyorum kim olduğumu
hiçbir şey sorulmasın benden
haberim yok olan bitenden
…
Kim bilir kaçımız isterdik geriye onu. Onu geri alabilecek imkanımız olsa hangimiz zorlamazdık? Küçükken büyümenin telaşlı hevesleri, büyüyünce küçük kalmanın özlemi.
Bugün ne oldu peki?
Çocuklarımıza bakınca gördüklerimiz ne kadar cazip kılıyor tekrar çocuk olabilmeyi. Sokaklar bomboş, bir zamanlar bakkal Osman Amca’nın sattığı gökkuşağı toplar filenin içinde tozlanmış, piknik yapılan teras katları kilitli,
çocuklarımız yalnız.
Ellerinde şeker olması gerekirken sigaralar, top tutması gerekirken bıçakların uçuştuğu korkunç ve karanlık bir devir şimdi onlar için.
Biz ne kadar masumuz peki onların bu durumundan?
Onlara böyle bir ortam ve böyle bir hayat sunan yine bizler değil miyiz?
Bugün eğer bir çocuk sokağa indiğinde top oynamıyorsa baş ağrısını bahane bulup onları dağıtan bizler değil miyiz suçlusu, sabrımızı zorladığı için onları tokatlayan, çok zararlı olduğunu söyleyip, öğütler verip hala yanında sigarayı püfür püfür tüttüren. Küfürlerin havada uçuştuğu bu atmosfere suçlu mu arıyoruz hala?
Sokak kavgalarına karışmış arkadaşlıkları, birbirleriyle savaş halinde çocuklarımız. Birbirini çekememeyi, hırsı, hayattan bezginliği görüyoruz her birinin yüzünde. Gözlerinde umuttan çok öfkeyi saçıyorlar. Ellerinde bebekleri kapı önünde ufak bir halının üstünde saçlarını iki kuyruk yapıp oynayan o kız çocukları yok şimdi. Birbirlerini gördüklerinde tahammül edilemeyecek sözcükler savuran, iki elini beline dayayıp tehditler, küfürler yağdıran çocuklar var.
Çocuklarımız yalnız;
Çünkü arkadaşlarından uzaklaştırıp, bilgisayarların başına kilitledik onları. Sonra suçu teknolojiye attık. Topluma karışmalarına izin vermedik. Daha isimlerini doğru düzgün telaffuz edemediğimiz İngilizce kelimelerle örülü bilgisayar oyunlarına teslim ettik onları. Tertemiz beyinlerini o en korkunç illetle kirletiyoruz; zamanı boşa geçirmeyi öğreniyorlar.
Çocuklarımız yalnız;
Çünkü sınırlarımızla boğuyoruz onları. Gözlerini korkuttukça her şeyi içlerine atıyorlar. Yanlış arkadaşlıklar kuruyorlar. Akranlarından çok daha büyük kişilerle sanal dünyanın çirkinliğinde kirleniyorlar.
Çocuklarımız yalnız;
Çünkü gönül kırgınlıklarına ortak değiliz. Yüreklerindeki o ilk sancılanmaya ortak olamadığımız için kalıcı yaralarla baş başa bırakıyoruz onları. Paylaşmaya izin vermediğimiz için bencilleşiyorlar.
Sonra mutsuz evlilikler, yanlış kararlar, telafi edilmeyecek bir gençliğe doğru yol alıyorlar.
Bugün eğer bir kız çocuğu ailesinden gizli balkondaki yığıntıların arkasında elinde sigarası iki de bir alnına yaslayıp kara kara düşünüyorsa,
Bugün bu çocuklar gerçek arkadaşlıkları reddedip sanal kirliliğe bulaşıyorsa,
Bugün bu çocuklar ellerinde bıçaklarla sokak sokak dolaşıp küfürlerle dehşet saçıyorsa,
Bugün bu çocuklar; küçük ellerini büyük pisliklere bulaştırıyorsa;
Masum değilsiniz,
Masum değiliz.
İlerde hatırlayıp güzel anılarını paylaşabilecek bir çocukluk her çocuğun hakkı. Onları bu haktan mahrum etmek ne acı!
Şimdi çocuklarımızı sahiplenip paylaşmayı, arkadaşlığı, sevgiyi onlarla yaşayıp,
oyunlarını onlarla oynamanın zamanı. Yalnız olmadıklarını kanıtlamamız gerek.
Onlar yalnız değil.
Hayatlarını, iç dünyalarını keşfe çıkmanın zamanı. Çocuk edebiyatını önemseyip onlar için güçlü ve güzel eserler yazmanın zamanı. Onları kilitli kapılar ardında değil, sonsuz aydınlıklara, temiz ve gelecek dolu dünyalara salmanın zamanı.
Büyüdükçe, yaşımız ilerledikçe en çok özlem duyduğumuz şey çocukluğumuz. En güzel oyunlarla süsleyip, en güzel şiirlerle hatırımızda kalan.
Ziya Osman, Cahit Sıtkı , Sezai Karakoç…
Her biri ne güzel anlatmış çocukluğu, ona duyulan özlemi…
Ama ben en çok Cahit Sıtkı’nın Affan Dede şiirini seviyorum;
…
Bu bahar havası, bu bahçe;
Havuzda su şırıl şırıldır.
Uçurtmam bulutlardan yüce,
Zıpzıplarım pırıl pırıldır.
Ne güzel dönüyor çemberim;
Hiç bitmese horoz şekerim!
Güzel ve unutulmaz anılarla dolu bir çocukluk, bütün çocukların hakkı. Bütün çocuklar özel ve hepsi birer aydınlık bir gelecek.
Onları sevmek ve sınırsız dünyalarını paylaşmak hepimizin görevi.
Çocuklar;
Yalnız değilsiniz.
Biz varız.
10.08.2012- Nuray KAÇAN