- 581 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Doyumluk değil ; Tadımlık...
Çok değil ; Bir ay öncesiydi. Abimlere gitmek üzere yol almıştık annemle. henüz gece olmamıştı akşamın o karanlık ufkunda yürüyerek ilerliyorduk.
Annemle güzel sohbetlerin yanı sıra biraz gülüyor biraz da geleceğim için kuşkuya düşmüş annemi incelikle izliyordum. Gökyüzü sakindi herkes evlerine çekilmişti. Yavaş ve dışardaki temiz havayı iyice çekiyordum içime ciğerlerime bastırmak isityordum , sanki bir daha o denli temiz bir havaya rastlayamayacakmısım gibi çekeduruyordum. Ay ışığının ’ Ben geliyorum ’ uyarılarına uyan herkes yuvalarına koşmuş kapı bacalarını örtmüştü. Ve bunun yanında geceye uğurlanan güneş bize karanlığı ikram ediyordu.Bazen gökyüzüne bakarak ne kadar devasal bir şey olduğunu ne kadar mucizevi olduğunu düşünerek tekrar gözlerimi yeryüzüne daldırıyordum.Uzunca yol ne yok ki ? Bir mahallesi çok sessiz bir diğer mahallesi cıvıl cıvıl olan Torbalı...
Sessizliğinden ürperdiğimiz , kalabalığından zevk duyduğumuz Torbalı... Abimin evi uzak olduğundan hep arabalarla giderdik fakat o gün farkllığı tercih etmiştik ikimizde ve yürüyerek gitmeye karar vermiştik. Dar fakat uzun bir sokağa saplandık . Etfarta tek ses vardı ; hiç hazetmediğim ’cırcır böceği’ . Sanki beynimin içine girmiş ve kulak zarını patlatacağım der gibi dürtüyordu beni. çok rahatsız olmamın yanı sıra iki elimle kulaklarımı kapattığımı hatırlıyorum. neyseki adımlarımız bizi ileriye götürmüştü gittikçe geride kalan o kötü ses beni sokakların ardındaki o gizemli ve bir o kadar da sessiz yollara sürüklemişti...
Yürürken bir çiftin avaz avaz bağırdığına şahit olmuştuk, birbirlerine bağırmları çok ilgimi çekmişti. birbirlerine (kız daha fazla olma şartı ile) bağırıyor, argo kelimeler kullanıyor ve küfür ediyorlardı. Kızın sesi çok tiz olması yanı sıra az önce ’pencere pervazına takılmışçasına’ öten cırcır böceğinden bir farkının olmadığının kanaatine varmıştım . Evet evet kesinlikle varmıştım. Annemin :’ Bakma , ayıp ’ laflarını kulak ardı etmiş onları göz ucuyla sakince izliyordum... Kızı tanıyordum liseden bir arkadaşımın arkdaşıydı . Sanırım oda beni tanımış olmalı ki az önce yaptıklarının büyük bir hata olduğunu ve ben gidene kadar susma rolüne geçmesi gerektiğini anlamıştı. Tahmin ettiğim gibi; geride kalan çiftin tekar kavga ettiklerini duyabilyordum. Görmediğim güzellikleri görüyordum o akşam yürürken ; Asmaların binaları yeşillerle süslediğini, bazı binaların göz alıcı renklerle boyandığını bazılarının ise renksiz olduğunu, kedilerin bizi görerek kaçacak delik aradığını ve birçok şey... Gittikçe abimin evine yaklasıyorduk . Batıdan gelen o sert rüzgar açık kahverengi saçlarımı sürüklerken gözleriminde yaşarmasına sebep oluyordu. Koca dört katlı bina abim üçüncü katta yaşıyorlardıdu. Merdivenlerden çıkmak ağır gelsede kendimizi üçüncü kata çıkarabilmiştik. Kapıyı çaldığımızda üç yavrumun (yiğenlerimin) sevinçli gözlerini görebildik .Hepsini öpmek üzere eğildim ve hepsine küçük bir buse kondurdum. İçerde yiğenlerimle vakit geçirmenin tadını çıkarırken abimin anneme neden yürüyerek geldiğimizi sorduğunu duyabiliyordum.. Yengemin yaptığı o nefis yemekler karşısında durabilmek ve lezzetini tatmamak kesinlikle olmazdı :) yemek yedikten hemen sonra yengem bizi uzun geniş ve hemen hemen Torbalının her yerinin grebileceğimiz ,eşsiz manzaralı balkona davet etmişti . Herkes koyu kızıl (çay) içeceğini eline alıp ardı gelmeyen sohbete dalmıştı... Ve tabi sonra gitme vakti gelmişti.Abim bizi götürmek üzere hazırlandı yavaş adımlarla aşağıya indik . Abimin üst komşusuyla aşağıda karşılaşmıştık. Çiftçi olan bu adam görünüşü dilleri yakabilecek derecede küçük ve yeşilimsi biberlerinden bir tanesini abime uzattı .Sonra eve yollayacağından söz etti. Abimin :’ doyumluk değil tadımlık olsun’ deyişi çok ilgimi çekmişti ve iyi geceler dileklerimizi dileyerek oradan ayrılmıştık
Çok güzel bir gece olması yanı sıra keyifli bir güne elveda demek üzere yatağıma uzandığımda ve gözlerimi kapatıp tekrar açtığımda yeni güzel bir güne merhaba deyişimi hatırlıyorum... :) sevgiler
İpek ÇİÇEK