- 1037 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Eşitle beni aşkınla yüreğine
Toprak kokusu, buğday kokusu; toprakla karıştıkça daha farklı duyumsadığım ter kokusu… hasat zamanı güneşin sararttığı yeryüzü emek kokuyordu. Çatlamış toprağa, yağmurun ayak sesleri gökyüzünü yırtan yıldırımlarla müjdelenmişti. Damlaları bekleyen, susayan toprak… Tohumları çatlatıp tekrar ve tekrar hayata doğacak olan karanlık bilinmez bir deniz…
Sonbaharla sararan ölüm toprağın koynuna sığındıkça ve üşüdükçe gökyüzü daha bir kararmıştı dünya. O sarı sıcak günler, tere bulanan ve terli ellerle heykelleşen emek artık bacalarda tütüyordu. Emeğin o leziz hazzı kana karıştıkça çocukların yanaklarına koşan kanla lapa lapa coşmuştu kara bir kış. Pencerelere dokunan kış üşüyen toprağa kalın bir manto giydirdikçe daha bir ıssızlaşmıştı yalnızlığım. Şimdi ıssızlık donuyordu eriyen kış damlarken bacalardan… dünyanın çok daha bir ilerisindeydi ruhum. Sanki kıtalar paramparça olmuştu ve ben dünyanın en dip kıyısında unutulmuştum.
Toprağa karıştı tohumlar… yeni bir bahar çatırdadı hayata. Merhaba kardelen…
Nasıl bir döngü bu? Her şey bir şeyle eşitlenirken, benim kalbimde daha bir derinleşen ve eşitsiz kalan ruhum. Boğuluyorum…
Yorumsuz kaldıkça ruhum.
Bahar yağmurla, toprak tohumla kaynaşırken nedir bu ıssızlık? Hadi anlatsana nedir bu? Ruhumu parçalayan testeremsi korkular kemirgenleştikçe yüreğimi ayırıyor benden bu savaş. Yüreğim anneden çocuğunun zorla kopartılıp alınması gibi kopartılıyor ve ben eşitsiz kalıyorum.
Eşitle beni aşkınla yüreğine.
Kopart karanlığın hükmündeki esir yüreğimi.
Dursun içimi kemiren bu keskin dişler…
…
Yasemin YILMAZ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.