- 560 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Olimpos Günlükleri Kayıp Taç Bölüm 5
BÖLÜM 5: ORİCALCHUM TAŞI
Ahmet ve Miray böyle bir sesi hangi varlığın yaptığını anlamak için pencerenin önüne koştular. Gördükleri çok farklı bir yaratıktı. Çok korkunçtu. Aynı büyük bir aslana benziyordu. Ama aslandan biraz farklıydı. Aslanın karın bölgesinden çıkmış iki büyük kanat vardı. Aynı bir yarasanın kanatlarına benziyordu ama aslanla doğru orantılı olarak daha büyüktü.
Mantikor. O bir mantikor dedi Miray. Evet o bir mantikordu. Büyük, korkunç bir mantikor. Mantikoru gören insanlar korkudan sağa sola kaçıyorlardı. Ne yapacaklarını şaşırmışlardı. Ama mantiikor insanlara saldırmıyordu. Sanki bir şey ararmış gibi sağa sola bakıyor ve etrafı dağıtıyordu. Yanından geçen insanlara bile dokunmuyordu.
Pek dost canlısı gibi değil. dedi Ahmet.
Genelde öyledirler. Ama şuna bak sanki bir şeyler arıyor. dedi Miray ve sonra da elini havaya kaldır ve değişmeye başladı. Artık daha az önce gördüğü küçük bir çocuktan daha farklıydı. Bu sefer genç bir kadına dönüşmüştü. Uzun, siyah, kıvırcık saçlı, uzun boylu, güzel bir kadın. Gözlerinin rengi farklıydı biraz: Gri. Sağ elinde bir savaş mızrağı, sol elinde ise bronz bir kalkan vardı. Ahmet’’e dönüp
Sen mantikorla savaşa böyle mi geleceksin? dedi. Haklıydı. Ahmet de elini kaldırdı ve değişti. Onun dönüştüğü yaşlı bir adamdı. Uzun, düz, beyaz saçları olan, yine uzun ve beyaz sakallı, kaslı ve yeşil gözlü biriydi. Elinde de büyük ve güzel bir kılınç vardı. Ahmet’’den biraz(!) farklıydı yani.
Değiştikten sonra ikisi okulun dışına çıktılar. Mantikor hala ortalığı dağıtıyordu. Ahmet yaratığa
Hey! Aptal şey, hemen buradan git. Yoksa seni küçük bir soğan gibi doğrarım diye bağırdı. Mantikor o sırada küçük bir binayı yıkmıştı. Ama bina boş gibi duruyordu. Ahmet’’in seslerini duyunca kafasını ona doğru çevirdi. Yerden yıktığı binadaki taşlardan birini alıp Ahmet ve Miray’’a doğru fırlattı. Miray, Ahmet’’i hızlı bir hamleyle itti ve kendisi de sağa doğru atladı.
Biraz daha dikkatli olsan daha iyi olacak
Tamam. Biraz daha dikkatli olurum dedi Ahmet ama bu Miray’’a pek inandırıcı gelmiyordu.
Mantikor, aradığı şeyi bırakıp Ahmet ile Miray’’a doğru koşmaya başladı. Miray hemen elindeki mızrağı mantikora doğru fırlattı ama mantikor mızraktan kurtuldu. Onlara doğru koşmaya devam ediyordu.Yanlarına yaklaştığında Ahmet kılıcıyla yaratığa saldırdı. Fakat mantikor pençelerini sanki bir kılıç gibi kullanıyor ve Ahmet’’in kılıç darbelerine karşılık veriyordu.Miray, çevik bir hareketle mantikorun altından geçip mızrağını almak için koşmaya başladı. Mantikor, onu fark etti ve sol arka ayağını ona doğru salladı. Miray onun saldırısına karşılık veremedi ve yere düşüp yaralandı. Ahmet, mantikora doğru sert bir hamle yaptı ama mantikor bu hamleyi de savuşturdu. Onlar ne yaparlarsa yapsınlar mantikor onların her hamlesini savuşturuyordu. Birkaç dakika daha böyle devam etti. Sonra Miray, mantikora bir hançer fırlattı ve onu sağ ön ayağında vurdu. Mantikor bağırmaya, acı içinde çığlık atmaya başladı. Mantikor bağırırken Ahmet de aynı ayağına kılıcını batırdı. Mantikor biraz daha bağırıp yere düştü.
Mantikor yere düşmüştü ama Miray da hala yerdeydi. Ahmet, Miray’’ın yanına onu kaldırmaya gitti. Ona
Hey! İyi misin? diye sordu.
İyiyim. Yaratıklarla savaşta böyle şeyler olur kafana takma
Kafana takma mı? Sınıf arkadaşım bir mitolojik yaratık tarafından yaralanıyor. Bu tam kafaya takılacak bir şey.
Ahmet ile Miray konuşurken mantikor aniden ayağa kalktı. Ahmet kılıcını çekti ama mantikor onların üzerinden atlayıp gitti. Koşarak daha önceden yıktığı binanın içine girdi. Birkaç dakika sonra çıktığında ağzında büyük yeşil bir taş vardı. Galiba aradığı şey oydu. Ahmet, mantikorun peşinden gitmek istedi ama arkadaşını bu halde bırakamazdı. Yapacak bir şeyi yoktu. Ahmet mantikor bakarken arkasından bir adam onun omzuna dokundu ve
Mantikor bir şey aldı mı? diye sordu.
Şey.... Evet yeşil bir taş aldı.
Olamaz. O oricalchum taşıydı.
Özür dilerim. Engelleyemedim. Siz kimsiniz?
Ahmet bu soruyu sorunca adam onlara doğru baktı ve
Zeus ve sen de Athena’’sın
Sen de Poseidon’’sun dedi Miray. Evet bu adam; uzun boylu, siyah, uzun saçı ve sakalı olan mavi gözlü biriydi. Sağ elinde ise Poseidon’’un işareti olan üçlü yaba vardı. Poseidon
Siz bu okulda mı okuyorsunuz? dedi
Evet ikimizde
Gerçekten mi? Ben de. Adım Osman dedi ve orijinal haline dönüştü. Osman; orta boylu, siyah, kıvırcık saçları olan, siyah gözlü biriydi. Ahmet ona
Evet seni galiba ilk gün görmüştüm deyip kendi haline dönüştü. Miray da kendi haline dönüşüp
Arkadaşlar tanışma faslını yarıda bıraksak da beni Olimpos’’a götürseniz dedi.
Olimpos’’a gitikllerinde Miray odalardan birine girdi ve
Burası bizim için tıbbı bakım odası burada iyileşmemiz sağlanır. Ben burada otururken sizde toplantı odasında beni bekleyin dedi. Ahmet ve Osman da öyle yaptı ve toplantı odasına gittiler. Yerlerine oturdular. Ahmet, Zeus’’un tahtına; Osman da Poseiduon’’un tahtına oturdu.
Odada Miray beklerlerken Ahmet
Osman, o taş neydi? diye sordu.
Oricalchum taşıydı. Atlantis’’den gelen efsanevi taş.
Kayıp şehir Atlantis mi?
Evet. Su altına gömülen mükemmel şehir.
Peki, bu taş niye bu kadar önemli?
Atlantisin sular altına gömülme hikayesini bilirsin. Çoğu insana göre Atlantis’’i suyun altına göme o taşın gücüydü.
Nasıl?
Bak, oricalhum taşı saf gücü temsil eder. Ama tek bir yan etkisi var. İnsanların nefislerini köreltir.
Peki, mantikor bunu neden istiyor?
Büyük ihtimalle Kronos için. Ama Kronos oricalchum taşını nasıl kullanacak, hiçbir fikrim yok.
Onlar bunları konuşurken Miray da içeri girdi. O da kendi tahtına oturdu. Athena’’nın tahtına. O taht diğğer tahtlara göre daha sadeydi. Gümüştendi ve üzerinde Miray’’ın kolundaki baykuş dövmesine benzeyen bir baykuş motifi vardı.
Yaran iyileşmiş gibi gözüküyor dedi Ahmet.
Biraz daha iyi. Siz ne yapıyordunuz?
Oricalchum taşı hakkında konuşuyorduk ve Kronos’’un bu taşa neden ihtiyacı olduğunu dedi Osman. Miray da
Bence açık. Diğer titanları uyandırmak için büyük bir güce ihtiyacı var. Bu yüzden taşa ihtiyacı var
Ya da daha büyük bir şey için... diye karşılık verdi Ahmet.
Daha büyük mü? Ne olabilir ki? dedi Osman.
Bakın size garip gelebilir ama tarih öğretmenimiz bizim hakkımızda bir şey biliyor. Bana okulda bir Olimposlu daha olduğunu söyledi ve ben de sizi buldum. Bunları söyledikten sonra beni bir şey hakkında uyardı...
Ne hakkında? dedi Miray. Çok meraklanmıştı.
Sizleri çabuk bulmam gerektiğini çünkü zamanımın daraldığını söyledi. Ve bir de titanların elinde ilk savaşta olmayan büyük bir güç olacağından bahsetti. Bence bu yeni gücü oluşturmak için taşa ihtiyaçları var
Daha büyük güç ne olabilir? diye sordu Osman. Ama ne Ahmet ne de Miray buna cevap veremedi. Titanlar, zaten çok güçlüydü. Bir de ordularına daha güçlüsü katılırsa onlarla baş etmek neredeyse imkansız olurdu. Ahmet ve arkadaşları o büyük gücü oluşturmadan Kronos’’u durdurmaları lazımdı. Ama nasıl? Daha yerini bile bilmiyorlardı.
Günlerden cuma olduğu için bugün Olimpos da kalmaya karar verdiler. Nasıl olsa hepsi için özel bir oda vardı.
Ahmet, odasından içeri girer girmez kendini hemen yatağa attı. Çünkü çok yorulmuştu. O kadar yorulmuştu ki yattıktan 5 dakika sonra uyuya kaldı. Ama korkunç bir rüya onu rahatsız etti.
Rüyası yine ilginç bir yerdeydi. Ama burası diğerlerine göre daha güzeldi ve o kadar korkunç değildi. Diğer mekanlardan farklı olarak Ahmet en azından Güneş’’i görebiliyordu. Ama yinede bu içini rahatlatmıyordu. Çünkü Ahmet’’in son altı aydır gördüğü hiçbir rüya normal değildi. Biraz daha dikkatli baktığında buranın bir ada olduğunu gördü. Çok güzel bir adaydı. Çok güzel evler yeşil ormanlar, şırıl şırıl sular akan büyük çeşmeler ve daha bir sürü harika şey vardı. İnsanın içini ferahlatıyordu.
Ahmet tam olarak nerede olduğunu anlamaya çalışırken birden gökten bir şeyler yağmaya başladı. Ahmet ilk başlarda bunun yağmur olduğunu düşündü ama yağmur değildi. Yağmur damlalarından daha büyüktü ve yeşil renkteydiler. Aynı oricalchum taşlarına benziyorlardı. Evet, galiba bunlar oricalchum taşlarıydı. O zaman bu ada da Atlantis olmalıydı.
Ahmet çevresine baktığında bazı insanlar gördü. İnsanlar oricalchum taşlarına bakıyorlardı. Ama onlara dokunana garip bir şeyler oluyordu. Gözleri yeşil renge dönüyor ve yüzlerinde sinsi bir gülümseme oluyordu.
Sonra aniden görüntü değişti. Ahmet yine bir adadaydı. Ama Atlantis kadar güzel değildi burası. Ahmet birkaç dakika daha dikkatli baktığında buranın Atlantis’’e çok benzediğini fark etti. Aman tanrım! Burası Atlantis’’ti. Ne olmuştu buraya böyle? Ormanlar kaybolmuş, çeşmeler harap olmuştu. Bunun sebebi oricalhum taşları olmalıydı. İnsanları kötülüye sürükleyip bencilleştirmişti. Ahmet yukarı baktığında bir sürü ejderhanın uçmakta olduğunu ve hepsinin Atlantis’’i harap ettiğini gördü. Ahmet okuduğu bir şeyi hatırladı: Ejderhaların ikinci kuşağı Atlantis’’de başlamıştı. Yani oricalchum taşları cansız organizmaları canlandırabiliyordu.
Ahmet bunları düşünürken Atlantis suyun altına batmaya başladı. Ahmet, insanların çığlık attığı ve korkarak kaçtığının gördü. Ama hiçbiri birbirine yardım etmiyordu. Çünkü hepsini oricalchumun kötülüğü sarmıştı.
Ahmet uyandığında artık anlaması gerekeni anlamıştı.
KRONOS BÜYÜK VE GÜÇLÜ BİR VARLIĞI UYANDIRMAK İÇİN ORİCALCHUM TAŞINI KULLANMAK İSTİYORDU.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.