- 2985 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Son Bahar Kavuşma Mevsimi
Sonbahar hüzün mevsimi, düşen sarı yapraklar, uçup giden göçmen kuşlar, dallarından koparılan meyveler...
Bir öğretmen için sonbahar, umut ve sevgi mevsimidir, kavuşma mevsimidir. Okullar açılır, öğrencilere kavuşulur, hasret biter.
Güzel bir sonbahar mevsimi, sıcak bir eylül sabahı, yine okul yolundayım. Yürümüyorum sanki koşuyorum. Çünkü okulla yeni tanışan minimini öğrencilerim okul bahçesinde beni bekliyorlar. En az benim kadar sabırsız olduklarını tahmin etmek zor değildi. Açılış törenin bitiminden sonra yüreğim gibi kıpırtılar içinde olan öğrencilerime kavuştum. Uzun bir tanışma faslından sonra sınıfımıza girdik ve derslerimize başladık.
İlk günler yılana benzeterek ’S’, kelebeğe benzeterek ’K’ ler çizdik. Ama hepsinde ne zaman okuyacağız telaşı vardı. Bir gün çok sıkıldıklarını hissettim ve biraz canlandırmak için ’bugün bu alıştırmaları bitirirsek size yarın fiş vereceğim ’dedim. Arka sıralardan Ozan, parmak kaldırdı, ben fişe sevindiğini düşünürken ’fatura da verecek misiniz, öğretmenim ’ demez mi...Soru çok hoşuma gitmişti. Bir taraftan da utandırmıştı beni. Çünkü fişin ne olduğunu açıklamamıştım.
Öğrencilerimle birbirimize iyice alışmıştık artık. Derslerimiz daha güzel ve eğlenceli başlıyordu. Ama Gökçe’de bir gariplik vardı. Yoklama yaparken adını söylediğimde ’buradayım’ demiyordu. Nedenini sordum cevap alamadım. Annesi okula geldiğinde anladım sebebini. Gökçe, o kadar benimsemiş ki okulu ve beni, soyadını ’Bulut ’olarak değiştirmiş. Yani benim soyadımı almış. Gökçe Bulut’u,’ Gökçe Oktay’ yapıncaya kadar epey uğraştık. Öğretmenliğin en güzel yanlarından biri öğrencileri tarafından sevilip benimsenmek olmalı.
Artık yavaş yavaş okumaya başlamıştık. Panodaki elmalarımız gittikçe kızarıyordu. Her gün bir öğrencim ’okuyorum okuyorum ’diye giriyordu sınıfa. O günlerin birinde meslek hayatımın en özel anılarından birini yaşadım. Özürlü bir kızım elini aldığı kitabı okuyarak geldi masama. Çok heyecanlıydı. Kitabı bırakıp birden boynuma sarıldı. Bir yandan da ’okuyorum öğretmenim ’diyordu. Yüzüne baktım, sevincine ortak olmak amacıyla, ağlıyordu. Okuyamaz demişlerdi çünkü daha önce kendisine. Azmin ve sevginin zaferiydi bu.
Yine o günlerin birinde ilginç bir olay daha yaşadık. Hâlâ anımsadıkça gülerim. Öğrencim, Nasreddin Hoca’nın torunu olduğunu kanıtlamıştı, pratik zekasıyla. Ozan, her gün çantasında bir şeyler getirir, acıkınca yermiş. Bir teneffüste çıkarmış yiyeceklerini, tam yiyecek Mert gelmiş gelmiş yanına ve bir oyun oynamayı teklif etmiş.Kabul etmiş o da.Ozan karga, Mert tilki.Koşarak gelmiş tilki, ’karga kardeş o güzel sesinizle öter misiniz? Özledim sesinizi.’ Karga iltifata dayanamaz masalda olduğu gibi, ’gak gak’ diyerek bırakır beslenmesini masanın üstüne. Kurnaz tilki alır, kaçar ve bir güzel yer ne varsa. Sınıfa girdiğimde karganın (Ozan’ın) gözleri dolu dolu arkadaşı tilkiyi (Mert’i) şikayet etti bana. Ne söyleyeceğimi bilemedim. Dışarı çıkıp çok güldüm. Yaptıklarının yanlış olduğunu anlatırken bile ne kadar zekice olduğunu da düşündüm, hep.
İşte böyle güzel ve özel günler yaşarken yeni olaylar, yeni sevgi gösterileri, yeni duygularla karşılaşıyordum. Hafta sonları sürücü kursuna gitmeye başlamıştım o günlerde. Beni annesiyle konuşurken duyan Dilara bir gün okula kumbarasıyla geldi. Masaya bırakıp kumbarayı ’Öğretmenim, kursa gideceğim diye yorulma, bu paralarla kendine şoför tut.Ben size sonra yine getiririm para.’ Dedi. Epey düşündüm. Ne dediğini anlamaya çalıştım. Anlayınca da kızımı sarılıp öptüm. Benim çok yorulduğumu düşünüp kendince bir yol bulmuş tombiş kızım.
Saf, temiz kalpleriyle düşündüklerini açıkça söyleyen öğrencilerim her zaman bana ışık tutmuşlardır. Yaşadığım binlerce anı içinden birinci sınıflarla paylaştığım minik olaylar yüreğimde saklıdır.
Sonbahar kavuşma, yaz ayrılma mevsimiydi benim için. Artık dört mevsim yok hayatımda. Şimdi hep kışı yaşıyorum. Çünkü emekli bir öğretmenim artık. Yüreğimde öğrencilerim, gözlerimde kar taneleri.
YORUMLAR
Hüzünle okudum değerli meslektaşım.Ne güzel hatıralar ne güzel duygular.Kutlarım sizi kutsal bir meslekten yüzünüzün akıyla ayrılmak.Geride sadece anıları bırakmayıp, yüzlerce kaliteli insan yetiştirmenin haklı gururunu taşıyorsunuz.ÇOCUK KALİTELİ İNSANIN ELİNDEN GEÇERSE İNSAN OLUR.
sağlıcakla huzurla kalınız.