- 1349 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
K.Han
Yorgun savaşçılarız, yenilgiler eskitti bizi
Gülten Akın
K.Han
Bazı acılar anlatılmaz yalnızca yaşanır. Bazı sözler vardır ki, söylenmesine bile lüzum yoktur. Ben senin kederini içimde hissediyorum. Değiştiremediğim gerçekler var. Senin gerçeklerin de bunlardan biri. Bütün bunları yazmamın sebebini biliyorsun. En azından ben bilmeni dilerdim..
’Özgürlük anarşidir’ demiştin. Özgürlük senin hayatın, benim yüzleştiğim... Ben kötü bir devrimciyim. Oysa hayat benden daha iyilerini bekliyor. Devrim konusunda senden öğrenmem gerekenler var. Hayatımın bazı noktalarında benim de yenilikler yapmam gerekiyor. Sanırım küçük adımlarla başlıyacağım. Aniden denize atlamak beni korkutuyor, ben ırmaklarda sınayacağım cesaretsizliğimi.
K.Han...
Biliyorsun ki insan yazdıkça kendisiyle yüzleşiyor. Yazmak çoğu zaman kapanmış hesapları yeniden kurcalıyor. Kabuk bağlamış yaraları acımasızca kanatıyor. Ben tek düze günleri katledebiliyorum örneğin, sen geceyi yaşanılası bir düzeye sürükleyebiliyorsun. Çıtayı yükseltmek için okumalı, okumalı ve bazen de yazmalıyız. Oysa ben sustuğum zamanları da seviyorum. Hani diyorum ya; ’Nereye kadar efendim!’ Gülümsediğini hissediyorum...
Böyle dik durmayı nasıl beceriyorsun anlamıyorum. Bunu nasıl başarıyorsun! Hayata rağmen hayata teslim olmamak bende endişe uyandırıyor. Hayatla inatlaşmadım bugüne kadar. Ama sen ona adeta meydan okuyorsun. Sonunda haklı çıkacağımı bildiğim için ben hayatı yokuşa sürmeme kararı aldım. Ama yokuş yukarı koşanlara da gıpta ediyorum. Ben şiirleri bile okşayarak okuyorum. Bu devler masalında bir cüce gibiyim. Sesimi duyurabileceğimden emin olamıyorum...
Sen kendimle olan iç hesaplaşmam adına muhattabımın yine kendi ruhumun suya yansıyan aksi olduğunu söylemiş, kendime mektuplar yazmamı istemiştin. Ama böylesi daha kolay. Her şeyin kolayına kaçmakta muhteşemim. Bu kez seninle yüzleşmek istedim. Zorluklardan çok yoruluyorum artık. Her şeyi basite indirgemek daha az yük taşıyor hissi uyandırıyor bende. Hayatı net olduğunda daha iyi idrak ediyorum. Ki ben sahiden yorgunum! Yenilgilerimin üşengeç olduğunu söylemiştim sana geçen gün. Deneme ve yanılmalarım sonunda pes edip beni kraliçe ilan ettiğinden beridir artık çok da kasmıyorum kendimi. Akışına bırakmak denilen karmaşayı seviyorum. Aslında anlatmak istediklerim bunlar değil! Anlatamadığım ne kadar cümle varsa onları dikkate almalısın...
Susmak hakkında benden daha çok şey bildiğinin farkındayım. Evet susmak kendini güvende hissettiriyor. Korunaklı bir havası var. Ama bazen sana da olmuyor mu? Dilin kurumuş gibi, sanki bir ırmaktan geriye kalan çatlamış topraklar dimağına batıyor gibi.. Yahut bir dilin neslinin tükenmesi gibi, konuşacak alfabeyi kaybetmiş gibi... Susmak zor bir meziyet
K.Han...
Sustuğum kadar konuşsaydım belki de her şey bambaşka bir atmosferde seyredecekti.
Ayrıca benim sustuğum zamanlar şairler susmuyor. Şairler her zaman vefakar bir dost. Konuşmadığımız zamanlarda, geçmişten gelen bir ses bizi asla yalnız bırakmıyor. Bir bakıyorsun Cansever Edip olmuşsun. Bir sonraki gün Didem Madak. Sonra ne zaman göğe baksam Turgut Uyar. Kafka Milena’ya benim için yazmış o mektupları. Ben hepsi oluyorum, sen hepsi oluyorsun, onları okumuyorsun, beni okuyorsun...
Senin anarşi, bizim gibilerin hayatında kutsal sayılıyor. Kutsal olduğu için korumaya alınmış bir sanat eseri. Anarşi kelimesini yüksek sesle söylediğimizde, insanların bunaltıcılığından kaynaklı bir gereklilik kipi almıyor mu? Hani o darlandıran, kabulsüz oldukları için hiçbir değeri sindiremeyen sinir bozucu ve sinsi insan bozması topluluklardan kaçmak istediğinde yeni yeni devrimler kurgulamıyor muyuz? Kendisiyle yüzleşmek bir insanın yapabileceği en hakiki devrim. Ve devrimlerin yadsınamaz bir gücü var. Kabul görmediği kitlelerde gözle görülen bir eksikliği ve esrikliği var. Onlar bir adım geriden takip ediyor hayatı. Bir gün öncesinin gazetesini okumaya benziyor savları...
Birileri hep eleştirir, birileri hep kınar. O birileri hiç tükenmeden durmaksızın çoğalır. Birileri birileri için yaşamadığını söyler. Oysa herkes birileri için bir şeyler yapar, birileri için üzülür, birileri için katlanır, birileri için kahrolur. Doğrucu Davutsan, Ademliğini asacaksın darağacına. Kibrini sallandıracaksın ayyukta. Çok bilmişliğini çarmıhlara gereceksin. Sonra hiçlik için yollar kat edeceksin. Yolları arşınladıkça yeni ülkeler keşfedeceksin. Ama kaşifim diye de havaya girmeyeceksin! Neticede bir hiç olduğunun bilincinde ayakların yere sağlam basacak ama boşlukta olduğunu da es geçmeyeceksin. O boşluklar değil midir bize kendimizi durmadan hatırlatan. Hani yenilmek.. Yılmadan, yeniden yine yenilmek.. Daha güzel, daha harikulade yenilmek. Küstah bir zamanın, acınılası anlarında delirmek de insanlıktandır...
Ölüm insanlığa verilmiş bir muştudur. Ben onur derim, sen kurtuluş. Yaşadığına hayıflananlar ölümü bir seçenek olarak görebilirler. Yarın kurtuluş istemeyeceğimin garantisini asla veremem. Lakin ben biraz gaddarım. Ölümün ruhumuzu yücelttiğini düşünürüm. Yaşamak kadar ölmekte içimizde raks eder. Erken ölenlerin tek bahtsızlığı az vesilede bulunmalarıdır. Sen ölümle daha içli dışlı olabilirsin. Ama onunla kimin daha önce sevişeceğini kim bilebilir? Sana reva görülen hayat budur, benim paha biçtiğim başka... Bunu engelleyebilecek bir gücümüz elbette yok. Günü geldiğinde bizde koynuna sokulacağız toprağın. Lakin savaşmaktan caydığın yerde -evet hakkım var darılmalıyım! Alınıyorsam bu vazgeçmişliğinedir. En çok senin pes etmemen gerektiğini söylüyorsam, bil ki senin hayallerinin hayal olmaktan çıkıp gerçeğe öykünmesi sebebiyledir. Mani olamıyorsan, dene! Denemek bir bakıma çabalamaktır. Çabalarsan ihtimal vardır. İpin ucunu bırakırsan uçurtmayı yakalamayı nasıl düşünebilirsin? Gökyüzü senin, uçurtma senin, renk senin, özgürlük senin... Gökyüzü hayatındır! Uçurtma sen! Renkler senin yaşayacaklarınsa, şunu unutmamalısın; bu dünya yalnızca siyahtan ibaret değil...
K.Han...
Ümitli sözleri sevdiğini biliyorum. Ahkâm kesenlerden nefret ettiğini de! Ben sana başka bir şey diyeceğim. Karşına çıkmış olmam veya karşıma çıkmış olman yahut karşımıza dikilen bütün bu gerekçelerin bir sebebi var. Tesadüf diye bir şey yoktur. Biz bir zaman diliminin herhangi bir parçasında denk geldiysek birbirimize, inanıyorum ki birimizden birimizin hayatı değişsin diyedir. Benim göremediklerimi sen işaret et! Senin reddettiklerini ben diretirim. O gözleri güzel bakan kız çocuğu için bir süre acı çekmeye değer, ne dersin?
Ayrıca yalnızlık sağlığa zaralıdır; çıldırtır! Elinden geleni yapmalısın..
Varlık yokluktan gelir ve sonra yine ona döner. Hayatı bir kumar gibi yaşamaktan vazgeç!
Bir kapı kapandığında kaç vaha kurur insanın yüreğinde? Tüm bunların cevabı sende...
Sen doğruyu biliyorsun. Sen hissediyorsun. Benim bu aşamada senin yanında olmam yalnızca sana güç verir. Fakat o saydam düzlüğe çıkmak için gerekli olan cesaret senin yüreğinin içindedir! Çıkar onu..
Nina Simone senin için söylüyor; kulak ver...
’yusufçuk güneşe uçuyor, neden bahsettiğimi biliyorsun, değil mi?
kelebekler neşe içinde, neden bahsettiğimi biliyorsun
günlerin bittiğinde huzur içinde uyumalısın
işte bundan bahsediyorum
işte yeni bir şafak
işte yeni bir gün
yeni bir hayat benim için
ve ben iyi hissediyorum...’
fulya/ağustos2012
YORUMLAR
İnsan, en çok sustuğu zaman konuşurmuş. Bir de mektuplarla.
Güzel bir iç dökümü olmuş mektubun sevgili Fulya.
Tebrikler...
Fulya CODAL
Hoşgeldiniz Emine hanım, teşekkür ediyorum
sevgi ve saygıyla..
Klasik yazılarından biri. İç seslerin şaha kalkıp, filmsel figürler reel ile ilişkilendirip, ruh halini determine eden ayıraçlardan fazlasıyla kullandığın sık elenmiş ama bütünlükten kopmayan güzel bir deneme olmuş.
Ayrıca bir önceki araf yazından bahsetmek istiyorum ki, fazlasıyla sıradışı cümleler kullanarak güzel bir öykü yazmıştın. Gurbetteki guguklar da bu güzelliğini tebrik ediyordu.
Kalemin kuvvet bulsun...Rabbim güç versin sana....
Hürmetle ablacım...
Fulya CODAL
Deneme değil bi kere mektup bu mektup! :))
bu mektubun hikayesini bilmiyorsun.. anlatırım..
gurbetteki guguklara selamlar :)
eyvallah güzel kardeşim peksican..