- 1063 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
YOLCULAR
Kendimi çok uzun ve sonu bir türlü gözükmeyen ,camları is tutmuş eski bir trenin vagonlarında yolculukta hissediyorum. Yorgunluktan ve uykusuzluktan baygın vücudum,islerle dolu sağlamlığı tartışılabilen paslı camlara gövdesini yaslayarak,o bir türlü içinde tatmin olamayan BABA şefkatini bu yolculukta buluyordu.Bu trenin her vagonunda çok başka hayatlar çok başka hikayeler yolculuktaydı,yanlarında eskimiş klasik bavullarıyla birlikte eski klasikleşmiş acılarını taşırlardı bu uzun yolda... Kim bilir hayat onlara hangi yüzünü göstermişti,kim bilir hangi kötülükler sarıp sarmalaşmıştı bitap gözlerini... Bu tren acıdan her türlü nasibini almış,her türlü kötülükten payını çıkarmış ve her türlü mutluluktan mahrum kalmış o BÜYÜK insancıklara özeldi sanki. Çok tuhaf ama ,insanlar alışmıştı bu düzensizliklere,artık onlarda çözmüşlerdi bu adaletsiz düzenin oyunlarını.Hiç bir tepkileri yoktu bunca asılsız oyunlara.Evet Evet ! alışılmıştı her şey. Artık gözyaşları bile akmıyordu o kan çanağı olmuş gözlerden. Yalnız yol boyunca aklıma takılan hep şu oldu ; ’’Biz bu hayatın kötü adamlarından kaçacak kadar korkak mıyız ? Yoksa tam tersine mutluluğun peşinden gidecek kadar cesur muyuz ? ’’ Açıkcası en zoruydu bunun cevabını vermek. Defalarca sordum kendime,defalarca beynim bu soruyla tokatladı beni. Bir yandanda içimdeki geveze susmuyordu tabi ; ’’ Hadi seda hadi seda hadi söylesene ne oldu korktun mu ? hadi söylede kurtul ’’ ... Ne acı ki söyleyecek ter bir şey bile yoktu o an hafızımda. Tüm harfleri birleştirsem belki ’’bilmiyorum ’’ çıkardı dilimden ama nafile,cevabını bildiğim bir soruya susmak beni zaten en başından korkak yapmıştı. Sustum,yeri değildi şimdi bunu söylemenin elbet gelirdi zamanı. Her şeyi unutup saniyesinde daldım yeni düşler kurmaya,evet gidiyorum buralardan evet,her şey çok güzel olucak. Biliyorum işte,kalbim temizdir benim doğdu içime,derken birden göz kapaklarım akşam olunca çekilen perdeler gibi kapatmıştı etrafı. Artık simsiyahtı her şey... Ve martı seslerinin;’’ Günaydın Seda uyan’’ sesleri kulağımda çınlarken ,göz bebeklerime işleyen güneş,beni bir saniyede parlak sarılığıyla büyülemişti.Ve artık tren çalmıştı zilini,haydi bakalım al eline evini seda,bitiş noktasına geldik ! Sırayla vagonlarımızdan çıktık,usul usul indik o büyük merdivenlerden. Artık çok başka bir dünya vardı gözlerimizde,kırmızı halı yerine çok başka hayatlar serilmişti yerlere.Adımlarımı yavaş yavaş ama hevesle atıyodum. Tam karşımda simit satan bir ihtiyar vardı,acıktığımı o ana dek anlamamıştım ,ne garip.Belkide anlamsız kuruntularım yüzünden,beynimi yemek tıkabasa doyurmuştu beni ! İhtiyar ,aç olduğumu anlasa gerek hemen taptaze bir simit uzattı,yamalı cebimden bozuklukları çıkarırken diğer elimlede o nefis kokulu simitimi aldım. İhtiyar bir tabure çekti kenardan ve başladı meraklı gözlerle bana bakmaya kulak tırmalayıcğı bir sesle ; ’’ Hadi evlat,kimin kimsen yok mu ne işin var burda,neden geldin buralara ’’ diye ,cevabını bilemediğim en çok korktuğum soruyu bana yöneltti. Adeta o nefis simit bir anda boğazımdan geçmek bilmeyen bir taş oldu kaldı kursağımda. Ve işte en kötüsü,içimdeki geveze yine baş yormaya başlamıştı ; ’’ Hadi seda şimdi tam vakti söylesene nereye kadar kaçıcaktın gerçeklerden hadi söyle,korktuğunu söyle,her şeyden korktuğunu kaçtığı hadi durma ’’ ! İhtiyar,sesinin tonunu yükselterek tekrar sordu ; ’’ Evlat iyi misin ? Korktuğun,kaçtığın şey de nedir ? ’’. Yavaşca ihtiyarın yüzüne döndü bakışlarım ve dilimden dökülenler ; ’’ Artık yeri ve zamanı geldi sanırım,gerçekleri söylemenin yeri ve tam vaktiydi. Bizim gibi insanlar hiç bir şeyden korkmaz ihtiyar,hiç bir şeyden kaçmaz.Ama illa buraya neden geldiğimi merak ediyorsan söyleyeyim ; Biz mutsuzluk kentinde ikamet ederken arada sırada o biriktirdiğimiz umutlarımızla,mutluluk kentine seyahetlere çıkan yolcularız. Hepsi bu ihtiyar,beni buralar getiren tek şey bu...İhtiyar şaşkın ve yorgun gözlerle yüzüme baktıktan sonra ; Burası son durak evlat,hoş geldin hoş geldin ! dedi...Ve o an anladım ki mutluluk bana kocaman açmıştı kollarını,artık sevgi selinin doruklarındaydım.’’ Hoş bulduk ,hoş bulduk’’ !
Seda ÇAKMAK