- 1536 Okunma
- 23 Yorum
- 0 Beğeni
Komşum mutluysa ben de mutluyum
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Zeynep, içinde devamlı su durmaktan yer yer küf tutmuş bakracı eline aldı. Çiçeklerine gelişigüzel dökmeye başladı. Oysa çiçeklerini hiç böyle sulamazdı. Onları okşar gibi bütün yapraklarını yıkayarak sular, sararmış yapraklarını, diplerindeki otlarını sökerek sulardı. Sanki bu haline çiçeklerde şaşmış gibi, tepelerine haşince dökülen sudan boyunlarını büküyorlardı.
Boşalan kova elinde, tahta bahçe kapısına kadar yürüdü. Tekrar geri döndü. Sabahtan beri gide gele yol etmişti komşusu Cennet Gelin’in evini. Nasıl etmesin? Cennet, doğum yapmak için kapatıldığı odada üç gündür dışarıya çıkartılmadan bir esir gibi duruyordu. Bu durum Zeynep’in çok canını sıksa da ev halkına bir şey diyemiyor, sessizce suya gelmiş gibi gelip kapalı perdelere bakıp bakıp gidiyordu. Dese ne olacaktı ki?
…/…
Zeynep’le Cennet, altı ay arayla evlenmişlerdi. Evleri karşı karşıya olmasına rağmen birbirlerine istedikleri zaman gelip gidemiyorlardı. Zeynep’in evinde su olmadığı için, günlük su ihtiyacını Cennetlerin evinden alıyordu. Böylelikle, Cennet’le olan dostluğunu pekiştirmişti. Çok dertliydi Cennet Gelin çok!
Nasıl dertli olmasın ki? Kayınvalidesi, kayınpederi, eltisi, kaynı, görümcesi ve eltisinin dört çocuğu ile aynı evi paylaşıyordu. Yaşı küçük olmasına rağmen bunca kalabalık ev halkının yemeğini yapar, çamaşırını yıkar, ineği sağar, üstelik üç ay hamile kalamadı diye de eltisi tarafından kısır lakabıyla çağrılırdı.
Cennet, evde yalnız olduğu zamanlar da Zeynep’le dertleşir, bunca yükün altından nasıl kalkacağı hakkında yardım isterdi. Aslında Zeynep’in durumu da Cennet’ten farklı değildi. O da evindeki aksi ve tembel kocası yanında, bir de akıldan özürlü kaynıyla uğraşırdı. Öyle bir illetti ki kaynı, odasının temizlendiği gün çığlık çığlığa sokaktaki insanları eve çağırıp, “Yengem benim eşyalarımı çaldı!” diye herkese şikâyet ederdi. Onun bu hareketine içerleyip odasını temizlemediği zamanlar da ise, “Gelin görün Zeynep Yengemin pisliğini. Evi ..k götürdü” diye ortalıkta nara atardı. Şaşkındı, çaresizdi Zeynep, tıpkı Cennet Gelin gibi…
Cennet’in görümcesi, her işine kusur bulan evde kalmış bir kızdı. Bazı günler canı öyle sıkılırdı ki, yengesinin dayak yemesi için, yaptığı salatanın kenarına bir parça dolanmış kıl koyar, o kısmı da kardeşinin önüne doğru sürerdi. Kıl çatalına takılan koca, sorgusuz sualsiz Cennet’i döverdi. Kayınpederi ise, buzdolabına koyulmuş yemekleri gece kalkıp yer, kapaklarını da yenmemiş gibi üzerine kapatırdı. Kaç kez öğle yemeğinde dolaptan eli boş dönünce kahrolmuştu Cennet. Bütün bunları iki candan komşu oturup konuşur, bir çözüm bulmak için çırpınırlardı ama nafile… Zeynep, Cennet’in gönlünü almak için;
—Canını hiç sıkma Cennet, görümcen kocaya, kayınbaban mezara gidince eltinle de yolları ayırır rahata kavuşursun. Ya ben ne yapayım? Aklı kıt kayınla ömrüm geçecek. Böyle giderse yakında akıl hastanesi bile kurtaramayacak beni.
—Öyle diyorsun Zeynep de, gel gör ki sabır taşı çatlamak üzere. Nasıl dayanacağımı bilemez oldum. Hele şu eltinin kısır lafları bitti ama şimdi de soysuz köpek demeye başladı. Doğurduklarımın ikisi de kız oldu ya, onunkilerin dördü de oğlanmış, ben sülalenin soyunu kurutacakmışım bu gidişle.
…/…
Zeynep ani bir kararla bakracını sallaya sallaya Cennetlere gitti. Serçe parmağından daha ince akan çeşmenin altına bakracı koydu. Perdeleri kapalı pencereye gözlerini dikti. Bir süre seyretti. Onun için dua etti. Nereye kadar? Tam üç gündür o odada kapalıydı arkadaşı. Onun çektiği acıların aynını çekti bir an yüreğinin derinliklerinde. Ah keşke bir kez olsun o odaya girip arkadaşına sarılsa, diliyle destek olamasa bile gözyaşları ile destek olsaydı. Ama olamıyordu. Kapıları hep yüzüne kapatıyorlar, onun su almaya gelmesine bile ters ters bakıyorlardı. Sonun da dayanamadı Zeynep, akşam yemeği için ocakta kızartma yapan Cennet’in görümcesine, “Meryem, o gelin kaç gündür ağrı çekiyor, Allah rızası için onu bi hastaneye falan götürseniz olmaz mı?” Meryem, çok acayip bir söz duymuş gibi, hışımla Zeynep’e dönüp kaşlarını çattı “Sen aklını falan mı oynattın Kız Zeynep! Doktor hastane de neymiş? Namahrem diye bir şey var bilmiyor musun? Nerden bilecen aklın bir karış havada çünkü! Köy ebesi var içerde, anama dokuz çocuk doğurtmuş yengeme bir çocuk doğurtamayacak mı?” diye azarladı. ‘Senin aklın da yerin yedi kat dibine kaçmış hiç çıkmaz artık oradan’ dedi Zeynep ama içinden. Yoksa bu patavatsız kızla kavga etmesi mümkündü. Onunla kavga etmek istemiyordu. Çünkü ne söylerse söylesin anlamaz, her sözüne bir kılıf uydururdu. Cennet için kaç kez kavga etmişlerdi Meryem’le ama sonuç hep aynıydı. Meryem’in tek yaptığı; tahta kapıyı arkasından süryüleyip su almasına izin vermeyerek cezalandırmasıydı. Diğer komşularının evinde tulumba vardı ve suları içmek için elverişli değildi. Bütün mahalle içme sularını Meryemlerin sicim ipi gibi incecik akan çeşmelerinden sıra ile doldururlardı.
Zeynep sabahı zor etmişti. Aklı, komşusu Cennet’te idi. Sabah erkenden testisini alıp tekrar Cennet’in evine gitti. Daha çeşmeye bile bakmadan pencereye baktı. O da ne? Pencerenin kapalı perdesi açılmıştı. Aklına gelen bin bir soru ile elindeki testiyi nasıl attığının farkına varmadan merdivenleri ikişer üçer çıkıp hayata çıktı. O kadar heyecanlıydı ki kapıyı bile çalmayı akıl edemeden hemen açtı. İlk işi karyolada yatan arkadaşına bakmak oldu. Çok solgun ve yorgun görünüyordu. Ama mutluydu.
—Gel arkadaşım gel, sonunda oğlum oldu, dedi gülen gözlerle Cennet.
Zeynep öyle duygulanmıştı ki, sevincini nasıl ifade edeceğini bilemiyordu. Cennet’e sıkıca sarılıp gözyaşı döktü.
—Komşum mutluysa ben de mutluyum.
Emine UYSAL /06.08.2012
YORUMLAR
Sayın arkadaşım.Toplumun kanayan bir yarasına daha parmak basmışsınız.Ben erkek çocuk, kız çocuk konusunda bilgilerimi paylaşmak istiyorum.Belki bilmeyen arkadaşlarımız vardır.Şimdi eskiden diyeceğim ama hala daha var.Bazı ailelerde kadının erkek çocuk sahibi olmasının suçu hep kadına yüklenirdi .Maalesef hala daha öyle suçlanıyoruz.
Bu durumdan tamamen erkek sorumludur.Kadının bir yumurta hücresi vardır ve cinsiyeti yoktur.Fakat erkek spermleri erkek ve dişili olmak üzere i,ki cinstir.spermler çok hızlı hareket eden hücrelerdir.hangi cins sperm hücresi önce yetişir de yumurtayı döllerse doğacak çocuk o cins olur.
Örneğin dişi bir sperm hücresi öne geçti ve yumurtayı döllediyse,çocuk kız olur.Erkek sperm hücresi yetişip o döllediyse yumurtayı, çocuk erkek olur.Burada bütün yük babadadır.Kadının burada hiç bir suçu yoktur.
Yazdığınız yazı çok güzeldi sayın Emine kardeşim.Daha güzel yazılarınla karşılaşmak dileği ile. selametle kalın.Kutlarım.Başarılarınızın devamını dilerim.
KADIN SONUNDA MUTLUDUR VE BİR ERKEK EVLAT DÜNYAYA GETİRMİŞTİR.
KOMŞUSU MUTLU OLUNCA ODA MUTLUDUR.
YAZININ ANA TEMASI DA BUDUR.
suzan çelik tarafından 8/9/2012 4:07:51 AM zamanında düzenlenmiştir.
Bir öyküye birden çok toplumsal yarayı yedire yedire
mutlu sona bağlamak....
Kurgunun kadınsılığı mı demeliyim ki.
Mekan her yer olabilir. Doğu, Güneydoğu, Ege...
Cehalet mekan ile sınırlı değil nihayet.
Ama umut da öyle :)
Net vuruşlar,
hassas dokunuşlar ve duru anlatım.
Ustacaydı kısacası.
Kaleme beğenim ve saygım ile
tebrik ederim.
Emine sultan senin öykülerin hep içimizde saklı duran tanıdık çığlıklar ve şefkatler gibi...
Anlatımına hayranlıkla...
Tebrikler..
Emine UYSAL (EMİNE45)
Çok sevgimle Mehtap...
Kutluyorum Emine Abla. Öykülerini arar olmuştu gözlerimiz. Sevgiler.
Emine UYSAL (EMİNE45)
Bu aralar hiç yazasım yok, bu da zorlama ile yazıldı. Belli değil mi?
Sevgiler...
Aynur Engindeniz
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgiler...
Şükür ki sonu mutlu bitti; ben okurken ne yalandiyeyim sonunu böylebeklemiyor, bir talihsizlik, bir ölüm bekliyordum; çünkü bu tarz yaşayışlar haladahamevcut ülkemizde, hemde doğusu, batısı , kuzeyi, güneyi ayırmadan, her bölgemizde, her sosyalsınıf içinde mevcut maalesef; ancak bu anlatılanları okuyunca 50 li yaşlardakilerin daha çok hatırlayacağı o evlerdesuyun olmadığı günler, yıllar geldi aklıma, ve bir hanede birden çok ailenin (kardeş olsa da ) yaşadığı görüntüleri düşündüm de, içim fenalaştı...
Hala böyle imkansızlıklar içerisinde, hala kendisi dede olup da babasının yanında yaşayan, daha doğrusu sığıntı aile babası, dedesi ! varülkemizde
işte bizim insanımızın bu yanını kimse anlatmaz, özellikel yönetenler, bir adam evlenir, çoluk çocuk sahibi olur amaişi gücü olmadığı için büyük aile ecburiyetizorlamasyla birlikte yaşar babasıyla, kardeşleriyle...
Sosyal açıdan irdelenecek bir nefis ve manidar yazı okuttunuz, okuması ve düşünmesi gerekenler bu tür yaşayışı tevekkel yapımıza bağlar ve onlara karşı çıkıp, sokaklara dökülüp haklarnrımızı aramadığımız için içlerinden gülerek, dıştan da sırtımızı sıvazlayarak tevekkel toplum olduğumuzu anlatırlar...
Saygı ve selamlarımı bıraktım...
Emine UYSAL (EMİNE45)
Öyküye gelince; bu tür yaşamları, hep doğuda yaşanıyor sanır birçoğumuz. Oysa batının kırsalında da bu tür yaşam şekli hala devam etmekte.
Sadece kırsalda olsa iyi, giderek illerde, ilçelerde bile kendini hissettirmeye başladı.
Şöyle ki,birçok aile, çocukları okusun diye her yolu deniyor. Dershane, özel öğretmen, vs vs... çocuk liseyi zor bitirip üniversite sınavını kazanamıyor, dolayısı ile okuyamıyor. Bir mesleği de olmayınca al sana vasıfsız bir işçi.
Hem de el bebek gül bebek büyütüldüğü için elinden iş de gelmiyor. Hangi işi bulsanız nafile, çocuk çalışmıyor.
Yaşı geldi deyip bir de evlendirilince, al başına püsküllü belayı. Oğlan kendine bakamazken bir eşe nasıl bakacak? Son çare ailesi ile birlikte oturması.
Doğal olarak kavga şamata eksik olmuyor ve sevginin bittiği gibi evlilikte bitiyor.
Hadi bu kesim sokağa döküldü hakkını aradı diyelim, kimden alacak olmayan hakkını? Kime başvuracak?
Çok iyi tanıdığım bir kadın, kocasının uyguladığı şiddetten bıkıp Kadın sığınma evi denen kuruma sığındı. Ve ağzından dinledim; orasının berbat bir yer olduğunu, dört çocuğu ile birlikte çok hasta olduklarını, kimsenin kendileri ile ilgilenmediklerini söyledi. Mecbur kocasına döndü. Bunu hak bilen koca, şiddetine kaldığı yerden faiziyle devam etti.
Şimdi ben o şehirden taşındım ne halde bilmiyorum. Sadece bir kadın mı? onlarcası var...
Teşekkürler Güneri Bey, saygılar...
Emine'ciğim heyecanla sonuna kadar okudum, eyvah kötü bir son mu diye, çok şükür güzelmiş.Bizler nedense sonların hep mutlu bitmesini istiyoruz.
Sürükleyici anlatımın aldı götürdü beni, tebrikler canım, güne yakışan bir öykü.Selam ve sevgilerimle.
Emine UYSAL (EMİNE45)
Çok sevgimle...
Emine UYSAL (EMİNE45)
çok sevgimle...
Emine UYSAL (EMİNE45)
çok sevgimle...
Canım benim kaç gündür net kesintisi yüzünden pc giremiyordum bildirilerime yeni bakabildim yazın beni eski günlere götürdü eminim ki bizim kuşağımız gelinleri kendinden çok şey bulacaktır yazınızda çok duygulandım okurken çokkk..yerini hak etmiş bir eserdi sevgiler duyarlı yüreğine arkadaşım ..
Emine UYSAL (EMİNE45)
Teşekkürler arkadaşım, çok sevgimle...
güzel bir hikaye ve çok güzel bir anlatım
en olması gereken yerde almış yerini üstelik
gönlünüze ömrünüze bereket
Emine UYSAL (EMİNE45)
Teşekkürler ziyaretinize, saygılar...
Anaaaa! Ablamın yazısı güne gelmiş ben ayakta uyuyom:)
Bildiri geldi ama bugün çalışıyorum, okuyamamıştım, şimdi farkettim ki taçlanmış.
Güzel bir hikâye, anlatımı, finâli ve verdiği mesaj süper.
Emeği, yüreği ve başarıyı kutlarım ablam.
Selam ve saygımla dâima.
Emine UYSAL (EMİNE45)
Teşekkürler kardeşim, sevgiler...
Gün içinde okumuştum...Harika bir yazıydı...Kurdela yakışmış vesselam...Tebrik ederim..selamlar
Emine UYSAL (EMİNE45)
saygılar
Merhaba değerli kalem...Güne yakışmış...Yürekten tebrik ediyorum efendim...Saygılar...
Emine UYSAL (EMİNE45)
Emine UYSAL (EMİNE45)
sevgimle
Yine, güzel bir yazı.Toplumumuzun kanayan yaralarına değinmişsiniz.Erkek çocuk sevdası,namahrem takıntısı..Sonuçta kadınlarımızın ezilmesi..En önemlisi, komşunun ve komşuluğun ne olduğu, nasıl olması gerektiği sergileniyor.Tabi, arkadaşlığında..Kurgu mükemmel olunca,anlatım da güzel oluyor.Bitişse başka bir güzel ve mutlu son...Duyarlı yüreğinizi kutluyorum.Gönül ışığınız sönmesin.Saygılarımla efendim.
Emine UYSAL (EMİNE45)
Desteğin için teşekkürler
saygılar
Eski günlere götürdü yazınız,komşu komşunun işine koşardı;odun du ,kömürdü salçaydı derdine ortak olmak teselli etmek yine komşudaydı.
Tebrik ederim hemşerim saygılarımla.
Emine UYSAL (EMİNE45)
Teşekkürler hemşehrim, selamlar
yine bizi hoplattın can...heyyyyy usta sen yazıyla resim yapıyorsun biliyormusun...bu yazının altına imzanı koymasanda ben senin yazdığını hemen anlarım...saygılar sevgiler
Emine UYSAL (EMİNE45)
saygılar.
" Perdeleri açık gördü"titredim orada,öldü dedim içimden,neyse mutlu son...Ne yazık ki kadının adı yok..Çok beğendim..sevgilerimle...
Emine UYSAL (EMİNE45)
Çok sevgimle...
Emine UYSAL (EMİNE45)
Çok sevgimle arkadaşım.
Emine UYSAL (EMİNE45)
Ben de selam eder ellerinden sıkarım. Az nostalji oldu de mi:))