Yeşil Orman Artıkları
Sizin de yolunuz sapa bir aşkın yolundan geçecek olursa...Birgün ve mutlaka... İçinizde şiddetini hiçbir cihazın ölçemeyeceği büyüklükte bir deprem olacak. Hazırlıklı olun. Birinin, hayatının en büyük hatası olduğunuzu onun ağzından duymakla başlayacak sarsıntı. Ki kalbiniz vaktiyle bütün yaşananları inceden inceye gözden geçirmiş ve onun dudaklarının arasından derin ve uzun bir fay hattı geçtiğini fısıldamış olacaktır kulağınıza. Muhtemelen sağır olacaksınız o vakit; zira aşk... bütün duyuları körleştirip tek bir olguyu canlı bırakacaktır: İnanç. Ne derse desin, ne yaparsa yapsın ona olan inancınız savunmuş olacaktır onu; siz değil. Budalanın teki değilsiniz ya... Gözünüz görecektir görmesine de seçemeyecektir. Kulağınız duyacaktır duymasına da beyniniz şiddetle itiraz edecektir algıladıklarına. Neden? İnanç... Altında kalacağınız enkazın temeliyle tanışmaya ve ona alışmaya başlasanız iyi olacak. İnancınız o sapa aşk yolunda sonunuzun başlangıcı olacak ve sizi hiçbir depremde yıkılmayacak yepyeni bir inancın kokusuyla tanıştıracaktır. Ona daha vakit çok. Bekleyin.
Önce inancınızı koyduğunuz o en üst raf başlasın bir sallanmaya. Yerinizde mıhlanmış gibi kalıverin; içiniz, kalk ve tut onu; düşüp kırılmasın diye yalvarırken. Yapamayacaksınız; hiç niyetlenmeyin. Çünkü vaktiyle söylenmemiş olmaktan dolayı paslanmış birer zincir halkasına benzeyen bütün o sözcükler, en kalıcı izi bırakmak için bütün gayretleriyle uzun cümlelere dönüşüp önüne inancınızı katarak yıkılacaktır ruhunuzun tenine. Kırbaç gibi şaklayacaktır paslı zincir ve aşkın sağır ettiği kulaklarınız her ne hikmetse o an, o sesi hafızanıza nakşedecek kadar net duyacaktır.
Sonra bir dağ yıkılacaktır inancınızın üzerine. Başı rüzgarlı, etekleri çamur, efsanesi sizin kendi yalanınız olan koskoca bir dağ... Altında kalacaksınız, silkeleyip atmak isterken bir omuz vuracaksınız, anlayacaksınız ki dağ değil bir kil topağıymış. Hafifçe ittireceksiniz, kolayca aralanacak. Doğrulduğunuzda ellerinize bakacaksınız. Yeşil bir orman artığı göreceksiniz avuçlarınızın çizgileri arasında. Avucunuzu burnunuza yaklaştıracak ve küf kokusu alacaksınız. Bulanmadı mı mideniz? Kusmadınız mı? Ne mutlu size. İşte o koku, girdiğiniz sapa yolların hesabını yoldan değil, ayaklarından sorabilecek bir varlık olduğunuzu size ispatlayan yepyeni inancınızın kokusu. Tanışın. Anlayın onu. Sıkça koklayın. O kokuyu unutmadıkça ve sevdikçe siz, artık depremlerden hep sağ çıkacaksınız. Yeşil orman artıkları var avuçlarınızda. Sırtınızda bir dağ ve dilinizde kendi efsaneniz. Ne mutlu size. Düşünsenize;
Ya bir de kussaydınız?
JD