- 663 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Yüreğinin Musallasından Ölüme Uğurla Beni
Yüreğimin hırçın dikenlerine dokundukça ellerin örterdi kıyametlerin kapısını
İmledikçe aşkını şiirlerime, birikip damlalarla sellerim basardı aşkın yapısını
Yıldızlar sönük kalırdı yar, ben seninle yıkardım en arsız mevsimlerin çatısını
Yaşamın bütün renkleri seni yansıtırdı, ben çektikçe yokluğunun ahret acısını
Irmak boylarına kendini seren asi bir dalga olunca yüreğimdeki yangın, ben argın beklentilerin hercai kanatlarına tutunarak seni beklerdim. An içimizdeki o doyumsuz tufan olurdu. Yolculuklarla alıp götürürdük birbirimizi uzaklara, gönlümüzdeki esmer ovalarda bahar olup fışkınlarla gönlümüze ağar, yenibaharlar kapımızı çalmadan yine birbirimizde güçlenirdik.
İçli bir yenilmişliğin bankında kendimizi izlerdik, yorgun bir şehre yaslanarak. Miş’li ve iç çekişli bir yalnızlığın sokaklarında aşksız gezmezdik. Noktalarla susturulmuş sözcüklerin girdabına tutunarak bir başınalığımıza üzülmez, sevgilerin çiçekli duraklarında esmer düşler kurardık. Uzaktık kendimize ve gizli bir tuzaktı özlem sevgimize, ama biz düşlerde yaşar, yaşamsal dürtülerden başka hiçbir olumsuzluğa aldırmazdık.
Kadirbilmez aşkların kitaplığında gezinirdik sonra, aşk kendi gizemiyle özgürlüğünü ilan etmezdi göğsümüzde. Bir düşünüşün kitaplığına uzanarak kırık sayfalarda kendimizi arardık. Can kırıkları batardı yorgun yüreğimize ve sızılı bir öykü olur gözyaşlarıyla birbirimizde ağlardık. Tarumar bir yalnızlığın kandilleri yanardı uzaklarda, biz inatla birbirimize yürür, zemheri mevsimlerin kahırlı tespihlerini çekerek sıcaklığımızı arardık.
Anlamın boynuna dolanmayı bekleyen her cümle uykusuz bir geceydi ve sevdanın sabrıyla açardı aşkın yer yatağını, bağışlanmaz suçlar cehenneminde cenneti yaşamak için. Gizli bir düş gülü büyürdü rüyalarda, gül düşünür, usumuzun yoksulluğuna olmazlar üşüşür ve işte o an izdüşümsüz bir gecenin içinde bir kadın özgür bir kahkahayla gülüşürdü. Düşerdi gözleri içime ve içten içe tutuşarak yanardı evren, yangın göğsümdeki ölümsüz aşkı harlı bir alevce bölüşürdü.
Yanmayı dileyen bütün ateşlerin ayaz güvertesinde bir masal ıslığı vardı oysa, dudaklarımızdaki o atıl iklimlerin gölgesinde aşk üşürken. Yılgın konserler kurnasında büzüşürdü dudaklarımız, içimizin dalgaları martıların kanatlarını özlerken. Dümensiz gemilerin kirli küpeştelerinde mola verirdik aşka, bir masal olurdu o zaman aşk, yangın kendi dalını unutan bir yaşam sağanağına dönüşür, söz kendi surlarını aşan bir dokunuşla tutuşurdu.
İçimizin en tiz sesleriyle kimi başkalarının acısı, kimi düş ülkemizden gelip geçenlerin sancısıydık, küflü sular yüzerken gönül denizlerimizde. Doyurulmamış sözcüklerin arsız korkularıyla yüksek sesli bir düşünüşün miadı çökerdi yorgun gözlerimize, yüreğimiz bir çığlığın dizginine yapışarak ömrümüzün en büyük boşluğundan dörtnala koşularla teğet geçerdi.
Bütün ayrılık şarkılarına yükleyince ruhumuzun dalgın nakaratlarını, çalınır göğsümüzün asil titreşimleri ve örteriz yüreğimize en siyah geceleri. Dudaklarımızdan yayılan sevinçtir o an, biz her şafakta atlasları yırtan bir aşkın miladi tablolarından sevdanın yüzölçümünü seçerdik. Umursamazdık dünleri, bir şehirden diğerine uzanarak hayata sevgiyle gülümserdik.
Büyük aşkların coğrafyasına ellerimizi uzattığımızda hayata aldırmaz yanımızla gökyüzünü avuçlarız, ılıman bir iklim akarken içimize. Kimi coşkuların, kimi hüzünlerin anlamlarını katarak kadehlerimize gözyaşlarımızı yudumlarız. Güneş doldururuz her şafakta sevdalı ceplerimize ve zamanı sağarız yaşamın memelerinden. İşte öylesi anlarda aşk çalar kapıyı, bir düşün yanağında, bir öpüşün dudağında coşku olur mutluluk ve kalıp kendimizle baş başa gökyüzünü yeni umutlarla boyamaya başlarız.
Senli bir yaşamın düş patikalarındayım şimdi. Varlığının yalçın kayalarına iliştim sevdalı bir gülüşle. Ufuk çizgilerine dolanarak yüreğimi çağırıyor, göğsünün musallasındaki duru sarılışlarla er düşlerime yatağını açıyorsun. Gözlerindeki o yaşanası tebessümlerin saçaklarına tutunarak, gönlünün cesaret kulelerinde seni yudum yudum içerek ve varlığının aydınlık sabahlarına seninle yürüyerek dökülmek istiyorum gönlünün engin denizlerine.
Selahattin Yetgin