- 425 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Olimpos Günlükleri Kayıp Taç Bölüm 3
BÖLÜM 3: GERÇEKLER
Ahmet, içeri girdiğinde masada oturan kişi ayağa kalktı. Bu; 23 yada 24 yaşında, uzun boylu, sarışın, düz saçlı, gayet yakışıklı, mavi gözlü, başında değişik bir taç olan, üzerinde altın sarısı kısa kollu bir tişört ve pelerin olan bir adamdı. Adam, ona doğru yaklaştığında Ahmet onun kolunda da bir dövme olduğu fark etti. Ama onun dövmesi güneş şeklindeydi. Adam, Ahmet’e dönüp, Ben Apollon, sen de bir Olimposlu olmalısın. Sen kimsin? diye sordu. Ahmet, cevap veremeyince Apollon,
Yoksa daha yeni mi seçildin, dedi. Kolunda ne dövmesi var?
Ahmet, kolunu Apollon’’a uzattı. Apollon, kartal dövmesi görünce çok şaşırdı. Çünkü kartal Zeus’’un simgesiydi. Bu yeni çocuk Zeus olmalıydı. Sen Zeus’’sun dedi Apollon.
Zeus muyum? Ben sadece 14 yaşında bir çocuğum. Şaka mı bu? Lütfen bana her şeyi açıkla dedi Ahmet.
Bu biraz karışık Zeus. İlk duyduğumda ben de pek inanmamıştım. Ama Dünya’’ın bize ihtiyacı var dedi Apollon. Sonra bir hışımla odadan çıktı.
Hey! Nereye gidiyorsun? diye bağırdı Ahmet ama Apollon ses vermedi. Ahmet de odayı incelemeye başladı. Oda gayet güzel ve bakımlıydı. Çok güzel kokuyordu. Sandalyelere bakmaya başladı. Apollon’’un kalktığı sandalye, altın sarısıydı ve üzerinde bir güneş motifi vardı. Bu aynı mitolojideki gibiydi. Apollon, Güneş Tanrısı. Onun tam karşısındaki sandalye gece mavisiydi ve üzerinde bir yay resmi vardı. Bu da büyük ihtimalle Ay ve Av Tanrıçası Artemis’’in olmalıydı.
Apollon birkaç dakika sonra geri döndüğünde bir elinde ayna diğer elinde bir kitap vardı.
Bunları bulmak uzun zamanımı aldı Zeus. Ben bunun sayesinde Apollon olduğumu anlamıştım dedi ve aynayı Ahmet’’e uzattı. Ahmet, aynaya baktığında kendi yüzü yerine yaşlı birinin yüzünü gördü.Biraz daha dikkatli baktığında bunun Zeus’’un yüzü olduğunu gördü. Sonra Apollon elindeki kalın kitabı uzatarak,
Tüm gerçekler bu kitapta Zeus. Tüm olaylar burada yazıyor dedi. O an Ahmet’’in aklına Zeus’’un sözleri geldi.
BİZLER TANRI DEĞİLİZ. TÜM BU OLANLARI DAHA SONRA ANLAYACAKSIN.
Zeus’’un kastettiği zaman gelmişti. Ahmet sandalyelerden birine oturdu. Sandalye gümüş rengindeydi, üzerinde bir taç ve tacın üzerinde tavus kuşu tüyleri vardı.
Şey... Orası Hera’’nın tahtı. Senin tahtın şu karşıdaki dedi Apollon.
Gösterdiği sandalye Ahmet’’in buraya ilk geldiğinde ilgisini çeken sandalyeydi. Gidip sandalyeye oturdu.
Seni yalnız bıraksam daha iyi olacak dedi Apollon ve gitti. Ahmet tamamen yalnızdı. Kitabı açtı ve sayfalar kendi kendine çevrilmeye başladı. Sayfalar bir hikayede durdu. Ahmet hikayeyi okumaya başladı.
Bundan yüzyıllar önce insanlar kıyametle yüz yüze geldiler. İnsanlardan kat kat güçlü canavarlar insanları yok etmeye ve onları kontrol altına almaya başladı. Kendilerine TİTANLAR diyen bu insanlar o kadar güçlüydüler ki neredeyse üç günde tüm dünyayı kontrol altına almayı başardılar. Bunu büyüyle yapıyorlardı. Büyü kullanıyorlardı. Büyüyü o zamana kadar kontrol altına alabilen hiç kimse olamamıştı. Ama onlar büyüyle herkesi köleleri yapmayı başarıyorlardı.
Ama bir grup insan onlara dur demenin yolları arıyorlardı. Onları durdurmanın tek yolunun onları kendi silahlarıyla vurmak olduğunu anladılar: Büyüyle. Aralarında Persephone, adındaki kız büyü konusunda neredeyse uzman sayılırdı ama hiçbir şekilde bu kadar büyük bir güçte büyü yapmayı denmemişti. Zeus, bunun farkındaydı. Bu yüzden Persephone’’den bir şey istedi: Doğadaki tüm güçleri grubundakilere paylaştırmak...
Persephone, Zeus’’un dediğini yaptı. Zeus, gökleri aldı. Poseidon, suları aldı. Ares, Dünyada’’ki en güçlü insan oldu. Athena da en zekisi....
Bu yeni güçleriyle 15 genç tüm dünyayı Olimpos Dağının eteklerinde bozguna uğrattı. Bu yüzden kendilerinde Olimposlular dediler.
Tüm bu olanlara rağmen savaş hala bitmemişti. Çünkü iki tarafında büyü kullandığı savaş etrafı öyle bir radyasyon yaymıştı ki değişik mutasyonlar oluşmuştu: Yarısı at yarısı insan(sentor) olanlar, yarısı keçi yarısı insan (satir) olanlar, yılan saçlı kadınlar(gorgon), tek gözlü insanlar(kiklop)....
Zeus, mutasyonların daha da ileri gitmemesi için savaşı yarıda bırakıp insanları ve hayvanları şehirden çıkarmaya çalıştı. Bu zamanı kendine fırsat bilen Titan lideri Kronos, şu an tekrar eski gücünü kazanamayacağını bildiği için baş büyücüsü Koios’’a(Akıl ve Kuzey Kutbu Titanı) danıştı. Koios’’a göre ölümsüzlük olabilirdi. Eğer bir insanın ruhunu nesilden nesile aktarırsa bunu başarabilirdi. Koios da bunu yaptı. Titan lideri Kronos, yoldaşları ve onların yanına geçen birkaç canavarın ruhlarını bazı nesnelere aktarıp onların ruhlarının nesilden nesile aktarılmasını sağladı.
Kronos’’un ve diğer tüm titanların biranda yok olmasına bir anlam veremeyen Athena, Zeus’’dan yardım isteyip bazı araştırmalar yaptı. Araştırmalarının sonucunda titanların üs olarak kullandığı mağarada bazı kağıtlar buldu. Kronos ve Koios ’’un planını anlayan Athena her şeyi Zeus’’a anlattı. Zeus da Persephone’’den tekrar yardım isteyerek Koios’’un yaptığını yapmasını istedi. Persephone, Zeus’’un istediğinde yaptı ve 15 kişinin ruhunu başka nesnelere aktararak nesiller boyunca yaşamalarını sağladı.
Bu olaydan birkaç yıl sonra Yunanlılar bu büyük savaşı unutmadılar. Zeus ve arkadaşlarına duydukları minnetten dolayı onlara tanrı ve tanrıçalar diyerek yücelttiler. Onların heykellerini diktiler ve onlar adına tapınaklar yaptılar. Daha sonra ticaret için Yunanistan’’a gelen tüccarlar sayesinde bu efsaneler hem Anadolu’’ya hem de Roma’’ya yayıldı.
Ahmet, bu yazıyı okuduktan sonra kendinin Zeus olduğuna inandı. Ve artık yapması gereken şeyin ne olduğunu da biliyordu. Diğer Olimposluları da bulup bir birlik oluşturacak ve titanları bu sefer tamamen yok edecekti. Ama kafasında bazı sorular vardı: Kaç Olimposlu seçilmişti , daha seçilmesi gereken kaç tane vardı ve titanlar da uyanmış mıydı?
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.