- 469 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Olimpos Günlükleri Kayıp Taç Bölüm 2
BÖLÜM 2 : DÖVME
Ahmet, uyandığında bayıldığı yerden tamamen farklı bir yerdeydi. Kendisi bir yatakta yatıyordu. Büyük ihtimalle bir hastane odasındaydı. duvarlar beyazdı, garip ama güzel bir kokusu vardı. Ama her insan gibi Ahmet de burayı pek sevmemişti. Ahmet nerede olduğunu anladıktan sonra buraya nasıl geldiğini merak etti. Düşünsenize, garip bir yerde bayılıyorsunuz sonra hop başka bir yerdesiniz. Biraz garip değil mi? Aslında bakarsanız, Ahmet’’in dünkü yaşadığı olaylardan sonra bu pek de garip değildi. Ya da tüm bunları yaşamamış mıydı? Gördüğü o aptal rüyalardan biri miydi bu yaşadıkları?
Tak tak!
Kapı çaldı ve içeriye bir hemşire girdi. Hemşire; 25 veya 26 yaşında, uzun boylu, kumral ve saçlarını topuz yapmış, zayıf bir kadındı.Ahmet’’e dönüp:
—En sonunda uyandın. Herkes senden ümidini kesmişti doğrusu, dedi Ahmet şaşırarak, Efendim, ben ne zamandır buradayım ve buraya nasıl geldim? diye sordu. Hemşire, Ahmet’’e Hatırlamaman normal. Buraya seni yaşlı bir adam getirdi ve seni bıraktığında sen baygındın. Ve buraya yanlış hatırlamıyorsam üç gün önce geldin. Üzerinden kimlik gibi bir şey çıkmadığı için kimseye haber veremedik dedi. Bunları dedikten sonra hemşire kapıya doğru yöneldi. Kapıdan çıkarken Doktor beyi çağırıp gelicem burada bekle dedi ve kapıyı kapattı.
Ahmet, birkaç saniye hareketsiz durduktan sonra olanları tam olarak hatırlamaya çalıştı. Ama olayları bir bütün olarak hatırlayamıyordu. Sadece kartalı, sol kolundaki acıyı ve Zeus’’u hatırlıyordu. Zeus mu? Ahmet mitoloji hakkında çok şey biliyordu ama Zeus bir kahraman olduğu mitoloji hiç duymamıştı. Hem bir kahraman olsa bile niye onunla konuşmak istemişti ki? Kendince bu sorulara cevap ararken kartal ile Zeus arasında bir bağ kurmaya çalıştı. Eğer yanlış hatırlamıyorsa, Zeus’’un simgelerinden biri de kartaldı. Siyah bir kartal... Ahmet, bunları düşünürken bir anda aklına sol kolu geldi. Kartalı her gördüğünde aynı yerinin acıması bir tesadüf olamazdı.Biranda içinden sol kolunu açıp bakmak geldi. Ve sol koluna baktı. Gördüğü şey onu çok şaşırtmıştı. Sol kolunun tam acıyan yerinde siyah bir kartal dövmesi vardı. Ahmet bunun orada daha önce olmadığını biliyordu. Peki o dövme orada nasıl olmuştu? Ahmet’’in cevaplaması gereken bir sürü soru vardı. Mesela onu buraya getiren yaşlı adam kimdi?
Birkaç dakika sonra kapı tekrar çaldı. Bu sefer hemşirenin yanında bir de adam vardı. Bu hemşirenin çağırdığı doktor olmalıydı. Doktor, hemşireye göre kısa boylu, saçlarının önü hafif kel, gözlüklü. biraz şişman bir adamdı. Tam bir şeyler söyleyecekken Ahmet sözünü kesip Beni buraya getiren kişini kim olduğunu biliyor musunuz? diye sordu. Doktor da:
—Hayır, küçük çocuk dedi. Seni buraya bıraktıktan sonra hemen buradan gitti. Senin adın ne bakalım?
—Ahmet. Bir şey daha soracağım. Bu kartal dövmesi ne zamandır kolumda? Bu soruya hemşire cevap verdi:
—Geldiğinden beri kolunda Ahmet,dedi.
Ahmet, iyice şaşırmıştı. Tabii, doktor ve hemşire de. Nasıl olurda bir insan dövmesi olup olmadığını hatırlamaz ki? Ahmet’’in kafasında herhangi bir darbe de yoktu. Hafıza kaybı ihtimali çok düşüktü. Doktor, Ahmet’’in bu söylediklerinden sonra ona birkaç test yaptı ve sorular sordu. Ahmet, tüm sorulara doğru cevap verdi. Ahmet, her soruya hızlı ve doğru cevap verince doktor Ahmet’’i taburcu etmeye kara verdi.
Taburcu olduktan sonra Ahmet hastaneden dışarı çıktı. Kendini biraz farklı hissediyordu. Sanki daha güçlü, daha çevik hatta daha da zekiydi. Artık hastaneden çıktığına göre tüm bu olanları kendine açıklaması gerekiyordu. Mutlaka bir açıklaması olmalıydı.
Birkaç dakika daha yürüdükten sonra Ahmet hem biraz dinlenmek hem de düşünmek için banklardan birine oturdu. Düşünüyordu. Olayları çözmeye çalışıyordu. Beş gündür tüm yaşadıklarını gözden geçiriyordu. Aklına gelen her şeyi inceliyordu. Ama bir sonuca varamıyordu. Ahmet bunları düşünürken yanına yaşlı bir adam oturdu. Bu Zeus ona baktı ve güldü. Ahmet, tam bir şeyler söyleyecekken o kartalın sesini tekrar duydu. Gökyüzüne bakıp kartalı gördüğünde kolunda kartal dövmesi parladı. Tekrar Zeus’’a baktığında Zeus’’un orada olmadığını gördü. Kartal sanki onu yine çağırıyordu. Ama Ahmet bu sefer bilinçliydi. Onu takip edip nereye gittiğini öğrenecekti. İçinden bir ses Beni eskiden götürdüğün yere götür diyordu.
Sonra banktan kalkıp kartalı takip etmeye başladı. Bu sefer gittiği yerleri ezberliyordu. Ve haritayı kafasında çiziyordu. Çünkü içinden bir ses bunun lazım olacağını söylüyordu. İlk önce eczanelerle dolu bir sokaktan geçtiler. Daha sonra sola döndüler. Burada hayvan dükkanı gibi özel dükkanlar vardı. Oradan da sola dönünce sadece evlerin olduğu bir caddeye vardılar. Buradaki evler gayet güzel ve bakımlıydı. Hepsinin boyaları yeniydi. Bu caddede biraz ilerledikten sonra mor renkli bir apartmanı geçtikten sonra kartal sağa döndü ve tabii Ahmet de. Bu sokak çok ıssız ve eskiydi. Evlerin hepsi tek katlıydı.Bir sürü ev vardı ama evlerden bir tanesin de bile insan yaşayamazdı. Galiba yaşamıyordu da. Burada yaşamayı bırak durmak bile insanı korkutuyordu. Ahmet böyle yerleri nasıl buluyor, kendi de bilmiyordu.
Kartal, Ahmet’’in gözünün önünden geçerek eski evlerden birinin içine girdi. Ahmet bir an tereddüt etti ama o da sonra içeri girdi.. İçeri girdiğinde bir an için kartalı gözden kaybetti. Gözleriyle kartalı ararken bir yandan da evi inceliyordu. Evde hiçbir eşya sağlam değildi. Kırık çerçeveler, yırtılmış koltuklar ve daha bir sürü hasarlı eşya vardı. Sanki evin içinden bir kasırga geçmişti.
Biraz sonra Ahmet kartalı tekrar gördü. Kartal Ahmet’’in gözden kaçırdığı ve evde sağlam olan tek şeye yöneldi: Merdivenlere. Merdivenler mi? Ahmet bu eve girdiğinde bu evin tek katlı olduğuna yemin edebilirdi. Tek katlı bir evde merdivenin ne işi vardı? Bunu öğrenmenin tek yolu galiba merdivenden çıkmaktı. O da öyle yaptı ve merdivenlerden çıktı. Yukarıda gördüğü manzara onu çok şaşırttı.
Çok büyük bir kapı. Çok büyük ve altından yapılmış bir kapı vardı. Kapı ardına kadar açıktı. Ahmet, içeri girdi. Burası çok güzeldi. Önünde çok güzel bir bahçe vardı. Çok güzel ve yemyeşil. Hem de çok büyüktü. Ahmet, bahçeyi geçtikten sonra altından büyük bir saraya geldi. Kapıyı açıp içeri girdi. İçerisi çok büyüktü. Ve en az 50-55 tane o da vardı. Ahmet, hiçbir odaya bakmadan doğruca holün en sonundaki odaya gitti. Çünkü o oda diğerlerinden daha ihtişamlı gözüküyordu. Odanın kapısını açıp baktığında kendi de inanamadı. Burası kartalın onu ilk getirdiği yerdi. Ama asıl ilginç olan içeride birinin daha olmasıydı.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.