- 958 Okunma
- 8 Yorum
- 0 Beğeni
HUZUREVİ 31
Huzurevinde bir canlılık, telaş başlamıştı. Nasıl telaşlı olmasınlar hafta sonu huzurevinin bahçesinde düğün vardı. Herkes düğüne davetliydi. Kadınlar ne giyeceğiz diye düşünmeye başlamışlardı bile. Bazıları bayramlarda ve özel günlerde giydikleri kıyafetleri çıkartıp temizlikçiye vermişti bile. Bazıları ise yeni kıyafetler almak için alışverişe çıkıyorlardı.
Rıdvan, sağdıç ve nikah şahidi olarak Sadık’ı seçmişti. Ahmet de Sadık’ı seçmişti yani iki damada bir sağdıç ve şahit vardı. Onun için Sadık’ın işi çok zordu. Düğünün organizasyonu onun planlayıp yapması gerekiyordu. Bir zamanlar Hasibe Hanım için rekabet etmişlerdi ama üzerinden çok zaman geçmiş, ikisi de onu geçmişte bırakmışlardı. Rıdvan da zaten Hasibe ile olmayacağını anlamış ve Sadık’ın önünden çekilmişti. O zamana kadar Yaren’i hiç fark etmemişti, fark edince de aşık olmuştu zaten. Rıdvan buna ‘’Eşekten düşmüş karpuza benzedim’’diyordu. Aşkın tarifi de bundan başka bir şey olamazdı.
Rıdvan düğün sabahına yine yorgun ve çok kötü uyandı. Sabah ezanından sonra ancak birkaç saat uyuyabilmişti. Aslında son günlerde geceleri birkaç saatlik uykuyla duruyordu. Uykusuzluktan sürekli başı ağrıyor, kendini yorgun hissediyordu. Yataktan kalktı odasındaki lavaboda aynaya baktı. Çok yorgun ve gözlerinin altı şişmiş morarmış bir adam gördü. Günlerdir kabusları ve hortlakları onu bırakmıyordu. Hiç böyle olmazdı, bu kadar uzun süreli rahatsız etmezlerdi. Şimdiye kadar en fazla üç gece gelirlerdi. Oysa şimdi bir haftadır eskizsiz her gece geliyorlardı. Önceleri çok fazla korkutmaz hırpalamazlardı şimdi canını yakıyorlar boğazına sıkıyorlar resmen öldürmeye çalışıyorlardı. Bir keresinde bir tanesi öyle çok boğazını sıkmıştı ki Rıdvan öleceğini zannetti. Yanık kararmış bedenlerinle üzerine oturuyorlar nefes aldırmıyorlardı. Bunlardan nasıl kurtulacağını bilmiyordu ama bildiği bunlara daha fazla katlanamayacağıydı. Acaba bana bir şeyler anlatmaya mı çalışıyorlar diye düşündü. Aklına bir şey gelmiyordu.
Evlendikten sonra kabuslarının biteceğine, onlardan kurtulacağına inanıyordu. Yarenle birlikte uyuduklarında gelmiyorlar rahatsız etmiyorlardı. Acaba yalnız olduğum zaman mı geliyorlar diye düşündü, olabilir dedi. Eğer evliyken de gelirlerse Yarene anlatmak zorunda kalacaktı. Yaren acaba nasıl karşılayacaktı böyle bir olayı. ‘’Ya beni suçlarsa ya bana katil gözüyle bakarsa’’ diye düşündü. Yaren’in suçlamasına gerek yoktu, kendi kendisini yeterince suçluyordu zaten. Eğer patlama riskini düşünmeden kapıları açsaydı belki o küçük odada gaz çok fazla sıkışmayacak ve patlama olmayacak tayfalarda ölmeyecekti. Ama ya odanın kapısı açıldığında içerideki gaz boruları alev alırsa o zaman tüm gemi infilak edebilir ve herkes ölebilirdi. Rıdvan yıllardır bunları düşünüyor ve her gece uyumadan muhakemesi yapıyor genelde de kendini suçlu buluyordu.
Üzerini giyinmeye başladı. Bu gün çok işi vardı. Bahçeye arkadaşlarıyla masaları çıkartacaklar süsleyeceklerdi. Bahçeyi de balonlar, küçük ışıklar ve süslerle süsleyeceklerdi. Sonra nikah memurunu getireceklerdi, gerçe o Ahmet’in göreviydi.
Damadı araba ile getirecekti. Onlarda, tayini çıktıkları yerden dün gelmişlerdi. Gülün kızı ve damadı yaşayacakları şehirden güzel bir apartmanda altlı üstlü iki daire tutmuşlardı. Gül ile Ahmet de daha sonra birkaç günlüğüne gidip evin eksikleri tamamlamışlar ve yerleştirmişlerdi. Bir hafta kadar kalıp sonra AHMET geri dönmüş, Gül ise dün kızı ve damadıyla gelmişti. Ve sonunda düğün günü gelmişti. Bütün kötü kabuslara rağmen Rıdvan çok mutluydu.
Yaren sabah ezanına uyandı yani müstakbel kocasının uyuduğu saatte o uyanmıştı. Hayallere daldı, Sapanca da aldıkları ve tadilat yaptırdıkları ev aklına geldi. Çok güzel ve şiirin olmuştu önüne bahçe yapmışlar çiçekler dikmişlerdi. Arka bahçesine ise huzurevinin bahçesinden kendi diktiği kiraz fidanını götürüp dikti. Eve sevimli şık koltuklar aldılar, buradaki arkadaşları gelir diye konuk odası yaptılar. Aklına yatak odası geldi ve yine yüzü kızardı. Rıdvan la mobilya almaya gittiklerinde Rıdvan en çok yatak odası alırken çok titiz davranmıştı. En güzeli olsun yatağın rahat ve büyük olmasını istiyordu. Yaren’e fikrini sorarken muzırca gülüyor ve güzel mi diye soruyordu. Her sorduğunda ise Yaren utanıyor sıkılıyordu. Birlikte olmalarına rağmen yinede utanıyordu. Rıdvan ise onu utandırmak hoşuna gidiyor inadına üstüne üstüne gidiyordu. Sonunda her şey tamamlanmış ve beklenen gün gelip çatmıştı. Yarenin içini sıcaklık ve heyecan kapladı.
Yaren Rıdvan da ters bir şeyler olduğunu seziyordu. ‘’Sanki benim kadar heyecanlı değil’’, diye düşündü. Rıdvan’ı ne zaman görse dalgındı, bir başına oturmuş kimseyle konuşmuyordu. Gözleri çok uzaklara gitmiş gibi bakarken yakalıyordu. ‘’Oysa bir hafta öncesine kadar benden bile heyecanlıydı, şimdi ne oldu da değişti’’ diye düşündü. Sonra içine bir korku kapladı sanki göğsünü sıkıyorlar gibi hissetti, ‘’ Ya evlenmekten vaz geçtiyse’’ diye düşündü. Yanındaki komidine üç kez vurdu ve ‘’Allah korusun’’ dedi.
Çok güzel bir mayıs günüydü. Hava bulutsuz masmavi bahçe ise maviye karşı yemyeşildi. Kuşlar bahçeye yayılan müzik sesini bastırırcasına şakıyorlardı. Sanki bu gün orada düğün olacağının onlarda farkındaydı ve aşk şarkıları besteliyor gibi ötüyorlardı. Bahçeye el birliği ile masalar çıkartılmış masa ve sandalyeler çok şık beyaz örtülerle giydirilmişti. Masalar tabak ve kaşık çakallarla donatılmaya başlamıştı. Bahçeye seyyar ışıklar çekilmiş ampulleri takılmış akşam için hazırlanmıştı.
Mutfakta hummalı bir çalışma vardı. Yemekler, mezeler yapılıyor her şey akşama hazırlanıyordu. Ocakta da bir sorun gözükmüyordu. Şaduman ile Meral mutfağın sıcağında kan ter içinde kalmışlardı. Müdür mutfağı teftişe geldi. Elleri arkada mutfağı dolanıyor bazen de hazır olan ara soğukların tadına bakıp ‘’hımm nefis’’ diyordu. Şaduman, Müdürün ayaklarına dolanmalarına kızılıyordu çünkü kalabalık etmekten başka bir işe yaramıyordu. Sonunda Müdürün karşısına geçip, ‘’Ya yardım edin, yada kalabalık etmeyin Müdür Bey’’ dedi. Müdür, Şadumaın öfkeli ve terli yüzüne baktı, aslında birazda korktu hızlı adımlarla dışarıya çıktı.
Bu seferde bahçedeki hazırlıkları denetlemek için bahçeye çıktı. Herkes koşuşturuyordu bir taraflara bahçevan Hamdi çimlere basıldıkça söyleniyor, ‘’Bari çiçeklerimi çiğnemeyin’’, diye yalvarıyordu adeta. Kimsenin telaşta onu duyduğu yoktu. Müdür yine ellerini arkaya bağladı, masaları incelemeye başladı. Beyaz masa örtüleri beyaz örtülerle giydirilmiş şık sandalyeler. Masalara servisler açılmış her şey hazırdı yemekler gelecekti o kadar. Müdür Bey bir bardağı alıp üzerinde su lekesi varmı diye incelemeye başladı ve leke bulamadı adeta gıcır gıcır parlıyordu. ‘’Hı güzel her şey mükemmel görünüyor’’,dedi. Rıdvan servis için garsonlar, süslemeler içinse adamlar tuttu. Her şeyin kusursuz olmasını istiyordu. Nikah masası koltuklar ceviz ağacının gölgesinde yerini almıştı. Akşama az kalmıştı.
Gelinlere özel kuaför getirtildi, Yaren’in odasını gelin odası olarak seçtiler ve orada saçları yapılıyordu. Giysileri askıda giyilmeyi bekliyordu. Yaren çok şık zarif bir beyaz elbise giyecekti. Gül ise çok şık zarif sade bir dobiyes diktirmişti. Her iki gelinde bu yaşta gelinlik giymek istemişti. Huzurevindeki diğer bekar hanımlar kıskanarak ve imrenerek onlara bakıyorlardı. Gözlerinde,’’Şansa bak ne güzel evleniyorlar. Ah ah’’, diye iç geçirdikleri belliydi. Öte taraf da ise damatlar berbere gitmiş damat tıraşlarını olmuş geliyorlardı. Odalarında damatlık simokinleri onları bekliyordu. Odalarına hazırlanmaya giderken gelinlerin hazırlandığı odaya girmek istediler ama hanımlar uğursuzluk gelir diye içeri almadılar. Damatlarda çaresiz odalarına hazırlanmaya gittiler.
Sonunda tüm hazırlıklar tamamlanmış, akşam olmuştu. Müziğin başlamasıyla birlikte düğünde başlamış oldu. Gelin Gül’ün damadı nikah memurunu getirmiş müdürle birlikte üçü sohbet ediyorlardı. Masalarda çok zengin ordövr tabakları yerleştirilmişti, kadehler parlıyordu. Her şey kusursuz gözüküyordu. Gelinle damatların ortak seçimi olan ikinci bahar şarkısı çalmaya başladığında gelin ve damatlar binanın merdivenlerinden inmeye başlamışlardı. Herkes onlara bakıyorlar mutlulukla ve coşkuyla alkışlıyorlardı. Çimlere basarak bahçeyi geçtiler ve nikah masasına oturdular. Sanki kalpleri çıkacak gibiydi dışarıdan bile kalp atışları duyulabilirdi. Nikah Memuru ve şahitlerde yerini aldılar ve nikah merasimi başlamış oldu. Heyecan içinde söylenen evetler ve ayak basma telaşlarıyla merasim bitti. Damatlar gelinleri dansa kaldırdı ve pisti dansa açmış oldular. Huzurevi sakinleri ve gelen konuklar da dansa kalktılar ve pist mutlu insanlarla doldu.
Her şey çok güzel gidiyordu. Herkes çok mutluydu, damatların ağızları kulaklarındaydı. Gelinler özellikle Gül heyecanlı ve tedirgindi. Rıdvan ile Yaren düğün bitince Sapan ya evlerine gideceklerdi. Gül ile Ahmet de otelde balayı odasını ayırtmışlardı. İlk gecelerini çok güzel ve özel geçsin istiyorlardı. Otele ve Sapanca ya Gül ve Ahmet’in damadı götürecekti. Bu gece onun görevi ulaşımdan sorumluydu. Nikah Memurunu getirip götürmekte onun görevleri arasındaydı. Sadıç Sadık ile birlikte sürekli ortalıkta koşuşturup aksıyan bir şeylerin olmasına dikkat ediyorlardı. Masalara servis başladı. Müzik eşliğinde isteyen yemeklerini yiyor isteyen ise dans ediyordu. Gelin ve damatlar da masalarında kah yemek yiyor kah oynuyorlardı. Her şey mükemmel ötesiydi. Kahkahalar ve müzik sesleri gökkubbeyi inletiyordu.
Saat bayağı ilerlemişti, yavaş yavaş düğünün sonuna geliniyordu. Gelin ve damatlar yorulmuş masada oturuyorlardı. Aslında davetliler de yorulmaya başlamışla pist boşalmaya başlamıştı. Yaren’in içi titredi Rıdvan karısına baktı, ‘’Üşüdün mü karıcığım’’ dedi. Sonrada, ‘’Ne güzel sana karıcığım diyorum çok mutluyum sende mutlu musun?’’ diye sordu. Yaren de çok mutluydu, o gece orada mutsuz insan yoktu zaten. Yaren, ‘’Evet biraz üşüdüm sanki’’, Rıdvan ‘’Hemen sana ceketimi vereyim’’, değip ceketini çıkarmaya başlamıştı ki Yaren elini tuttu. Elleri sıcacıktı,’’Olmaz o zaman sen üşürsün, içeride şalım var ben gidip onu alayım’’, dedi. Yaren tam kalkıyordu ki Rıdvan ondan önce davrandı ve ‘’Ben getiririm’’, dedi.
Rıdvan Yaren’in odasına girip yatağın üzerinde hazır olan şalı alıp dışarıya çıkmak üzereydi ki, mutfaktan sesler geldiğini duydu. Mutfağa doğru yöneldi, kafasını mutfak kapısından içeriye uzattı. İçeride sırtları dönük bir garson ve Şaduman vardı. Sanki biriyle tartışıyor gibiydiler. Sonra da, ‘’ne olur yapma diye yalvarma sesleri gelmeye başladı.
Merakla neler oluyor diyerek içeriye girdi ve elinde silahla onu gördü. Karşısındaki Arif di iyide o hapiste değimliydi burada ne işi vardı. Yoksa hapisten kaçmış mıydı?. Rıdvan hemen onların yanına gitti, ‘’Arif burada ne işin var yoksa hapisten mi kaçtın’’, dedi. Arif ise sinirli bir şekilde, ‘’Evet hapisten kaçtım, buralardan gideceğim her şey ayarlandı sana veda etmeye geldim. Düğününle karşılaştım bende düğünün bitmesini bekliyordum ama şu garson beni gördü. Bende herkesi başımıza toplamasın diye mutfağa soktum onu ama Şaduman da buradaymış. Polise haber vereceğim teslim ol diye tutturdu’’, Şaduman’ı göstererek ‘’Beni dinlemiyor sen söyle de polis çağırmasın yoksa burada istemeden birilerin canı yanacak’’. ‘’Zaten bu gece 02 de yurt dışına kaçacağım’’dedi. Şaduman ise hala daha teslim olması gerektiğini ve polise haber vereceğini söylüyor aptalca ısrar ediyordu. Rıdvan da Şaduman’a ‘’Bırak gitsin’’ diyordu ama Şaduman’ın bir şey duyduğu yoktu. Şaduman ısrarla dediğinde inat ediyordu. Telefon etmeye giderken Arif,’’Dur’’ değip silahı doğrulttu. Garson kendini kenara attı, Rıdvan Arifin elinden silahı almaya çalışırken, Arifin eli tetiğe gitti.
Dışarıda herkes eğleniyordu. Kahkahaları ve müzik sesini bir el silah sesi böldü.
YORUMLAR
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
sevgiler
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
sevgiler
Aşiyan01
huzur evi devam ediyor.güzel giden gelişmelerde illaki ters giden bir şeyler olacaktı ve oldu.Dilerim Rıdvan ölmesin.Yoksa Türk filmlerine benzer.
kolay gelsin Eray hanım.Yazının sunumu güzeldi akıcı ve anlamlı.
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
saygılar
Her şey güzel giderken ne yaptın yine canısı yaaaaaa:(((((
Ne olacak şimdi?
Kim yaralandı?
Ölen var mı?
Hadi bakalım çık çıkabilirsen işin içinden...
Emeğine, yüreğine sağlık canım. Sevgilerimle...
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
sevgiler
efendim yine sürükleyici bir huzur evi yazı dizisi okudum sonoç hiçte umduğum gibi çıkmadı bakalım ileriki bölümlerde neler olacak kutlarım sizi saygılarımla selamlar
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
saygılar
sareyaprak
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
sevgiler
ERAY ÖZGÖR SARIKAYA
Memleketim Erdek te tatildeydim yeni geldim bende uzak kalfdım birdahaki bölüm final bakalım neler olacak
sevgiler