Çember
Çember
Heval,
Belki de ta başından beri sen haklıydın, büyük bir hata yaptım içime ekilmiş nefret tohumlarına inanmakla.
Hani sana hep çemberin dışındayız biz derdim, hatırlar mısın?
Aslında çemberin dışında olmayı bizzat kendim seçtim. Bu toprakların hepimizi bağrına basan şefkatli bir ana olduğunu kabul etmedim. Geçmiş, gitmiş bir zamanın öfkesini içimde taşıyarak o öfkenin kölesi oldum. Halkımızın bir zamanki ezilmişliğinin intikamını, şimdinin dostluğunu zedeleyerek, kana bulayarak alabileceğimi sandım, yanıldım.
Eğer alınması gereken bir hak varsa bunun kanla, silahla alınmaması gerektiğini bilemedim.
Biz Heval, biz…
Denizin mavisine hasret çocuklarız şu kurak topraklarda, başımızı okşayıp cebimize üç beş para koyanı dostumuz bildik. Uydurduğu masalları da davamız. Amaçlarının Kürt halkının çıkarlarını korumak olduğunu sandıklarımız bizi birer ölüm neferi yaptı, kendi amaçları uğruna.
Hani sana anlatmıştım, en çok okurken fark ettiğim doğu-batı ayrımını. Okumak için gittiğim şehrin kasabaları ve köyleri bile bizim şehrimizden daha güzel yolları olan yerlerdi. Bunları görmek, bizim yokluklarımızı ve onların varlıklarını… İşte bu yanaştırdı içimize ekilen rüzgârları fırtınalara.
İnsan her yerde insandı. Irkı cinsi bunu asla değişemezdi.
Hakkımız olanlar vardı. Gasp edilmiş haklarımız vardı.
Çünkü bir zamanlar bu ülkede Kürt olduğunu söylemeye korkardı Kürt halkı.
Ama hakka karşı beline silah, içine nefret almak hataydı.
Hakkımız olanları haklı bir şekilde almanın ne olduğunu kimse bize öğretmedi.
Heval, sen okumamıştın. Ama benden daha mantıklı bakıyordun bu duruma, ben o zamanlar senin korkundan, cesaretsizliğinden böyle düşündüğü sanıyordum ama bugün yanlış yürüyüp, yanlış yollara girdiğim şu noktada fark ediyorum senin doğrularını.
Yasaklanmış bir ana dille doğmak bizim için yeterli bir dava sebebiydi. Ama sonraları bunu bizi dağa çıkarmak için kullandıklarını anlayamadık. Ne zaman ki Kürtçe ulusal kanallarda yayın yapar oldu, o zaman kendi halkını öz dilini dinlemekten alıkoyanlar oldu. Çünkü Kürt halkının olan bitenden haberdar olması birilerin planlarını bozacaktı. Kürt halkı hep ikinci ağızdan dinlemeliydi.
Öyle martaval atanlar çoktu da çözüm üreten azdı Heval. Karşımıza çıkan ilk çözüm sandığımız yola sapmamız bundandı.
Uzaktan yazılmış bir senaryoyu izlerken bunun büyük bir kandırmaca olduğunu bilemedim.
Bir zamanlar zihnimi tül gibi örten sis, gerçekleri görünce bir bir dağıldı, ama bu gecikmiş aydınlığın buradaki egemen karanlığa yapabileceği hiçbir şey yok, biliyorum.
Şimdi kendimi içinde bulduğum bu ateşten safta, büyük pişmanlıklar içinde kıvranıyorum. Bizi kullandılar Heval ve bizi kullananlar yine bizleri harcamaktan hiç çekinmeyecekler.
Eline geçip geçmeyeceğini bilmememe rağmen bu gece inatla yazdım sana bu mektubu.
Kurtuluş için cılız bir avuntumun dahi olmadı bu gecede yıldızlar beni bütün hüznüyle kucakladı.
Sana verdiğim hiçbir sözü tutamadım, bunun için affet beni.
Berzan
//Nun
YORUMLAR
Sevgili Sinem, yazını ilgi ile okudum ve şu sonuca vardım. Kulaktan kulağa giden söz, ilk kulağa başka, son kulağa başka gidiyor...
Bunu bir deney olarak 1. sınıfta öğretmenimiz anlatmak için uygulama yapmıştı. Şöyle ki, bütün sınıf tahtaya kalkıp tek sıra halinde dizilmiştik. Öğretmenimiz, sıranın önündeki çocuğun kulağına bir şey söyledi. Hatta, yanlış anlaşılmasın diye söylemini bir kağıda da yazıp çocuğa okuttu.
Çocuk, hemen yanındaki arkadaşının kulağına o sözü söyledi. O ötekine, Öteki ötekine derken sıra bitti ve en son çocuğa öğretmen cevabı sorduğunda bambaşka bir yanıt aldı.
Bilmem anlatabildim mi? Ayşe'nin kulağına fısıldanan, Berzan'ın kulağına gidinceye dek değişime uğruyor:(
Ya da Berzan, başka Berzanları kendi çıkarları doğrultusunda kandırıyor.
Tebrikler Sinem, başarılısın, hem de çok.
Sevgimle...
"Çünkü bir zamanlar bu ülkede Kürt olduğunu söylemeye korkardı Kürt halkı"
İç anadolu bölgesinden sonra (batıya doğru) insanlar kürt delince hemen teröristmişsin gibi davranıyorlar. Kürt olan insanlar batıya giderken arabalarının plakalarından (doğu plakalı) bile çekinir oldular. Tabii birde bunun tam tersini düşünürsek ırkçılık ırkçılığı doğurdu. Ben Türküm Türküm diye diye diğer insanlarda kürtçülük duyguları gelişmeye başladı ve kürt milliyetçiliği ortaya çıktı. Doğu şivesi ile konuşan insana nerelisin diye sorulunca kürtüm deme gibi bir savunma veya saldırıyı görür olduk. Özetle söyleyecek olursak, doğudaki herkesin (kürtlerin) halk tarafından terörist olarak görülmesi yangına körükle gitmekten başka bir şey değildir. Kürt delinince gerçekten vatanını seven ve bölücülük aklının köşesinden bile geçmeyen insanların olduğu unutulmamalıdır. Ege bölgesinde yaşanılan bir çok olay (ki bunlar medyeda bir çok sefre gösterildi) da şantiyede çalışan doğu kökenli insanlara yerel halk tarafından terörist muamelesi yapılması ve aşağılanması bu insanları kaybetmekten başka bir işe yaramaz. Biz kürt halkı ile yüzyıllardır ortak yaşadık ve akrabalıklar kurduk. Koparılmayacak bağlarımız olduğu muhakkaktır. Bu davanın çözümü kesinlikle eğitim ve ortak din noktasında olacaktır. Güzel vatanımız, insanlarımız bu hain oyun içerisinden çok yakın zamanda kurtulması dileğiyle....
Nun hanımı tebrik ediyorum gerçekten güzel, anlamlı ve bi okadar hassas konuyu kaleme almış. Bende cevap mektubunu sabırsızlıkla bekleyenler arasındayım.
Kalemin daim olsun............
onuray tarafından 8/4/2012 2:03:47 PM zamanında düzenlenmiştir.
onuray tarafından 8/4/2012 2:05:01 PM zamanında düzenlenmiştir.
O qué
Irkçılığın savunulacak tek bir tarafı yok.
Kimde olursa olsun ...
Tekrar çok teşekkür ederim.
Farkındalık karşılıklı olursa neticeye varmak daha kolay olur. Berzan'lar Nazan'ları anlayacak, Nazan'lar Berzanları...Kimse kimseye "Git öteye" demediği an, bu mektup adresine teslim olacaktır sevgili Sinem. Çok güzel bir yazı. Kutluyorum bilinçli yaklaşımını ve edebiyatı böyle derin ve elzem konulara ana yapan kalemini.
Sevgiler.
Aynur Engindeniz
Sevgili Sinem.
Berzan'ın mektubu benim için o kadar bilindik bir şey ki. Şimdi merakla Nun'un mektubunu bekliyorum. Bakalım Berzan'a ne cevap verecek? Bence o daha önemli. Bakalım o da anladı mı?
Hani küçük ( yaşça ) olmasan ellerinden öpeceğim ya..Haydi alnından öpeyim kabul edersen.
Selam ve sevgilerimle.
O qué
BENCE ÖNEMLİ OLAN YAPILAN YANLIŞLARIN FARKINA VARMAK YAPILAN HATALAR NE KADAR BÜYÜK OLURSA OLSUN AF EDİLMEK VARDIR ONUN İÇİ CAN SIKMAYA GEREK YOK GERÇEKLERİN FARKINA VARMIŞSINIZ YA O YETERLİ ŞEYTAN SİZİ BİR ZAMANLAR ESİR ALIP KÖTÜ ŞEYLERE TEŞVİK ETMİŞ OLABİLİR AMA SENİN ALLAHIN VAR O SENİ AF EDER ONA AÇ KAPINI Kİ ŞU YALAN DÜNYADA MUTLU MESUT YAŞA YAZNIZI OKUDUM GÜZELDİ YAPILAN HATALAR NE KADAR ÜZÜCÜDE OLSA O HATANIN FARKINA VARILMIŞ YA O YETERLİ KURBAN SAĞLICAKLA KAL ALLAHA EMANET OL...