KİRALIK SEVGİ
KİRALIK SEVGİ
Gecenin loş ışığında dar, geçilmez sokaklardan elleri titrek, yorgun, halsiz,
zor bela adımlar atan küçük bir çocuk… Buğulanmış camları açıp sadece onu
izliyorum. Yürüyor yürüyor… Gitmek istemiyordu sanki ne var ki ayakları onu
gitmesi gerektirdiği için sürüklüyordu. Bir zaman sonra gökyüzündeki
küçük bir parıltının kayboluşu gibi sonsuzluğa kaymıştı adeta. Acaba
hayattan beklentisi neydi? Kaldırım taşlarına saplandı birden gözlerim.
Elektirik direklerinin buğulu ışıkları bozuyordu tüm karanlığı. Sonra
Birden yağmur başladı. Pencereye olanca hızıyla sanki bir şeye
hiddetlenmiş gibi yağmur taneleri çarpıyordu. Bu hiddet neydi, ne
içindi? Acaba o ürkek çocuğun çığlıklarımıydı? Ne vardı ki bu kadar
hiddetlenecek?
Saatin sesi birden kulağıma ilişti. Gece yarısını vuruyordu.
Karanlıklar kraliçesi ben olmak istedim, çünkü bu boşluğun bir
parçasıydım. Ama burası daha çok bunaltıyordu insanı.
Masaya oturup elime bir karalama kağıdı aldım. Mumum ışığıda
sanki bir şeyler söylemek istiyordu. Ateşini bir o yana bir bu yana
savuruyordu. Eriyordu eriyordu… Durmak bilmiyordu erimeleri.
Saatlerce mumu seyrettim ve birden tükendi. Hiçbir şeye anlam
veremiyordum. Acaba her şeyin karanlıklar kraliçesine söylemek
istediği bir şeyler mi vardı? Her neyse… Kalemi elime aldım ve
yazmaya başladım. Yazabildim mi bilmiyorum, sadece bir şeyler
karaladım galiba.
(güneş doğuyor ve büyü bozuluyor)
Başımı zorlukla masadan kaldırdım. Elimin altında gece boyunca
karaladığım, ne yaptığımı anlamadığım bir resim duruyordu. Resimde
karanlıkta yürüyen o küçük çocuk vardı ve KİRALIK SEVGİLER
yazıyordu.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.