K/adın ne?
"Kadının sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmeyeceksin"
Bu cümleyi hangi geri zekalı söylemiş bilmiyorum.Ama bu cümleyi hayat felsefesi yapmış onlarca geri zekalı tanıyorum.
Ağzından salyalar akarak ve sırıtarak bu sözü birbirine söyleyen bir çok zavallıyı da şahsen bilirim.
Bir de "Kızını dövmeyen, dizini döver" cümlesi vardır.
Aynı familyadan insanların kullandığı, uyguladığı ve uygulamaktan garip bir haz duyduğu bu iki cümle üzerine biraz konuşalım istedim.
Ve bazı istatistikleri araştırdım.
Resmi kayıtlara göre Türkiye’de 2008’de 48 bin aile içi şiddet olayı meydana gelirken, bu sayı 2011’de 1.5 kat artışla 80 bin 398 olarak gerçekleşmiş.
Yazdığım cümlede "Resmi Kayıt" kısmına özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum.Çünkü 80 bin rakamı ne kadar ürkütücü gelse de asıl rakam korkunç boyutlarda.Korkusu sebebi ile gördüğü şiddeti ilgili makamlara bildirmeyen, bildiremeyen kadın sayımız bu sayının çok ama çok üzerinde.
Yine resmi rakamlara göre her gün 3 kadın öldürülüyor. Türkiye”de resmi rakamlara göre 2010 yılında 226 kadın öldürüldü, 478 kadın tecavüze, 722 kadın tacize uğradı. 6 bin 423 kadın ise aile şiddeti nedeniyle hastaneye başvurdu.
Kadınların yüzde 40”ı şikâyetçi olmadı.Son 7 yılda 4190 kadın öldürüldü, fiziksel veya cinsel saldırıya uğrayan kadınların yüzde 88”i bu gerçeği sakladı.
2011 yılında 143 kadın cinayete kurban gitti. 76 kadın cana kast edilen saldırıya maruz kaldı. Meydana gelen 82 tecavüz vakası mahkemelere intikal etti.
.................................
Çok değil, daha bir kaç gün önce bir ilçemizde emlak ofisi bulunan bayan bir arkadaşım telefonda bana şu cümleleri kurdu.
"Nasıl bir ülke burası? Nasıl bir insan türüyle yaşıyoruz? Ve nasıl bu kadar çoklar? Bir müşterime ev göstermek için ana cadde de yürüyorduk.Birden bir çığlık duyduk.Yapma diyordu kadın kaçarken. Yapma !!! Bir adam o kadını kovalıyordu.Ne olduğunu anlamaya çalışırken elini beline attı ve kadına arkadan ateş etti.Kafasına.Kadın yere düştü.Sonra yanına gidip yerde yatan o zavallıya bir el daha.Müşterimin kız çocuğu da yanımızdaydı.
Hepimiz şoka girdik.Adam kaçarken bir çığlık daha koptu.O yavrucak o sahnenin her anına şahit oldu.Şimdi nasıl bir tedavi bu olayı onun hafızasından silebilir ki? Ben bile bu yaşta bu kadar ağır etkilenmişken?"
Kadın oracıkta ölmüş zaten.Ve asıl sürpriz şimdi geliyor.Kendisini öldüren kocası, eşine şiddet uygulamaktan ceza almış.Eve yaklaşmama cezası.Yani kadın doğru olanı yapmış ve şimdi ölü.
....................................
Bir başka haberde ölü çocuk doğurduğu için dövülen, 6 ay boyunca tuvalete kilitlenip aç bırakılan.Ve 30 kiloya kadar düşen başka bir kadının hayatını kaybettiğini okudum bugün.
Ama bu haber de benim özellikle dikkatimi çeken başka bir husus var.Olayı gerçekleştiren ailenin içinde de başka bir kadın var.Kayın valide.Bu ayrıntıya biraz sonra değineceğim.
.....................................
Ben kadının Rus, Moldovya’lı, aynı zamanda Ukrayna’lı olanını severim.Çok şekerdirler.Yarım yamalak Türkçe konuşmaları ve aynı zamanda "hizmette sınır tanımamaları" onları daha bir şirin yapar.
Sütun gibi bacakları muhteşem göğüsleri ile başlı başına bir sanat eseridirler.Anya, Marisha, Oksana gibi telafuzu hoş isimler taşır ve her erkeği mutlu edebilecek özelliklere sahiptirler.
Ben aynı zamanda kadının namuslusunu severim.Haddini bileni tarafımca makbuldür.Sesini yükseltmeyen, şikayet etmeyen, vefakar, cefakar, doğurgan olmalıdır kadın.Öyle saçma sapan kıskançlıklar gereksiz şiddeti doğurur ki, akıllı kadın bunu zaten yapmaz.
Ben kadının aynı zamanda eğlenmesini bilenini severim.Şöyle karşılıklı oturup kafa çekilebilmeli.Felekten gün çalınıp geceye ayrı bir haz katabilmeli.Ben varken yan masaya kırıtıp orasını burasını oynatmamalı.Ha bir de çok sıska olmasın.Şöyle ele avuca gelebilmeli.
Ben var ya ben...Kadının evde oturanını severim.Çocuklarına analık, bana karılık, ana babama evlatlık yapabilmeli.Temiz olmalı ha ! Bulaşık çamaşır ütü gibi görevler eksiksiz yapılmalı.Sesini yükseltmesin, karşı gelmesin, ana babama saygısızlık yapmasın, ikide birde gezmek istemesin, aklına estiğinde evden çıkmaya kalkmasın yeter.Eh bir de şey var tabi.
Başım ağrıyor, dişim ağrıyor, belim ağrıyor, yorgunum gibi mazeretleri olmadık zamanda ileri sürmesin.Ne diyordu bir kitapta?
“Kadın ocak başında olsa dahi erkeğinin davetine icabet etsin.”
başka?
“Bir kimse karısını yatağına davet edip de (mazereti olmadığı halde) gelmez ve kocası da ona dargın olarak gecelerse sabah oluncaya kadar Melekler o kadına lânet ederler.”
Yani kadın olsun kadın !
Yoksa ne olur...
İtinayla kadın saçından tutulur, sağ el geriye doğru kaldırılarak belli bir açıyla kadının sol gözünün üzerine indirilir.Morarma olmalı ki, hem her aynaya baktığında yaptığı hatanın vehametinin farkına varsın, hem de dışarı çıkma, gezme gibi gereksiz arzu ve isteklerinin bir süreliğine önüne geçilmiş olsun.
İlk darbeyi alan kadın yere düşünce yerdeki duruş pozisyonuna göre bir ayak darbesi ile nefessiz bırakılır.Atılacak tekmenin özellikle mide bölgesine yapılmasına dikkat edilmelidir çünkü hedeften sapılırsa ikinci üçüncü tekmeler gerekir ki bu zaman kaybına sebep olmaktan başka bir işe yaramaz.
Kadının karşılık verme, konuşma gibi eylemlerinin durduğu bu noktada duyabileceği hatta komşuların dahi işitebileceği gür ve yüksek bir sesle küfür edilmeye başlanır.
Gelmişi, geçmişi, hatta yedi ceddi bu sürece dahil edilmekle birlikte farklı stil ve tarzda küfürler denenerek etkisinin artması sağlanabilir.
İşin büyümesinin önüne geçmek adına önce yakınlarının sonra da kendisinin ölümle tehdit edilmesi, onu aynı zamanda yalnızlığa iteceğinden sonuca ulaşmak ve onu tamamen yuvasına, çocuklarına ve kocasına bağlı, itaatkar, vefakar bir kadına dönüştürmek hususunda başarılı sonuçlar elde edilmesini sağlar.
Zaten yuvayı yapan dişi kuştur.Bir erkeğin kuşunun ya da kuşluğunun yuvadaki geçimsizlik ya da sorunlarla yakından uzaktan ilgisi yoktur.Olmamalıdır.
.............................................
Böyle yetiştik biz.Böyle anlattılar.Böyle anlatıyorlar.
Oysa askerde "dayak yedin mi?" sorusuna %80 evet diyen bir sınıfız biz.Baba dayağı yemeyen kaç yetişkin sayabilirsiniz çevrenizde? Çaresizliğin, güçsüzlüğün, kaba kuvvete maruz kalmanın, haksızlığa uğramanın ne demek olduğunu bilen insanlarız.
"Zayıfları korumak" derken, bedensel gücü bizimle eşit olmayan kadınlara nasıl oluyor da bu kadar aşağılıkça muamele edebiliyoruz? Bu nasıl bir hayvani içgüdü nasıl bir zavallılık, nasıl bir iğrençliktir ki, hem ölürcesine seviyor, hem sevip öldürebiliyoruz?
Bu nasıl bir töredir ki? Aile meclisleri kurup kocasının geri yolladığı bir kadını içinde "annelerin, eltilerin, kızkardeşlerin" olduğu bir topluluk içinde işkence, ölüm kararları verebiliyoruz?
........................................
Bir de Devlet var...
Tecavüz mağdurunu tecavüzcü ile evlenmeye teşvik eden bir devlet için.Ne söylenebilir ki?
Hukuksal yaptırımları uygulamada bu kadar acz içinde olan bir devletten ne beklenebilir?
Defalarca gidip "Beni ölümle tehdit ediyor" diye şikayet ettiği kocası için işlem yapmayan, ifadesini alıp sonra onu kuduz köpek gibi sokağa salan, o kadına bir güvenlik sağlamayan bir devlet için.Kadın nedir ki?
İşlediği cinayetten sonra neden? sorusuna verdiği ilk cevap "Namus için" diyecek kadar namussuzlaşan, adileşen, küçülen adamların ülkesi burası.
"Namus için" deyip hayatı boyunca uçkuruna onlarca kadını davet eden, yüzlerce kez karısını aldatan ve şerefsizliği ihaneti vefasızlığı bir "onur ifadesi" şeklinde etrafına fısıldayıp duran kişiliksiz adamların ülkesi.
Ve her yerdeler...
Siyasetin eğitimin güvenliğin adaletin ve daha bir çok kurumun içinde bu ve buna benzer düşüncelerin ezici bir çoğunlukta olduğu yerdeyiz.
Bu yüzden utanıyorum Adam olmaktan...Bir kadının yüzüne bakmaktan...
Ve diyorum ki...
Önce sevmeyi öğretin çocuklarınıza.Kavgayı değil.
Önce paylaşmayı.
Almayı değil.
Kazanmaktan önce kaybetmemeyi bilsinler.
Sen erkek adamsın! cümlesiyle başlıyor bu süreç.
Sen insansın deyin önce.
Sadece anneye saygıyı değil, kadına saygıyı bilmeliler.
Ve kendine olan saygının, büyüklüğün, onurun kadına saygıdan geçtiğini öğrenmeliler.
Öğrenmeliler ki...
Şimdi ki bizler gibi...
Kendini mümin, demokrat, medeni, delikanlı ve erkek sanan "Köle tacirleri" gibi yaşamasınlar.
Saygılar...
YORUMLAR
"adam haklı, dağılın beyler"
gerçekten de haklısınız. kadınların maruz kaldığı şiddet günümüz toplumunda çok ileriye gitti.
kimsenin saklayamayacağı raddeye geldi. geldi de haberlerde artık klişe olduğunu düşünülmeye başlandı.
"suç iki başlıdır." derdi bir Arkadaşım. bunu da göz ardı etmek sorunun çözülmesine darbe vurur.
belki hatanın büyüğünden başlamak istemişsin ama ik tarafı da yazsan daha hoş olurdu bence.
yazını okuyup yorum yazdıktan sonra gezinirken şu yazı ile karşılaştım
http://edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=102384
ve iki yazının bağdaşan kısımları olduğunu düşünüyorum.
iki tarafın mağduriyetleri farklı ama iki tarafın mağduriyetleri var.
bulutların gözyaşları tarafından 8/4/2012 12:13:10 PM zamanında düzenlenmiştir.
Elbette ki, kadınların nesne olamalarının, oyuncak gibi kullanılıp atılmalarının, hor görülmelerinin tek suçlusu erkekler değildir. "gönüllü kurbanlık" anlayışını malaesef kadınlar kabul ediyor, en büyük hata kadınların , erkeği de kadını da yetiştiren kadının kendisi, kadınlar evliliklerini sürdürme, çocuklarının geleceği pahasına küçülmeye, ezilmeye, aldatılmaya ve her türlü zorlukları çekmeye razı oluyorlar, annelerinin, anneannelerinin yüzyıllardır yaptıklarını yapıyorlar kendilerini aşağı erkeği de yukarı gören yine kadınlar, kızlarını dizin dibinden ayırmayan, erkeği de sokağa salan yine kadınlar, kadını eve vekil bırakmış erkek, kadın erkekten daha ataerkil.. hata da burdan kaynaklanıyor daha çok, "ben bilmem kocam bilir" diyen kadının kendisi.. daha neler neler... emeğine sağlık güzel noktalara değinmişsin, ancak bu noktaya gelinemsinin bir diğer suçlusunun da kadın olduğunu unutmamak gerekir..erkeğe kul köle olmaya devam ederlerse sonu böyle olmaya mahkumdur ne yazık ki.