- 543 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
İZABEL'İN ISLAK ŞİİRLERİ-2
İZABEL’İN ISLAK ŞİİRLERİ-2
Ayrılığın ve ihanetin acıları İzabel’in içinde onarılmaz derin yaralar açmaya başlamıştı.İçine attığı bu derin yaralar her geçen gün derinleşiyordu.Öyle ki her gün ruhunu bir uçurum kenarının eşiğine daha da yaklaşmış gibi hissediyordu.
Bu yüzden ne iş yerinde ne kendi evinde yaptığı işlere artık kendini veremiyordu.Her zaman bakımına ve hayatına özen gösteren kadın gitmiş yerine sanki başka kimlikli biri gelmişti.
Her gün iş yerinde bulunan çalışma arkadaşlarına sevecen günaydın diyen kadın artık asık suratlı, az konuşan dalgın bir kadın almıştı.İzabeli yakından tanıyanlar bunun sebebini çok iyi biliyordu.
Çünkü Tom her mesai çıkışı İzabel’ bir demet çiçekle karşılardı. Artık Tom’un mesai çıkışlarında İzabel’i karşılamaya gelmeyişi ve İzabel’in ruh halini görenler iki sevgilinin ayrıldığını anlamalarına fazlasıyla yetiyordu. Son günlerdeki dalgınlığını gören Mark onu ofisine çağırıp,
“İzabel, sendeki bu değişikliği anlayamıyorum.Kulağıma gelenler ayrı konu.Sen bu şirketteki en verimli çalışan elemanlarımdan birisin biliyorsun.Bir aşk ayrılığı için bu kadar kendini yıpranmış görünmene katlanamam.Sana bir hafta izin veriyorum.Kendini toparlayıp gelmeni ve karşımda o eski İzabel’i görmek istiyorum..”
Mark, bunları söylerken; İzabel kendi dalgınlığında büronun zeminindeki gri halıya bakıyordu.Mark’ın karşısında konuşacak söz bulamayan İzabel, sadece tamam anlamında başını sallayıp odadan çıktı.Kendi ofisindeki birkaç eşyasını alıp, masasını düzelterek, ana binadan ayrıldı.
Ruhu darmadağınık bir şekilde kalabalığın içine karışıp, kendini dinlemek için nereye gideceğini umursamadan cadde boyunca yürümeye başlamıştı.Saatler sonrası yürüyüşün ardından farkına varmadan şehrin en büyük parkında bulmuştu kendini.
Sonbaharın ilk demleri, parkın toprak zeminini sarıya çalan yapraklarla kaplayarak kendini göstermeye başlamıştı. İzabel, boş bulduğu sarı bir banka oturarak dinlenmeye başlamıştı.Gözleri hep çift olarak gezen insanlara takılıyordu.
Bir an gözlerinin dolmuştu.Kendi hıçkırığını içine hapsetse de, çantasından çıkardığı mendili ile burnunu silmişti.O an kendini ağaçların dallarında kurumuş,düşmeye yüz tutmuş yapraklara benzetti.
Oysa Tom yanında olsaydı sonbahar bile daha anlamlı bir güzellik taşıyacaktı. Tom’un yokluğundaki sonbahar İzabel’in gözünde sadece ölümün hüznünü taşıyan bir mevsimdi.;İçindeki duygular yerdeki sararmış yapraklar gibi parkın içinde savruluyordu.
Bunu hisseden ve görebilen tek kişi ise o sarı bankta oturan İzabel’den başkası değildi. Oturduğu bankın yakınlarına konan bir serçe onu gülümsetmeyi başarmıştı. Yere konan serçe, kendine küçük bir su birikintisi bulmuş, içinde yıkanır gibi suyla oynuyordu.
O an serçeye içten içe gülümsedi.Bir süre serçeyi izledikten sonra banktan kalkarak, tekrar geldiği caddeyi gerisin geri yürümeye başladı.Birkaç yüz metre yürümüştü ki, evcil hayvan satan bir markete gözü ilişti.
Hiç düşünmeden markete girdi.Her türden evcil hayvanın bulunduğu markette, o direk kuşların olduğu bölüme yürüdü. İlk gördüğü kuşu, market çalışanına gösterip –bunu almak istiyorum- demişti.
İzabel yalnızlığını bir kuşla paylaşacağını ümit etmişti bir anlığına da olsa.Yinede tek bildiği bir şey vardı o da Tom’un yokluğunu hiçbir şeyin dolduramayacağıydı.
……
Arabasını kapalı otoparktan aldıktan sonra, kırk beş dakika süren yolculuğun sonunda metronun dışındaki tek katlı bahçeli evine ulaşmıştı.Eve girer girmez, kafesi ,evin salonunda bulunan pencere kenarındaki sehpanın üzerine koydu.
Üzerindekileri değiştirip, lavaboda elini yüzünü yıkayıp salona geçti.En sevdiği kırmızı koltuğa oturdu.Başını geriye yaslayarak gözlerini kısa süreliğine kapatmıştı.İçindeki haykırışlar ve seslerden sanki uzaklaşmak ister gibiydi göz kapaklarını kapatışı.
Sonunda bir an kendi içindeki hisleri onunla konuşmaya başladı.İhanete rağmen Tom’la konuşmaya karar verdi.En azında bu son görüşme olacaktı onun için. Yada bir umut yeniden başlamak için.
Tom her ne kadar kararından dönmeyecek kadar oturmuş kişiliğe sahip olsa da İzabel keşke dememek için bunu deneyecekti. Kapı girişine bıraktığı çantasını alıp, Tom’la son kez görüşmek istediğini söyledi.
Tom telefonda ısrarla ilişkilerinin bittiğini söylese de son kez görüşmeyi kabul etmişti.Bu İzabel’in içindeki sönmüş umutları az da olsa alevlendirmişti. Biraz moralinde etkisiyle üstündeki gerginliğin azaldığını hissederek, salonda duran ahşam vernikli masaya doğru yürüdü.Masanın üzerinde bulunan leptop’un açıp, birkaç yerden haber sayfalarını okudu.
O an gözüne bir haber bölümü ilişti.Ünlü şairlerin hayatı ve şiirlerin insan duygularına olan etkisi üzerine olan kısmı defalarca okudu.O an zihnine “bende şiir yazabilir miyim acaba ?” sorusu takıldı.
.......
YORUMLAR
DİLEK YILDIZI
yazmaya devam hedef yok....beğendin mi yok. eee o zaman...hadi o zaman sana şans...kelimelerinle ateşi anlat mesala...tamam o zaman...ben bir kipritin yanışını anlatayım üç sayfa...komik olma yıldız...becerebiliyorsan bırak kibriti falanda beceriyorsan adam akıllı öykü yaz...yazıyorum ya...kendini kandırma..tamam yav inat işte hırs ya yazacam...aylardır aynı şeyi diyorsun..uyuşukl yazılarından başka bişey okumuyoruz senden uyuz...tamam yav en iyisini yazana kadar kafamı kırarcasına yazacağımım işte...hep öyle diyon..hadi bakalım göreceğiz..daha yeni ısınmaya çalıştım...savulun gölegelerim yazmaya çalışacam.... :-))))
Yinede yazmak güzel....