- 1107 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
SURİYE'DEKİ OLAYLARI ANLAMAK( MEVCUT YÖNETİM -BAAS REJİMİ-VE NUSAYRİLİK )
BAAS REJİMİ
Suriye 1950’lerden itibaren koyu bir Arap Milliyetçiliği olan Baas Rejimi’yle yönetilmektedir. Baas, Arapça da ‘Yeniden Diriliş’ anlamına gelmektedir. 1940 yılında Suriye’de kurulan bu hareketin ilk teorisyenleri Ekrem Havrani ile Mişel Eflak’tır (Mişel Eflak, Suriyeli bir Hıristiyan ve bu ideolojinin efsanevi lideridir). Baas ideolojisinin amacı ise Ortadoğu’da tek bir Arap devleti kurulmasını benimsemiştir. Partinin sloganı Birlik, özgürlük ve sosyalizm idi. Parti ideolojisi parti birliğine ve dış baskılara karşı durmaya dayanıyordu. Baas Hareketi Suriye’de ortaya çıkmıştır fakat daha çok Irak’ta taraftar bulmuştur.Baas Partisi ,Suriye ve Irak’ta yaptıkları devrimlerle iktidarı ele geçirmişlerdir.Hafız Esat bu akımın önemli temsilcilerindendir.
ETNİK VE DİNİ YAPI
Suriye’nin etnik yapısı(% 77-83 Arap ,% 7-8 Kürt ,% 5-6 Türk ,% 2 Ermeni,% 1 Çerkez,% 1 diğer) ile dini yapısı ( Sünni %74, Nusayri %12, Hıristiyan %10, Dürzi %3 ve az sayıda diğer İslami hizipler, Yahudi ve Yezidi ) bakımından birçok unsurdan oluşuyor. durumun böyle olması Suriye’de çok sert ve katı bir rejimin oluşmasında şüphesiz katkı sağlamıştır.Ancak Baas fikriyatı ve özellikle Nasurilik ,Suriye’nin iki temel dinamiği olunca Hafız Esat’ın diktatörlük rejimi Suriye’de çok katı bir şekilde sürmüştür.Tabi Suriye’nin mezhepsel bölünmüşlüğü ve yönetimin Nusayri olması ve etnik olarak da Arap olması, özellikle suni kesim ile Arap olmayan diğer etnik gruplar üzerindeki baskı ve şiddeti birkaç kat daha da artırmıştır.
NUSAYRİLİK
Suriye yönetimin de mensup olduğu Nusayrilerin sayısı yaklaşık toplam nüfusun % 12’si kadar olmasına rağmen yönetimdekilerin hemen hemen tamamı Nusayridir.
Nusayriliğin inanç sistemi kesinlikle ‘Anadolu Aleviliği’ ve ‘Caferiyye Şiiliğine’ itikadi yönden benzememektedir. İslam mezhepleri tarihinde aşırı ve batınî fırkalar arasında sayılan Nusayriliğin kurucusu Ebû Şuayb Muhammed b. Nusayr en-Nemîrî’dir.
Nusayrilik incelendiğinde inanç sisteminin bazı yönlerden İslam’dan kaynaklandığını görmekle beraber ekseriyet itibariyle batınî yorumlara dayandığı görülmektedir.Nusayriliği anlamak için aşağıda vereceğimiz örnekleri iyi analiz etmek gerekiyor.Zira Nusayrilik İslam dininden bir takım temel doğrular almış olsa da aslında başlı başına bir inanç sistemi olarak ta görülebilir.
Ahmed Cevdet Paşa, Tarih-i Cevdet’inde şöyle açıklar: Nusayrîlerin ulûhiyyet ve nübüvvet hakkındaki batıl düşünceleri hiçbir milletin inancına benzemez. Şöyle ki onlara göre, öncelikle ulûhiyet Hâbil’e ve ondan Şît’e hulûl eder. Âdem ise bir peygamberdir. Sonra ulûhiyet İsmail’e ve nübüvvet İbrahim’e intikal eder. Sonra nübüvvet Musa’ya ve ondan İsâ’ya ve ondan Hz. Muhammed b. Abdillah’a intikal eder. Ulûhiyyet de Harun’a ve ondan Hıristiyanlar arasında Butrus diye bilinen Şemûn’a ve ondan Ali b. Ebî Tâlib’e intikal eder(1). Ali, âsumânî hulleye bürünüp gökyüzüne yükselir. Güneş’te yerleşinceye kadar orada kalır. O, hâlâ Güneş’te bulunmaktadır. Semadaki büyük yıldızlar Nusayrîlerin Ukkâli’nin ruhlarıdır. Bu nedenle Nusayrîler, Güneş’in doğuşu ve batışı zamanında Güneş’e secde ve yıldızlara hürmet gösterirler. Dualarında ihtiyaçlarını, görünen yıldızlar hürmetine en iyisinden isterler. Ashâb-ı Kirâm’dan Mikdâd b. Ebi’l-Esved’e "Rabbu’n-Nâs = İnsanların Rabbi" diyerek, "Ali Muhammed’i, o da Mikdâd’ı ve Mikdâd diğer kulları yarattı" derler.(2)
Nusayriliğin günümüzde Suriye ve Türkiye’de tabileri bulunmaktadır. Antropomorfizmin açık bir örneğini gösteren Nusayriliğin görüşlerinin temelini Hz. Ali’nin ilahlaştırılması teşkil eder. Nusayrilerin bütün kollarına göre, Ali, mabuddur, tanrıdır. Ali, ne doğurdu ne de doğruldu. Ölümsüzdür. Her zaman vardır. Zatı yıldızlara hakim olan nurdur. Nurun nurudur. ilâhî zatı itibariyle gizlidir(3). Ali, yerler ve göklerin yaratılmasından önce de var olmuştur, sonra da(4). O, manadır. Görünüşte imam ise de, bâtınî olarak o Tanrı’dır. Bu, Nusayriliğin temel inancı olduğu için, onlara göre şehâdet kelimesi, "Ben, Ali’den başka ilâh bulunmadığına şehâdet ederim" şeklindedir(5).
Kutsal kitapları Kitabu’l-Mecmu’unun "Başlangıç" olarak adlandırılan birinci suresinde, İslâm itikadında Allah için kullanılan pek çok sıfat ve isim ilâh olarak görülen Ali için ifadelendirilmektedir. Bu surenin bir paragrafının tercümesi şöyledir: "Seyyid Ebû Şuayb Muhammed b. Nusayr Sâmirî Yahya b. Maîn’e: Ey Yahya! Hayatla birlikte sana bir hastalık geldiğinde veya ölümle birlikte bir felakete uğradığında; aşırı taassub için olan bu beşerî gömlekten sıyrılarak, nuranî ışıklar yaparak, temiz, temizlenmiş, yüce, bembeyaz koku ile, saf ve tertemiz kılan bu ulvî bir davetle çağır. Buna nuranî heykelleri tabi kıl ve ey delalet ile yol gösteren, kudreti ile zahir, hikmeti ile batın, kendisi ile varlığı gerekli, sıfatları ile, ismi ile konuşan! Ey O, ey her şeyi olan, evveli ve sonu olmayan ezelî! Sebeplerin sebebi, gayelerin gayesi, sonların sonu! Ey gizli sırları bilen, ey hazır, ey mevcud, ey zahir ve ey maksud olan, ey gizlenmeksizin gizli olan, ey nurundan nuruna parlayan ve nuru kendinde sönen! O nur senden başladı, sana dönüyor. Ey her nuru ortaya çıkaran, meydana çıkan! Her nura "isim", her isme mekan, her mekana makam, her makama "bab" kılan! O, O’ndan O’na yönelen "bab" ı irşad ediyor. Ve yine O’nda O’na giden "bab" a giriyor. Sen ey Emiru’n-Nahl, ey kendine yönelene yol gösteren Ali b. Ebî Tâlib! Her şey sensin, hû, yâ hû, yâ hû! Ey her şeyi kendisinden başka kimsenin bilmediği! "Sîn" ile ilgili meseleleri "selekûn, sulûken, selikûn, sâlikûn, selikin" bunlarla ilgili sorunların sordukları şeyi senden istiyorum. (6)"
"İbnu’l-Veli’yi Yüceltme" başlığı taşıyan ikinci surede ise, Hz. Ali ile ilgili şu aşırı ifadeler yer alır: "Buyur, buyur ey Emiru’n-Nahl! Ey Ali b. Ebî Tâlib! Ey her arzu edenin sevip dilediği! Ey ulûhiyeti ile ezeli olan! Ey yaratılmışların aslı! Sen bizim gizli ilahımız, açıkça imamımızsın. (7)"
İslam inancı ile temelde çatışan bu görüşe göre Ali, Allah’tır. Kendi nurundan Muhammed’i yaratmıştır. Ali "mana" dır; Muhammed de "isim" dir. Muhammed ise, Selman el-Farisi’yi yaratmıştır ve o da "bab" dır. Bu A (Ayn), M (Mim), S (Sin) sembolüyle ifade edilir ve sırdır. Bu üçlü sistemde A (Ali), M (Muhammed) ile tezahür etmiş ve S (Selman) "Mana" nın resulü olmuştur. Bu sır, Süleyman Efendi tarafından, Hıristiyanlıktaki "Baba-Oğul-Kutsal Ruh" sistemiyle açıklanır. Ayrıca Bab’dan yani Selman’dan sonra beş "Eytam" vardır. Bunlar, Bab’ın manevi çocukları olup, Bab tarafından yaratılmışlardır(8).
Nusayriler Hz. Ali’nin ulûhiyeti noktasında birleşmekle birlikte, Ali’nin oturduğu mekan konusunda ayrılığa düşmüşlerdir. Dört koldan birincisi olan Kamerîler, Hz. Ali’nin makamının ayda olduğuna inanırlar. Haydarîler ise, Hz. Ali’nin makamının ayda değil arşta olduğunu söylerler. Bu görüşlerini de Kur’ân’a dayandırırlar. Bunlara göre Ali tanrıdır. Kur’ân’a göre Allah, arşın üzerinde oturur. Buna göre Güneş ve Ay mahluktur. Bu nedenle Allah’a mekan nisbet edilmez. Ali de Allah olduğuna göre Ay’da değil arştadır. Arş semadaki nâmütenahî varlıktır. Bir diğer kol olan Mütevali’ye göre de Tanrı arştadır. Bunlar oniki imama inanmaktadırlar. Dördüncü kol olan Gıyabilere göre de, Tanrı olan Ali, arştadır(9).
Yukarıdaki açıklamalarda da görüleceği üzere Nusayrilik İslam dışında Hıristiyanlık başta olmak üzere bir çok inanç ve kültürden etkilenmiştir.Nusayrilik bir çok konuda olduğu gibi özellikle Hz. Alinin uluhiyeti konusunda İslam diniyle ayrılığa düşmektedir.burada daha çok Hıristiyanlıktaki Baba-Oğul’dan bir etkilenme görülmektedir.
Sonuç olarak hem Baas fikriyatı hem de Nusayrilik inancı Suriye’nin bugün ki durumunda etkin rol oynamış ve/veya temel belirleyici unsur olmuştur.Özellikle halkın % 74’nun Sun’i Müslüman olduğu Suriye’de Nusayrilerin yönetimde olması ebetteki yaşanan sorunların en temel sebebi olarak zikredilebilir.
Kaynaklar:
1,2,3,4,5,6,7,8,9. İslam Ansiklopedisi( Nusayrilik maddesi )
( www.sorularlaislamiyet.com/article/1667/nusayrilik.html )
Mustafa Yücel DEMİRTAŞ