nefret
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
“Hizmetimi sunduğum kişilere genellikle sormam. Ama bu kez durum biraz garip. Gerçekten bunu yapmamı istiyor musunuz?”
“Evet.”
“Bugüne kadar çok fazla insan istedi ancak bu ilk olucak.”
“Güzel, senin içinde bir değişiklik olur.”
“Gerçekten o kadar mı nefret ediyosunuz?”
“Evet, aldığı hırıltılı nefesi duymaya katlanamıyorum.”
“Geri dönüş olmadığını biliyorsunuz değil mi?”
“Artık gitmesinin vakti geldi.”
“Anlıyorum. Babanızdan bu kadar nefret etmenizi gerektiren şey nedir?”
“Nesin sen? Psikolog mu? Sadece işini yap. Bu kadar soru sorduğunu söylememişlerdi.”
“Özür dilerim. Ancak benim gibi katiller bile babalarına düşkün olur bazen.”
“En erken ne zaman halledersin?”
“Ne zaman isterseniz.”
“Bu iş yarın akşam bitsin. Lanet olası moruğun lavaboda çıkardığı seslere artık katlanamıyorum. Hergece üç kez tuvalete kalkıyor. Kapı açık işiyor. Ardından o balgam ve osuruk sesi. Tanrım aklımı koru!”
“Evden taşınmayı düşündünüz mü? Bu daha az masraf gerektirir.”
“Lanet mirasını asla bırakmaz o zaman.”
“Anlıyorum. Ona bakıyorsunuz. Peki acı çekmesini istiyor musunuz?”
“Hımm… Bir düşüneyim. Beni çocukken kemeriyle döverdi. Hımm. Ama hayır. Hızlı ve acısız olsun. En azından mirası için bunu ona borçluyum değil mi?”
“Anlıyorum. Babanız kaç yaşında? Yani ona göre hazırlık yapmalıyım. Bir sürprizle karşılaşmak istemem.”
“Moruk 75 yaşında ama boğa gibi güçlü hala. Geçen akşam bana tokat attı inanabiliyor musun? Ben 36 yaşında bir erkeğim. Erkek!”
“Üzücü bir durum.”
“Artık onun aşağılamalarından bıktım. Her cümlesinin başında salak, aptal, gerizekalı gibi şeyler duymaktan sıkıldım. Üç kuruş para vermez. Hepsini bankaya koyar. Lanet banka hesabı! Milyonlarını koklatmaz!”
“Anlıyorum.”
“Yarın gece bu iş bitsin istiyorum. Hayatımı yaşamalıyım. Böyle giderse ihtiyar beni gömecek…”
“Siz nasıl isterseniz.”
“Senin hakkında iyi şeyler duydum. Umarım yanılmıyorumdur.”
“Bayım bugüne kadar aldığım her işi bitirdim.”
“Güzel. Şimdi gitmeliyim. Eve geç kalırsam moruk sinirlenir. Yemeği tam vaktinde hazır olsun ister.”
“Yarın akşam onu buraya getirin yeter. Gerisini bana bırakın.”
“Tamam. Saat 20.00’de.”
“İstediğiniz gibi olacak. Ve hizmetimden memnun kalacaksınız.”
“Umarım.”
(Ertesi akşam 19.58 suları…)
“Baba sadece beş dakika için durmalıyız. Sonra eve gider yemeğini hazırlarım.”
“Tam bir gerizekalısın. Sana kaç kez söyledim. Kimseden borç alma diye!”
“Baba hiç para vermiyorsun! Banka cüzdanını gördüm. Üç milyon var o hesapta.”
“Hırsız! Eşyalarımı mı karıştırdın? Sen nasıl bir evlatsın? Para nasıl kazanılıyor sanıyorsun ha? Git bir iş bul! Okulu bırakmasaydın şimdiye işin olurdu!”
“Tamam, baba tamam. Haklısın. Sadece beş dakika. Beş dakika uğrayalım. Ben arkadaşıma parasını vereyim. Sonra çıkarız.”
“Ulan sen adam olmayacaksın. Kime çektin lan sen? Neyine senin borç almak?”
“Özür dilerim baba. Hemen girer çıkarız.”
“Çabuk ol karnım aç.”
“Tamam. Merak etme.”
Siyah araç eski depo kapısından içeri girdi. Genç adam araçtan indi. Babası hala arabadaydı. Bir süre boş deponun içinde ayakta dikildi genç adam.
“Nasıl yer lan burası? Hadi arabaya bin ve gidelim. Kimse yok burada.” Diye seslendi yaşlı adam oğluna.
“Lanet olsun! Nerede bu adam?” dedi genç adam içinden.
Babası ısrarla kornaya basıyordu. Açık camdan seslenmeyi ihmal etmiyordu.
“Hadi dedim sana. Kime diyorum lan ben? Karnım aç diyorum sana!”
“Aptal moruk. Hep açsın zaten. Biraz sonra sonsuza kadar doyacaksın.”
Ardından arabanın yanına yürüdü genç adam ve aracın kapılarını kilitledi.
“Hey napıyorsun sen çocuk?” dedi yaşlı adam oğluna.
Bu sırada karanlık deponun arkasında bir ses duyuldu. Yaşlı adam hala aracın kapılarını kurcalamakla meşguldü.
“Lanet olsun! Neredesin be adam?” dedi genç adam karşısındaki katile.
Katil, genç adama hayatında yemediği kadar sert bir tokat attı. Ardından yakasından tuttuğu gibi adamı arabaya doğru sürükledi.
“Hey ne yapıyorsun sen?” diyebildi genç adam.
“Kapa çeneni!”
Katil belinden çıkardığı silahla genç adamın başını okşadı. Başından akan kanın farkındalığıyla genç adam yerde kıvranırken, katil arabanın anahtarlarını aldı ve aracın kapılarını açtı. Yaşlı adam hızla dışarıya fırladı ve yerde acıyla alnını tutan oğlunun yanına geldi.
“Demek bana bunuda yapacaktın ha? Herşeyi beklerdim. Ama bu! Öz babanı öldürtmek. Üstelik bir başkasına? Kendin bile yapamıyorsun. Seni korkak! Çocuklar ailesini seçemez derler. Ya aileler çocuklarını?”
“Üzgünüm baba. Özür dilerim. Affet beni.”
“Kes ağlamayı! Biraz erkek olsaydın keşke!”
“Ne yapmamı istersiniz?” diye sordu katil.
“Adi herif! Beni kandırdın.” Diye bağırdı genç adam katile. Ve ekledi: “Neden?”
“Çok basit. Ben profesyonelim. Sen parayı baban öldüğünde verecektin. Ancak baban ödemeyi nakit ve peşin yaptı.” Dedi.
“Lanet olsun…” diyerek inledi genç adam yattığı yerden.
“Bayım oğlunuzun acı çekmesini istiyor musunuz?” diye sordu ihtiyara.
“O acı çekmemi istemiş miydi?”
“Hayır bayım.”
“Peki öyle olsun. Benim için ne planladıysa o. Şimdi gitmeliyim. İlaç saatim geçti.”
“Siz nasıl isterseniz efendim. Cesedi merak etmeyin. Herşeyi bana bırakın. Hizmetimden memnun kalacaksınız.”
“Baba… Lütfen, gitme baba. Beni bırakma… Baba.. Baba… Özür dilerim… Baba bir daha böyle birşey yapmıycam. Affet beni baba…” diyerek ağlıyordu genç adam, sesi boş deponun içinden geceye son kez yankılanarak… Ancak araç çoktan uzaklaşmıştı.
Yaşlı adam radyoyu açtı. Bir sigara yaktı. Karşısındaki dolunaya baktı. Gözlerinden iki damla yaş aktı geceye. Ardından karnı guruldadı. Radyoda güzel bir müzik vardı. Yaşlı adam kendini müziğe ve beyaz yol çizgilerine verdi…
YORUMLAR
Sâde diyaloglarla örülü bir cinâyet resmi, mahâretli kalem sanırım. Can sıkıntısı yaşamadım hattâ bir ara nefesimi tuttum..
Nerde takıldım, evet sonu böyle olmamalıydı dedim. Bu da izlediğimiz filmlerin sonu kötü olunca oluşan hayâl kırıklığı gibi bir şey.
"Bu kadar câni miyiz yâni.."
Neyse hayâtiliğine pek bakmamalı, baksak da kalmamalı..Bu şahsi düşünce, çalışmanın niteliğine eleştiri değil, kalemi niye böyle tutuyorsunuz da diyemem ya..
"Nefret"
Konu ile başlığa bakıyorum da sanki biraz alâkasız; zîrâ nefret'in sebebi olur ya da olmalı. Baba çocuğunu nasıl öldürmek isteyebilir ki.. Bunun nefret olması için sebebi olmalı en azından öyle olmasını istedi okur arada bağ kurabilmek içûn.. Ve öykünün şekil şeması biraz daha zengin olabilirdi, kısacası sanki güzel bir öykünün mini bir özetiydi... Yâhut sorulabilecek bir sorunun yanıtı..
İmlâ yanım lâl! Virgüllere yazıldım, dilim sus kesti buz yanığı havada.. (Kendime kaldığım nokta.)
Elbet söyleneceklerin en doğrusu "kalem daha iyi bilir" olacaktır böyleli çalışmalar için.
Sevgiler.