- 1884 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
BİR TARİHTİR ÇANAKKALE
BİR TARİHTİR ÇANAKKALE
Çanakkale Zaferi’ni anlat dediler bana. Bilmem ki; gücüm yeter mi? Destandan öte, bir tarih yazdı ecdadım orada. Hepimiz biliriz elbet. Ancak; anlamak için belki de yaşamak gerek. Rabbim o günleri yaşatmasın bizlere. Ne bizlere, ne de gelecek nesillere. Dilerseniz bir an; kısacık bir an herşeyden soyutlayıp kendimizi, o günlere dönelim şimdi…
Mekan; isim farkeder mi? Anayurdumun her bir tarafında sahne aynı. “Yavrum” der, basar evladını bağrına. “Kınalı kuzum, ciğerparem. Hiç merak etme bizi sen. Biz bakarız kendimize. Asıl sen, iyi bak şu ayak bastığın vatan toprağına. Biz Allah’a, vatan sana emanet .” diyerek uğurlar Ayşe annem evladını…Kucağında bir aylık bebeği ile Fatma bacı uğurlarken eşini; gözü yaşlı… Mağrur ama gururlu. Kahramandır onun biriciği. Can yâri. Namusu bildiği vatanı için askere gitmektedir şimdi.
Ahh! Hasan babam. Bağrı yanık, elinde bastonu iki büklüm can babam. Belli etmez ağladığını; oysa için için yanar yüreği. Kolay mı? Bile bile ölüme göndermek evladını. Ama güçlüdür Hasan babam. “Bu vatan toprağının bir karışına ayak basarsa düşman; helal değildir sana hakkım oğlum”; der ve uğurlar Mehmet’ini…Mehmet’im… Askerim… Sen Rabbime, vatan sana emanettir yiğidim… Ve Mehmet düşerken yollara anamın yüreğinden şu sözler dile gelir;
Eledim eledim, höllük eledim
Aynalı beşikte canan bebek beledim
Büyüttüm besledim, asker eyledim
Gitti de gelmedi canan , buna ne çare…
Yalnızca düşmanla değil, yoklukla da mücadele vardır Çanakkale’de. Salih Kuru. Kastamonu’da yaşayan ve o dönemde İnebolu’dan Çankırı’ya kağnıyla cephane taşıyan dedesinin yanından ayırmadığı torunudur Salih Dede. Ve Şerife Bacı’yı o anlatır bizlere. Askere cephane taşırken o soğuk kış şartlarında; taşıdığı cephaneye zarar gelmesin diye üzerindeki giysiyi ve yorganını mermilerin üzerine örtmüş; kendisi ise donarak şehit olmuştur Şerife Bacı…
Onlar inanmışlardı. Önce Rabbine inanmıştı her biri. Yüreklerde yanan iman ateşi ,vatan aşkıyla birleşince; ortaya Çanakkale Destanı çıkıverdi. Cephane yoktu belki; ama gerektiğinde süngüyle savaşacak yürekleri vardı. “Üç dakika sonra öleceklerini biliyorlardı, ama buna karşın içlerinde hiç tereddüt yoktu. Emri veririz, bunlar ölüme atlarlar. Kur’an okumasını bilenler okur, dua etmesini bilenler eder ve bununla taarruza kalkar.İşte Çanakkale’yi bize kazandıran ruh, bu ruhtur.”, der Gazi Mustafa Kemal.
Bir cenaze namazı kılınmıştı o gün. Ön siperde, asker düşmanla savaşıyor; geridekiler sıranın kendilerine gelmesini bekliyordu. Komutan “Aslanlarım. İleride arkadaşlarımız şehit oluyor. Hem onlar için, hem de kendimiz için; kendi cenaze namazımızı kendimiz kılalım.”; demişti erlerine. Ve arkadan gelen bir ses. Of’lu Ali Çavuş bağırır: “Er kişi niyetine!...”
“Asım’ın nesli diyordum ya, nesilmiş gerçek. İşte çiğnetmedi yurdunu çiğnetmeyecek…”
Biga Gürçeşme Köyü’nden Gazi Mehmet dedem şöyle anlatıyor o günleri: “Çanakkale’de topçu ayırdılar beni. Zığındere’de üç ay bu topların başındaydım. Üç ay ateş ettik düşmana. Ne boğazdan geçebildi, ne karadan. Geri gitti…”Gelin; bir de Eceabat Yalova Köyü’nden Gazi Ali Dedemden dinleyelim Çanakkale’yi: “18 Mart günü düşman gemilerinin boğaza hücum edişlerini anlatıvereyim. Şimdi aklıma gelmişken, sonra unuturum. Nusret Mayın gemisi Karacaören Dalyan’ın önünde mayın yüklü duruyordu. Düşman gemilerinden şifre yakalamış bizimkiler. Nusret de bunun üzerine gizlice boğazdan çıkıp mayınları dökmüş. Sabahleyin düşman gemilerinin oraya buraya top atışları başladı. Bunun üzerine bizim tabyalardaki toplarımız da düşman gemilerine ateşe başladılar. Her taraf ateşe boğuldu. Yatsı zamanına kadar sürdü top ateşleri. Gavurun üç gemisi battı. Kimisi yaralanıp geri gitti. Kimisi mayına filan çarptı. Geçemediler. Geri gittiler…”
Gittiler Atam… “Geldikleri gibi giderler.” Demiştin ya… Gitti hainler…Kolay kazanılmadı bu vatan. Ne güzel söylemiş Mehmet Akif:
“Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor;
Bir hilal uğruna YaRab , ne güneşler batıyor:”
Canlar gitti. Ocaklar söndü. Çocuklar yetim kaldı. Anneler kahramanlık ninnileriyle büyüttü evlatlarını. Şehit olacağını, geri dönmeyeceğini bilerek gitti Mehmet’im askere. Ve tuttu sözünü. Vatan toprağına ayak bastırmadı düşmanı. Geçilmedi Çanakkale…
Zübeyde ASLAN (bu yıl düzenlenen komposizyon dalında ikincilik ödülü)