- 1212 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
DİRENME GÜCÜ VE PAPATYA
Cemreler düşmüş bahar gelmiş. Doğa yeniden canlanmış. Kırlar bir alaca kilim gibi renk renk çiçeklerle örtülmüş. Arılar ve kelebekler hangi çiçeğe konacaklarını şaşırır olmuşlar.
Çiçekler arasında da bir yarış varmış. Bahar, bütün ihtişamıyla sürerken kırlarda, çiçekler renk ve kokularıyla övünme yarışına girmişler. Kimisi güzel rengini öve öve bitirememiş, kimisi de güzel kokusunu. Bir kayanın kovuğunda gizlenen papatya, konuşulanları dinledikçe üzülüyormuş. Çünkü yapraklarına bakmış, renk yok. Kokusunu içine çekmeye çalışmış, koku yok. Bir de alımlı rengiyle salınırken, etrafa yaydığı koku ile gelip geçenleri hayran bırakan menekşeye bakmış. Gelinciğe takılmış gözü, kırmızı rengi öyle güzelmiş ki onun yanında kendini daha da renksiz hissetmiş. Lale, sümbül, karanfil, hepsi ondan daha renkli ve daha güzel kokuluymuş. Diğer çiçekler de bunun farkındaymış. Papatyaya küçümseyerek bakarlarmış çoğu kez.
Bahar, yerini yaza bırakırken durum biraz da olsa değişmeye başlamış. Diğer çiçeklerin renkleri yavaş yavaş solarken papatyanın renginde bir değişiklik olmamış. Bu durum az da olsa papatyanın yüreğine su serpmiş. Ve kendini daha iyi hissetmiş. Yaz sonuna doğru rüzgarlar arttıkça yaprakları da düşmeye başlamış. Papatya kayanın kovuğunda olduğu için rüzgardan pek etkilenmiyormuş.
Yavaş yavaş günler geçerken, havalar da soğumaya başlamış. Her sabah titreyerek uyanmaya başlamış çiçekler. Güneş yükselince biraz ısınıyorlar ama güneş battıktan sonra yine üşüyorlarmış. Bir sabah uyandıklarında üzerlerini bembeyaz bir şeyin örttüğünü görmüşler. Ne olduğuna anlam veremeyen çiçekler bilge kağlumbağaya seslenip sormuşlar. Üzerlerini örten beyaz örtünün kırağı olduğunu ondan sonra öğrenmişler. Kırağı aynı zamanda kışın da habercisiymiş. Kırağı ve soğuktan korunmanın çaresini arayan çiçekler tohumlarını gelecek bahara saklamanın derdine düşmüşler bir de.
Soğukların daha da artması yaşamı zorlaştırmış kırda. Bir gün çiçekler dayanamaz duruma gelmişler. Tohumlarını saklamanın yolunu ararken papatya ilişmiş gözlerine. Kaya onu soğuktan koruyormuş. Bütün çiçekler tohumlarını papatyaya emanet etmişler. Zavallı papatya taşımakta zorlanıyormuş ama emanetleri korumak içinde çabalıyormuş. Öyle sıkı sıkı tutuyormuş ki tohumları, ne rüzgar, ne soğuk, ne yağmur ne de kar söküp alamamış bağrından.
Kış bitmiş, yeniden gelmiş bahar. Kırlar yavaş yavaş yeşerirken, papatyanın yerinde başka bir çiçeği görenler çok şaşırmışlar. Aslında yaprakları papatyaya benzeyen kocaman bir çiçekmiş bu. Bağrında bir sürü tohum taşıyan bu çiçek, papatyadan başka bir şey değilmiş. Kendisine emanet bırakılan tohumları sıkıca bastırıp direnirken soğuyan tohumlarla kaynaşmış. Bağrında bir çok tohumu taşıyan kocaman bir çiçek oluvermiş.
Emanete sahip çıkmanın emeği ve zorluklara direnme gücü sayesinde güçlü bir çiçek olan papatyayı, şimdi tarlalarda sarı yaprakları arasında yüzlerce tohum taşıyan ayçiçeği olarak görüyoruz ve tanıyoruz. Rengi ve kokusu ne olursa olsun, önemli olan azim, vefa, sevgi ve direnme gücüdür. Kırların mütevazi çiçeği örnektir tüm insanlara...
YORUMLAR
Bu sürpriz sona imrendim doğrusu.Kaleminizden bizi mahrum etmeyeceğinizi ümit ediyorum.