- 1119 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
TERÖRİST
Son ders zili çalmak üzereydi. Umut, için bu son ders geçmek bilmiyordu çünkü eve gidip televizyonu açacak ve sabırsızlıkla spor haberlerini bekleyecekti. Zira tutuğu takımı son haftalarda galibiyet almadığı gibi gol da atamıyordu. Derken öğretmen saatine baktı ve zilin çalmasına birkaç dakika kala o günlük ödevlerini verdi. Ödeve göre herhangi bir gazete alıp buradan bir köşe yazısını okuyacak ve bunu sınıfa getirip değerlendireceklerdi.
Zil çalmasıyla kendini dışarıya ve temiz havaya bırakan Umut, kestirme yollardan eve giderken birden aklına ana caddeye inip gazete almak geldi. Böylece oradan da spor haberlerine bakabilecekti. Birden içini bir heyecan kapladı. Hatırladığı kadarıyla ilk defa babası kendisinden istemeden bir gazete alacaktı. Çantasında gazeteyle eve geldiğinde annesinin mutfakta akşam için yemek pişirdiğini gördü. Umut, spor haberlerinin gazetenin son sayfalarında olduğunu bildiğinden gazeteyi son sayfalarından açıp okumaya başladı. Okudukça morali daha da bozulur oldu. Sakatlıklar ve kart cezaları gösteriyordu ki takımının bu sene de işi zordu. Canı sıkkın bir şekilde sondan çevirdiği sayfalara bakmaya devam etti. Ekonomi haberlerine hiç bakmazdı. Hiçbir zaman da dikkatini çekmezdi bu borsa, maliye ve döviz hesapları. Anlamazdı da zaten. Hatta geçen ay annesi elinde birkaç çeyrek altın olduğunu ve çeyrek fiyatlarına bakmasını istediğinde onu bulması yarım saatini almıştı. Sayfaları çevirdikçe ilgisini çeker umuduyla fotoğraflara bakıyordu. Gazetenin başlarına yaklaşmıştı ki gözüne bir fotoğraf takıldı: Yıkılmış duvarlar, kan gölüne dönmüş bir cadde üzeri gazeteyle örtünmüş insanlar ve yaralıların o trajik görüntüleri… Haberin ayrıntılarını okudukça canı iyice sıkıldı. Gazeteyi kapatıp bir köşeye düzensizce bıraktı. ’’İnsanlar birbirlerinden ne istiyor? ‘’diye geçirdi içinden. Saate bakmaya gelen annesi Umut’un bu halini görünce:
— Ne oldu, senin takım gene mi yenilmiş? Dedi.
Umut, annesine anlamsız anlamsız bakınca anne bir şeylerden şüphelenir gibi gözlerini kısıp ‘’Neyse’’ deyip geldiği yöne mutfağa giderken Umut:
— Anne ya bomba atmışlar. Çocuklar falan da ölmüş galiba. Gazeteden okudum. Diyebildi.
Annenin şüpheli bakışlarının yerini kızgınlıkla karışık bir hal aldı.
— Allah’ından bulsunlar oğlum. İnsan değil onlar. Çoluk çocuk dinlemiyorlar işte. Kendi akıllarınca bu ülkeyi böleceklerini düşünüyorlar. Allah hepsinin belasını versin. Sen üzülme yine de yakında kökleri kurur bu teröristlerin. Sen gel mutfağa bana yardım et de baban gelmek üzeredir. Sen salata yap. Dedi.
İkisi de mutfağa gidip işe koyuldular. Umut annesinin söylediklerini düşünüyordu. Pek anlamamıştı. Annesi yemeğe dalmış gibiydi ama Umut, yanılıyordu. Annesi elinde bıçakla sordu:
—Patlama nerede olmuş oğlum?
Bu beklenmedik soru karşısında şaşıran Umut, haberi hatırlamaya çalışsa da aklına o enkaz ve yerde yatanların fotoğrafı dışında bir şey gelmiyordu. Yine de soruya cevap vermesi gerektiğini düşündü bir an:
— Hatırlamıyorum şehrin ismi yabancıydı sanki. Galiba Bosna – Hersek gibi bir şey diyordu.
Annenin o makine gibi tıkır tıkır işleyen eli durdu. İnce ince doğradığı pırasayı kesmez oldu bıçak. Gözleri şüpheyle baktı.
—Oğlum getirsene şu haberi merak ettim.
Annenin bu merakı basit bir merak değildi. Birden yıllar öncesine gitti. Bosna-Hersek onun vatanıydı. Orada büyümüş orada evlenmişti. Düğünlerde oynadığı oyunları, yaşlıların kendisine okuduğu o türküleri ve duvarda asılı olan ailesinin fotoğraflarını hatırladı. Balkanlarda yayılan savaş Bosna –Hersek te bir iç savaş çıkartmış ve kapı komşuları Sırplar birgün onları öldürmek için kapılarına dayanmıştı artık. Diğer komşularıyla beraber canlarını kurtarmak için yollara düşmüş akan nehirlerden su içerek günlerce aç yürüyüp sisli dağları aşarak bir akşamüstü sağanak bir yağmur altında Edirne Sınır Kapısına varmışlardı.
—Al anne işte. Dedi Umut gazeteyi uzatarak.
Anne elini kuruttuktan sonra gazeteyi katlayıp oturduğu sandalyede okuma başladı.Okudukça da yüzü tuhaflaşmaya başlamıştı.Gazetedeki haber şöyleydi:
‘’ Bosna – Hersek’te Sırpların yoğun olarak yaşadığı Goradje Mahallesi’nde dün yaşanan bombalı saldırıda 17 kişi hayatını kaybederken onlarca yaralının da hastaneye taşındığı bildirildi. Patlamayı Nasır Oriç komutasındaki Müslüman Direniş Örgütü üstlenirken yaptığı açıklamada: Yugoslavya’nın dağılmasını firsat bilen Sırplar’ın Müslüman Türkler’e karşı giriştiği katliamlara karşı bir intikam eylemi olarak gerçekleştirdiklerini bildirdi.’’
Anne gazeteyi katlayıp mutfak masasının üzerine düzenlice bıraktı. Yüzündeki kızgınlık gitmiş biraz önce söylediği beddualardan dolayı pişmanlık çökmüştü. Umut’un açıklama bekler halini görünce :
—Oğlum şöyle otur bak sana anlatayım. Deyip eski günleri gözlerinin içinden geçirmeye başladı.
—Oğlum bunlar terörist değilmiş. Bunlar bizi o vahşi Sırplardan korumak amacıyla kurulan Müslüman Direniş Örgütü’nün gerillaları. Nasır Oriç olmasaydı bugün hiçbirimiz sağ kurtulamazdık oradan. Sırplar yüz binlerce din kardeşimizi Türk olduğumuz için Müslüman olduğumuz için öldürdüler. Bizler de daha fazla dayanamayıp oradan kaçıp buraya geldik.
Umut’un kafası karışmıştı. Ne annesinin kullandığı kavramları anlıyordu ne de adı geçen şehrin ve komutanın adını duymuştu. Bir şey öğrenmek merakıyla annesine konu açılmışken sordu:
—Anne ben bir şey anlamadım şimdi. Yani bunlar terörist değil iyi insanlar mı?
—Yok, yavrum ne teröristi? Ben şey zannettim de terörist dedim öyle. Sana daha önce de anlatmıştım ya. Sen dört yaşındayken Bosna –Hersek’te yaşıyorduk. Bu gâvur Sırplar toplanıp önüne gelen Müslümanları ve Türkleri öldürmeye başladı. Kaçanların evlerini, ahırlarını yakıyor, köprüleri yıkıp insanları nehre atıyorlardı. Türkler de kendilerini korumak için namuslarını kurtarmak için bulundukları yerlerde silahlanıp karşı koymaya çalıştı. Nasır Oriç işte o kurulan örgütün komutanıydı. Bugün sağ kalanlar hayatlarını ona borçludur. Hatta sen olmasaydın baban da o örgütte kalacaktı. Kaç kere gitmeye çalıştıysa da ben vazgeçirdim. Şimdi Nasır Oriç bu Sırplar , daha fazla Müslümanları öldürmesin diye onlara saldırmış anladın mı?
Umut’un şüpheli bakışları biraz dağıldı. Babasıyla ilgili duyduğu bu yeni bilgi onun hoşuna gitmeye başladı.
Akşam yemekler yenilmiş. Eve sinen yemek kokularından dolayı aile kendini denizden gelen serin rüzgara bırakıp balkona çıkmışlardı. Çaylar dolup boşalırken anne ve baba hafta sonu nereye gitmeleri konusunda tartışıyorlardı. Anne denize gidip yüzmelerini baba da pikniğe gidip dinlenmeleri konusunda restleşiyorlardı. Tartışmanın şiddetleneceğini anlayan Umut, içeriye geçip televizyonu açıp izleyebileceği bir şey aradı. Çok geçmemişti televizyonun sesini yükselten Umut, ki yeni bir şey öğrenme heyecanı ile balkona geri döndü. Televizyondaki spikerin ciddi sesi arasında son haberi verdi:
—Anne yola mayın koymuşlar. Askerler şehit olmuş. Televizyonda söylüyor.
Birden çaylarda dönen kaşık sesleri durdu. Kulaklar televizyondan gelen sese yöneldi:
‘’Bugün öğleden sonra Siirt’in Eruh ilçesi’nde yola döşenen mayının patlaması sonucu iki uzman çavuşumuz şehit olurken üç askerimiz de yaralı olarak hastaneye kaldırıldı.’’
Umut, annesinin ve babasının gerginleşen yüz ifadelerinden ve korkuyla karışık bir kızgınlık görünce merakı arttı.
—Anne bu mayını koyanlar kimler?
Anne kaçamak bir bakışla babaya bakıp kestirip atarcasına:
—Oğlum bugün soruyordun ya işte terörist bunlardır.
YORUMLAR
Direniş kardeşim adın güzel ama neye direndiğin belli değil.Sen hiç öyküde Abdullah Öcalan ile ilgili bir şey okudun mu? Adamın Kürtçe'yi bilmediğini nerden biliyorsun anlayamadım ama adam Kürtçe'yi biliyor haberin olsun.Benim amacım burada bilgi yarıştırmak değil vicdanları tartmak.Bu öyle bir öykü.Bu öyküye Türk Kürt Boşnak Arnavut veya Ermeni gözüyle değil de evensel düşünen bir insan gözüyle bakmanı tavsiye ederim.Senden bu anlamda bir değerlendirme bekliyorum.Yoksa propaganda gibi bir amacım yok burada.
direniş
Hikayenin anafikri belli zaten :)
Ben Artin Ağopyan'ı inan çok çok iyi bilirim... Ben ondan bahsederken yazının sonlarındaki vurgulamalarından dolayı o ismi yazdım. Şizle ilişkilendirmem söz konusu değil ...
Ne diyelim, ameller niyetlere göredir diyelim..
Kardeşime hayırlı ramazanlar.... ve selamlar...
Eğer Türkler İNSAN OLMASAYDI; ne sırpı sırp'ım, ermenisi ermeniyim, bulgarı bulgarım, yunanı yunanım, arabı arabım derdi... Türklerin insanlığı ve hoşgörüsünden dolayı bunlar kimliklerini şerefleri ile korudular! Türk milletine ihanetleri yapanların kavimlerine Türkler iyilikten , onlara huzur ve mutluluktan başka ne vermişler! Ben gururla söylüyorum; ailemin yarısı kürt dediklerinizden olmasına rağmen biz etle tırnak olduk! İhaneti ve alçaklığı hiç düşünmedi akrabalarım... Amma, dönmelerin kimliklerine iyice bakın, bu kardeşleri kimler birbirine düşürdü? Mesela; ARTİN AGOPYAN kimdir? Yani Abdullah Öcalan adlı kişi? Kürtçeyi dahi bilmeyen bu adam kimlerin önderliğini yapıyor???
İhanete bulanmışların siyonizim adına bir hesapları varsa; Allah'ında çok büyük hesapları var! Zaman bunu herkese gösterecek! Ve kimlerin katil olduğunuda!!!
direnis tarafından 7/31/2012 4:25:36 AM zamanında düzenlenmiştir.