MEBUS OLDUM ANGARADAYIM
İnsanoğlunun derdi bitmez, anlatırsın anlatırsın bitmez, hele de yaşadığımız memlekette dert hiç bitmez,
Acayip bir milletiz, yapar yapar sonra niye yaptığını da bilmez bizim ahali, yıllardır lüks içinde yaşama tutkusu içini kamçılar durur, oysa kamçı dediğin nedir ki? Söz nereye gider denilirse bir önce görgüsüzlük ve sonra da mebusluktan açalım meseleyi, arada da her şey anlaşılır zaten.
İnsanları bir sonradan görme , bir de önceden görme diye ayırabiliriz işte bu sonradan görmeler var ya, onlar dubleks villada oturur, kazanda buğday kaynatır. Kazan da buğday kaynatmak ayıp mıdır? değildir, ancak sonradan görme olduğundan bunu kimse bilmez, evin içinde olan biten evin içinde kalır ve dışarıya bambaşka yansır, aldığı araba, giydiği kıyafetler moda olur, kendisi içerde buğday kaynatmaya devam eder.
Buğday kaynatılır elbet, Anadolu’nun en güzel geleneklerinden birisidir, nesiller gelir geçer, buğday hep kaynatılır, kaynatılırken de o buğdaydan bir pança alıp yemesi de apayrı bir eğlencedir,
Ama siz bizim o saf Anadolu İnsanımıza bakmayın milyar lira da verseniz gidip te villada oturmaz köyüm de köyüm der, içlerinden de böylesi gösteriş düşkünü, sonradan görme çıkar ve bunu da alenen belli eder.
Mesele köyden indim şehre meselesi değil, tamamen sonradan görme meselesi.
Bir de mebus oldum Angara’dayım, hele bir sor ne haldayım meselesi var, o kadar misarifim geliyor çay parasına yetişemiyorum der dururlar ama, asalet tavrına da girmeden edemezler, bir yandan feryat figan, öte yandan geceler, yemekler, davetler, masalar, pastalar…. biri gider , öteki gelir.
Doğru tabi mebus olmak o kadar kolay değil bu kadar masrafla bir mebus maaşıyla nasıl başa çıkılır.
Gariban özel sektör işçisi de asgari ücrete verilecek 20-30 tl zammın yolunu gözler, kendini sigorta ile avutur durur, böylece ayrıcalıklı sınıflar kendiliğinden oluşmuş olur.
Devir teknoloji devri teknolojinin bile sınıf kavramı var, varlıklıysan iphone, işçiysen eeee neye phone!, ahizeli telefondan ara anlat derdini, zaten garibim cep telefonu alsa bile, içine lira yükleyecek durumu yok .
Mebus çay derdinde, ahali geçim derdinde anlayan yok.
Hani biride çıkıp bu duruma “yeter ! söz milletin” der mi demez mi bilemiyorum. İster istemez sınıflaşma oluşturmuşuz, hani koministliğimi savunuyor bu adam demeyin diye parantez içinde belirtiyorum “Cumhuriyeti bile yaşamayı beceremedik” yıllar sonra sınıflaşmayı oluşturduk.
Ama iş oy vermeye geldiği zaman koşar adımlarla gidip oyumuzu kullanırız, yine de mebuslar ahalinin kullandığı oyların hakkını vermez ve çay ile olan dertlerini her zaman dile getirirler, nerede kaldı eşitlik, eşit bireylik, tabi her önüne gelen bunu çıkıp açıklamasız beyan ederse ne düşünür hakkında zabitler. -Oğlum bak git! demezler mi, sağa sola kemer sallamaya gerek yok, çünkü bir söz hakkın var, o da dört beş senede bir gelir, ondan gayrı da tutup ben sana bunun için mi oy verdim dersen o da sana der ki :
Al oyunu koy çuvala, salla salla vur duvara, bana oy verecek ahali mi yok!
Son Not: Kimi mebusun oğlu da, polisi sıraya dizer, mebus ta kendini kral zanneder. Dünya kime kalmış, bakalım onlara mı kalacak.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.