- 2116 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
İZAN YOKSULLUĞU
Sitede 18 Yaş altında üye olmadığını düşünerek sizlere bir hikaye anlatacağım. Ama bu hikayenin porno bir hikaye olduğunu hemen belirteyim. Evet bir porno hikaye…Peki bu porno hikeye nereden alıntı? Mevlana Celaleddin Rumi’nin - Ülkemizde Kur’an ve Sahih-i Buhari adlı hadis kitabından sonra en çok okunan- Mesnevi adlı eserinden.
Hikaye oldukça uzun ve de oldukça müstehcen…Elimden geldiği kadar sansürleyerek yazacağım.
Zengin bir hanımın pek çok hayvanı gibi çok sevdiği bir de erkek eşeği varmış. Ama bu eşek git gide zayıflamaktaymış. Zengin kadın eşeğinin her gün daha da zayıflamasının sebebini merak etmeye başlamış…Hekimler, baytarlar eşeğin derdine çere bulamamışlar…Sonunda kadın eşeği gizliden gizliye takip etmeye başlamış.
Bir gün aniden ve habersizce ahıra dalan kadın halayığı ile eşeğin cinsel ilişki içinde olduğunu görmüş. Halayığını hemen bir bahane ile oradan kovan kadın bu işi kendisi de denemek istemiş ve eşeğin altına yatmış. Az sonra da eşeğin tenasül organı kadını paramparça etmiş ve kadın kan revan içinde geberip gitmiş. Meğer aynı işi yapan halayık araya –içini oyduğu- bir kabak koymaktaymış.
Hikaye dediğim gibi oldukça uzun…Ben özetin de özetini yaptım.
Şimdi bu hikayeye bakarak Mevlana Celaleddin Rumi bir pornocu denilebilir mi?
Bazı zahire bakıp da bâtını göremeyenler için evet…Evet bu bir porno hikayedir ve Mevlana Celaleddin Rumi edepsiz, utanmaz bir pornocudur.
Halbuki Mevlana Celaleddin Rumi hırs, şehvet ve cahilliğin insanı nasıl zelil ve rezil ettiğini bizlere anlatmaya çalışmıştır. Ama bunu anlayabilmek için feraset lazım. Neredeyse yatak satan mağazaları bile Sex Shop zannedenler bundaki esrarı anlayamazlar.
Bir başka misale geçelim:
Divan Edebiyatının en büyüklerinden Nedim’in bir şiiri…Önce şiiri yazalım.
Bir safa bahşedelim gel şu dil-i nâşâde
Gidelim serv-i revanım yürü Sadabâd’e
İşte üç çifte kayık iskelede amade
Gidelim serv-i revanım yürü Sadabâd’e.
Gülelim, oynayalım, kâm alalım dünyadan
Mâ-i tesnim içelim çeşme-i nev-peydadan
Görelim âb-ı hayat aktığın ejderhadan
Gidelim serv-i revanım yürü Sadabâd’e
Geh varıp havz kenarında hirâman olalım
Geh gelip kasr-ı cinan seyrine hayran olalım
Gâh şarkı okuyup gâh gazelhan olalım
Gidelim serv-i revanım yürü Sadabâd’e
İzn alıp Cuma namazına deyu mâderden
Bir gün uğrulayalım çerh-i sitem-perverden
Dolaşıp iskeleye doğru nihan yollardan
Gidelim serv-i revanım yürü Sadabâd’e
Bir sen ü bir ben ü bir de mutrib-i pakize-eda
İznin olursa eğer bir de Nedim-i şeyda
Gayrı yâranı bugünlük edip ey şuh feda
Gidelim serv-i revanım yürü Sadabâd’e
Şimdi de bu şiirin İbnistan isimli bir sitede nasıl yorumlandğına bakalım:
‘’Bu şiir, liselerde okutulan edebiyat ders kitaplarına girmiş bir şiirdir. Fakat dördüncü dörtlüğü çıkartılarak yer almıştır yıllardır ders kitaplarında. Halbuki şiirin zamiri asıl bu kıtada ortaya çıkmaktadır; dolayısıyla çıkarılan dörtlük olmadan şiir, tam bir içerik kaybına uğramaktadır. Dördüncü dörtlük olmadan Nedim’in bu Şarkısı sanki heteroseksüel arzuların dile getirildiği bir şiir olup çıkmaktadır ya da bu hale dönüşmektedir. Edebiyat öğretmenlerinin de yıllardır bu şiirdeki "Serv-i Revan"ın bir kadın olduğunu vurguladıklarından kuşkunuz olmasın.
Halbuki bu şiirde Nedim, eşcinsel aşkı dile getirmiştir. Söz ettiği "Serv-i Revan" (salınarak yürüyen selvi) kesinlikle bir kadın değil, genç bir delikanlıdır. Bu tabir, delikanlının selvi ağacı gibi ince-uzun bir yeniyetme olduğunu gösterir.’’
Uzatmadan kısaca o çıkarıldığı söylenen dördüncü kıtanın yorumunu okuyalım:
Şarkının. Bu dörtlüğe gelinceye değin betimlenen sevişmenin, şairin hayalinde gerçekleştiğini ve aslında bunca kelâmı, genç bir oğlanı sevişmeye ikna etmek için ettiğini anlıyoruz. Böyle güzel tasvirlerle yeniyetme Şarkı kahramanımız (Serv-i Revan) ikna edilecektir edilmesine de, o yaştaki bir çocuğun Sadabad gibi -ne de olsa- şaibeli bir aşk mekanına gönderilmesine ailesi razı olacak mıdır bakalım? Belki de çocuk ikna olmuştur, fakat annesinin izin vermeyeceğini söylemiştir şaire... Nedim’in bu sorunu çözmek için bulduğu yol, oldukça zekicedir diyebiliriz: Bir Cuma günü oğlanın annesinden Cuma namazına gitmek için izin alınacak fakat gizli yollardan Sadabâd’a gidilecek ve felekten bir gün çalınacaktır.
İşte burada Nedim’in sevgilisi "Serv-i Revan"ın bir oğlan/yeniyetme bir delikanlı olduğu bütün çıplaklığıyla ortaya çıkar. Cuma namazını sadece erkeklerin kılması gelenek olduğuna göre, ikna edilip Sadabâd’a götürülmeye çalışılan kişi bir erkektir; hem de annesinden izin alması gerekecek kadar küçük yaşta bir oğlandır.
Bu yorumun İbnistan adlı bir siteden alındığını bir kez daha ifade ettikten sonra olayın fikir ve zikir meselesi olduğunu izah etmeye gerek kalmıyor sanırım.
Bir misal daha verdikten sonra olayı bir yere bağlayacağım…
Fatih Sultan Mehmet’ten…
Sakiya mey sun ki bir gün lalezar elden gider
Gırre olma dilnera;hüsnü cemale kıl vefa
Yok bekası nakş ü niga elden gider
Türkçe açıklaması
(Ey sevgili, şarapla doldurduğun kadehleri dağıt ki bir gün gelir bu lalelikler solar, elde ne bahar kalır ne bağ
Güzellikle mağrur olma, bir gün hepsi bütün gözler bütün güzel yüzler elden gider...)
Bu da yorumu:
‘’Fatih Sultan Mehmet bundan 5 yüzyılı aşkın zaman önce yaşadı.Ama günümüzde hala ondan kafa olarak çok daha geride insanlar yaşıyor ne yazık ki.Bu şiirleri okuduktan sonra istediği gibi şarap doldurduğum kadehimi Fatih Sultan’ın şerefine kaldırıyorum...’’
Yorumun Hrant Dink tarafından yapıldığı yazılsa da ben buna ihtimal vermiyorum. Bence Hrant Dink Rumuzunu kullanan birine ait bu yorum…
Bu yorum sahibi Aynı Fatih Sultan Mehmet’in şu beyitlerine yer vermez tabii ki?
" İmtisal-i Cahidü fi’llah olubdur niyyetüm
Din-i İslam’un Mücerred Gayretidür Gayretüm
Fazl-ı Hakk u Himmet-i Cünd-i Ricaullah İle
Ehl-i Küfri Serteser Kahreylemekdür Niyyetüm
Enbiya Vü Evliyaya İstinadum Var Benüm
Lütf-i Hakk’dandur Heman Ümmid-i Feth ü Nusretüm
Nefs ü Mal İle N’ola Kılsam Cihanda İctihad
Hamdülillah Var Gazaya Sadhezaran Rağbetüm
Ey Muhammed Mücizat-ı Ahmed-i Muhtar İle
Umarum Galib Ola A’da-yı Dine Devletüm "
Gazelin Günümüz Türkçesine Çevrilmiş Şekli :
" ALLAH Yolunda savaşmaktır niyetim
İslam Dininin yalnızca yücelmesidir gayretim
ALLAH’ın ve Evliya Ordusunun Yardımıyla
Küfür Ehlini Baştan Başa Kahreylemek Niyetim
Peygamberlere ve Velilere Dayanmışlığım Var Benim
ALLAH’ın Lütfundandır Fetih Ümidim ve Kuvvetim
Benliğimi ve Malımı Dünyada Feda Etsem Ne Olur ?
ALLAH’a Hamd Olsun, Var ALLAH Yolunda Savaşmaya Yüzbin Rağbetim
Ey Mehmed ! Ahmed-i Muhtar’ın Mucizeleriyle
Umarım Galip Olur Din Düşmanlarına Devletim "
Fatih Sultan Mehmet’in bizzat kendi kaleminden amacının ve niyetinin ne olduğunu okumak ve anlamak zahmetine katlanmayanlar onu şarap müptelası bir ayyaş olarak göstermeye çalışacaklardır elbette. Dedik ya fikir ve zikir meselesi…Ya da hıyanet, dalalet..En hafif tabiriyle gaflet…
Bütün bunları niçin mi yazdım?
Yunus’un Bir şiiriyle cevap vereyim de kapansın konu.
Biz dünyadan gider olduk
Kalanlara selam olsun
Bizim için hayır dua
Kılanlara selam olsun
Ecel büke belimizi
Söyletmeye dilimizi
Hasta iken halimiz!
Soranlara selam olsun
Tenin ortaya açıla
Yakasız gömlek biçile
Bizi bir asan vechile
Yuyanlara selam olsun
Sela verile kastimize
Gider olduk dostumuza
Namaz için üstümüze
Duranlara selam olsun
Derviş YUNUS söyler sözü
Yaş dolmuştur iki gözü
Bilmeyenler bilsin bizi
Bilenlere selam olsun.
Bilmeyen varsın bilmesin bizi bilen dostlara selam olsun…
YORUMLAR
ne diyebilirim ki ben de ilk başta sizi kendime farklı anlatmıştım:))
"Santrancı öyle oyna ki, ta yedi yüze sene sonra mat diyebilesin"
........................................................................................................Mevlâna
siz bu işi biliyorsunuz...
kelamınız kaleminiz daim ola hocam.
sami biberoğulları
Sayfama şeref verdiğiniz ve bu güzel yorumunuz için çok çok teşekkür ediyorum.
Selam ve saygılarımla.
Sayın Hocam,
Babamın, babaannesi ,Mevlana kızlarından, Zeliha Hatun 'dur. Yani ucundan da olsa ,biraz Mevlevilik bulaşmış bize de. Ben de ayrıca ,bir Mevlevi Derneğinin üyesiyim. Bu hikayeyi müsadenizle ,bir de ben anlatmak istiyorum.
Evin 14 yaşındaki Halayığı , Bey'e göz koyar. Ama Beye ulaşmanın tek yolu ,Hanım'ı gözden düşürmektir. Hanım'ı ,sürekli takip eder ve onun her öğle vakti ,ahıra girdiğini görür . Kapı hep kilitli olduğundan , içeriyi görmek için,bir küçük budak deliği açar.
Yine bir öğlen vakti gözünü dayadığı budak deliğinden, Hanımın mutlu yüzünü ve biraz yer değiştirerek baktığında ise , eşeğin girip çıkan penisini görür. Bu iki görüntü Halayık'ı zevke getirir.
Hemen kendisi de, aynısını denemek için içeri girip, eşeğin altına yatar. Durum faciadır. Çığlıklarına Bey dahil bütün ev halkı koşarak gelir. Çok utanç verici bir durumdur. Hanım ile göz göze gelirler. Hanım elindeki iki ucu kesilmiş olan bir su kabağını ona sallamaktadır.
Yani Mevlana, bir şeyi, bütün ayrıntıları ile görmeden ,sakın hareket etme, her işin bir inceliği vardır , olaya bir küçük ,budak deliği yerine, geniş bir açı ile baksaydın , Hanımın ,eşeğin ..kine, önce kabağı takıp ,geride kalan 15 santimi, içeri aldığını görürdün,diyor.
Mesneviyi iki defa okudum . Çok zorlandım okurken.Bir olayın anlatımı, on beş sayfa sürebiliyor. Yani dikkatinizi ,bir saniye dağıtmamanız gerek.Eseri ,vahi yoluyla yazdığı söyleniyor. İnanmakta tereddüt ediyorum.
Mevlana, her olayı , en ince teferruatına kadar inceleyen , gerçekten çok dolu bir kişilik.Onun için de dedikodular çıkattılar,utanmadan. Acaba ataları .......
Bu hikayeyi güne taşıdığınız için teşekkür ederim.
sami biberoğulları
İnsan 60ından sonra bile olsa bir şeyler öğrenebiliyor.
Bu hikayeyi sizin anlattığınız şekliyle ilk kez duyuyorum...Yani Halayık ile evin hanımının yer değiştirmiş halini. Sanırım benim okuduklarımda bir hanıma sürekli eşek altına yatmayı yakıştıramamışlar...Neyse o işin ayrıntı kısmı...Yorum kısmı aynı...Ben zaten adım çıkmış yüze inmiyor 99 a hesabı sizin kadar açık yazamadım.
Katkınız için çok teşekkürler.
Selam ve saygılarımla.
Sokaktaki güruhun hali ne olacak hocam
dış düşmanlar nedir ki?
yaralara parmak basmaya devam
saygılarımla
sami biberoğulları
Şu yazı bile bana konuşarak ( Ama birbirini dinleyerek konuşarak ) insanların pek çok konuda aralarındaki hilafı çözebileceğini gösterdi.
Eğer insanlarda iyi niyet varsa anlaşmak mümkün oluyor eninde sonunda...Kötü niyetlilerden Allah korusun.
Hz Mevlana benim çok çok sevdiğim yüce bir gönül, büyük bir düşünürdür. Eğer onun sözlerine salt beyin ya da salt duyguyla bakarsanız yanılırsınız. Onu okurken bir bulmaca çözüyor gibi düşünmeli...
Güzel örnekleri içeren çok güzel bir yazıydı.
Tebrik ederim Sami hocam, daimi selam, saygılarımla...
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Müslümanın müslümanla dargınlığı ıslak mendil kuruyana kadardır düsturu ile biz de konuyu kapattık...Küslük yok.
Selam ve saygılarımla.
Dakma kafana bekarlıktan başka hocam,
Ne güzel yemek yapıyorken,
Tuz yerine detarjan katma hocam.
Tebrik ederim saygılarımla.
sami biberoğulları
Dediğin gibi yaptım zaten. Tuz yerine deterjan...Şimdiye kadar hiç olmadı..Bundan sonra da olmaz inşallah.
Selam ve saygılar.
sami hocam.....hoşgörü insanın en büyük erdemidir....sende var....yazmak emek ve yürek ister buda sende var.....yazı yayında iken herkes anladığı gibi yorum yapar..... olumlu olumsuz....bırak istediğini yazsınlar oku gül veya takdir et geç......polemik konuyu uzatır kişiyi bozar....bu kutsal ayda.... bu sıcaklarda...stres dahada artıyor....bak şimdi bir duş al.... yeni yazılarına başlık bul.... ve yazzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzz çünkü bu kalemi çok seviyoruz....sana her şey yakışıyorda küslük yakışmaz....öptüm şu an asık olan suratından...saygılar sevgiler....
sami biberoğulları
Allahın izniyle biz o konuyu tatlıya bağladık..İnşallah bir daha benzeri tatsızlıklar yaşanmaz.